Dolar

34,9619

Euro

36,7815

Altın

2.982,77

Bist

10.125,46

Suriye'den sonra sıra kimde?

İran Genelkurmay Başkanının sıranın Suriye'den sonra Türkiye'ye geleceği sözleri akıllarda soru işaretleri bıraktı

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-13 23:35:20

Suriye'den sonra sıra kimde?
Sıra kimde?

Peki, Suriye'den sonra sıra kimde? Şimdi soru bu. İran Genelkurmay Başkanı, sıranın Türkiye'ye geleceği kehanetinde bulunmuş. Ne öngörüsüzlük ne kavrayışsızlık ne körlük.

Kapalı rejimlerin, yöneticilerini "körleştirip", içinde yaşadıkları olayları anlayamaz, nereye gittiklerini dahi göremez hale getirdiklerini biliyoruz.

İran, Suriye'den, Libya'dan bazı farklılıklar gösterse de kapalı bir rejime sahiptir. Kapalı bir siyasal rejimle, kapalı bir toplum inşa etme gibi, bir işe soyunmuş bulunmaktadır. Bunun belki eski dünyada, Soğuk Savaş ikliminde, iki kutuplu bir zamanda yapılması bir süre mümkün olabilirdi, ama dünya değişti, çağ değişti. Zaten "bahar" bütünüyle bu değişen çağın ikliminin adıdır.

Baharın ne olduğunu anlamadan, Ortadoğu'da yaşanan olayları anlamak asla mümkün değildir. O halde anlamayanlar için basitçe özetleyelim.

Kapalı kapılar kırılıyor

Bir, kapalı toplumlar otoriter siyasal rejimler dönemi, dünyanın yaşadığı iletişim, bilgi ve ekonomik etkileşimler sonucunda hızla "açık" hale dönüşmektedirler. Kapalı, baskı altında tutulmaya çalışan toplumlar, dünyayla yeni bağlar kurup, yeni ilişkiler geliştirip, iletişim içine girip ticaret yapan, aynı bilgi ve eğitim süreçlerinden geçen yeni nesillere sahip oldukça, bu insanlar başka yerlerde gördüklerini istemeye başlamaktadırlar. Başka ülkelerde fark ettikleri, hissettikleri özgürlüğü talep ederek "Biz niye özgür değiliz, 'iktidar tekelini' bu diktatörler, bu krallar, bu mollalar, bu otokratlar nereden alıyor" sorusuna cevap aramaktadırlar.

Bu otoriter yapıların sahiplerinin, bu sorulara verecek tatmin edici hiçbir cevabı yoktur. Dünyayla aynı bilgileri, aynı üretimleri, aynı eğitimleri paylaşan yeni toplumsal aktörlerin, sınıfların, bireylerin aynı özgürlükleri istemesi, benzer demokratik sistemlerde yaşamayı talep etmesi, birden sonra ikinin gelmesi gibi kaçınılmaz bir olaydır.

İki, Bahar; kapalı siyasal yapılara, silahlı militer güçlere, baskıcı rejimlere, otoriter yönetim biçimlerine karşı açık toplumu, temel insan hak ve özgürlüklerini talep etme, yerleştirme ve kurma sürecidir. Dolayısıyla Bahar, coğrafyamızdaki bütün kapalı rejimleri, PKK gibi kapalı rejim kurma ütopyasına sahip baskıcı, Stalinist ve etnofaşizan anlayışların korkulu rüyasıdır. Bu bakımdan, İran Genelkurmay Başkanı'nın söyledikleri, bir anlamda mezarlıktan gece geçmeye korkanların türkü söylemesine benzer.

Değişimden kaçış yok!

"Sıra kimde" sorusunun cevabı, Baharın içinde saklıdır. Mollalar, şeyhler, Baasçılar, militer silahlı örgütler, PKK gibi kanlı çapulcular, geç kalmış Stalinistler, etnofaşist yapılanmalar hepiniz eski çağın insanlık dışı yapıları olarak, tarihin çöp sepetindeki yerinizi almak için sıranızı bekliyorsunuz. Merak etmeyin çok fazla beklemeyeceksiniz. Türkiye'nin bu bölgede temsil ettikleri, sizin karanlığınızı yıkacak güçtedir.

İşin ilginç tarafı; Türkiye'de bazı çevrelerde, sözde yazar, gazeteci, yorumcu, stratejist sıfatı taşıyanlar arasında bile, "baharın yönü" konusunda İran Dışişleri eski Bakanı'nı ve Genelkurmay Başkanı'nı aratmayacak "orijinal görüşlerini" kamuoyuyla paylaşma lütfunda bulunanlar var.

Baharın diktatörlükleri, bürokratik militer oligarşileri, kapalı rejimleri, karanlık zihinleri dönüştüren-yıkan bir dalga olduğunu dahi kavrayamamış bu güruhun, bu süreçle bir Kürt Baharı beklentisi ve bunda da bütün ümitlerini kana, teröre bağlamış olmaları nasıl bir zavallılıktır!

Bu değişim, bütün kapalı yapıları dağıtacağı gibi, terör yapılanmasını da, onun kaynaklarını da yerle bir edecektir. Terör örgütünün içindeki katillerin ellerindeki silahlar ne bu değişimi önleyebilir ne de kendilerini bunun dışında tutabilir.

BUGÜN

Haber Ara