Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye, Myanmar'da şehit düşen atalarını unutmadı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler tarafından esir alınarak getirildikleri Myanmar'da şehit olan Türk askerlerinin mezarlarını ziyaret etti.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-09 16:32:03

Türkiye, Myanmar'da şehit düşen atalarını unutmadı
Bakan Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, Mektila'daki Türk şehitliğine çelenk koyarak şehitlerin mezarlarına gül bıraktılar. Şehitlerin ruhu için Kur-an'ı Kerim okunmasının ardından konuşan Bakan Davutoğlu, "Bugün burada tarihi bir buluşmaya, bir vuslata şahit oluyoruz. I. Dünya Savaşı'nda çok değişik cephelerden, Filistin'den, Mısır'dan, Irak'tan, Suriye ve diğer cephelerden toplanarak, esir olarak Basra'ya getirilip, daha sonra Basra'dan Karaçi'ye gemilerle, Karaçi'den Kalküta'ya trenlerle, Kalküta'dan da Yangon'a, oradan da buraya esir kamplarına getirilen dedelerimizin huzurundayız" dedi.

Yaklaşık 12 bin Türk askerinin bütün o yollardan geçerken hep zihinlerinde Anadolu'yu, anakucağını, vatanı hasretle özlemle tutarak bu kamplara geldiğini belirten Davutoğlu, kayıtlara göre ziyaret edilen şehitlikte 780 şehidin yattığını söyledi. Mektila civarında 3 bin 195 şehidin bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin arşivlerinden Myanmar'daki şehitlerin toplamının beş bin civarında olduğunun anlaşıldığını kaydetti.

İstiklal Harbi için yardım gönderdiler


Buraya gelen Türklerin çok çileli dönemler geçirdiğini ve ailelerine mektuplar yazarak hasretle dönecekleri günleri beklediklerini belirten Davutoğlu, "Ama maalesef birçoğu bir daha anavatana kavuşamadan, Anadolu'nun havasını teneffüs edemeden rahmete kavuştular" dedi.

O dönemde bu kamplarda yaşananlarla ilgili birçok hatıranın mevcut olduğunu, bazı şehitlerin esir kamplarında, demiryollarında zor şartlarda çalıştırıldıklarını ifade eden Davutoğlu, ama buna rağmen Türk askerlerinin inançlarını ve disiplinlerini hiç kaybetmediklerini söyledi.

Askerlerin hatta bu kamplarda kendi elleriyle yazıp çoğalttıkları Türkçe gazeteler çıkardıklarını anlatan Davutoğlu, diğer kamplara da bunları göndererek kamplarla iletişim kurmaya çalıştıklarını belirtti. Davutoğlu, bu gazetelerden birisinin isminin de Nemünasebet olduğunu aktardı.

Askerlerin ümitlerini, azimlerini kaybetmeyerek yerel halkla da kaynaştığını dile getiren Davutoğlu, buradaki halkla birlikte topladıkları yardımları İstiklal Harbi için Anadolu'ya gönderdiklerini kaydetti.

Tabip Binbaşı Necip Bey ve birçok subayın buralardan topladıkları arşiv ve dokümanları Türkiye'ye göndererek kayda geçmesini temin ettiklerini anlatan Davutoğlu, "Bugün biz artık buraya, bu topraklara onların torunları olarak dönerken bu aziz hatıra önünde büyük bir saygı ile eğiliyoruz ve onları bir kez daha rahmetle anıyoruz" dedi.

Koşikavaklı İsmail'in mektubu

Askerlerin pek çok mektup yazdığını, yazdıkları mektupların önce İngiltere'ye gittiğini daha sonra Kızılhaç üzerinden Kızılay'a, oradan da ailelere verildiğini anlatan Davutoğlu, bu mektupların çoğunun da karşılıksız kaldığını belirterek, bu mektuplardan biri olan Koşikavaklı İsmail'in mektubunu okudu:

"Valideciğim öncelikle en samimi arzularımla hatırınızı sorar ellerinizden öperim. Bu tarafta sıhhatteyim. Sizin de sıhhatte olduğunuzu ümit ediyorum.

Valideciğim hemen hemen üç seneyi geçen esaretimde sizlere birçok mektup gönderdim. Katiyen hiçbirinin karşılığını göremedim. Esir evladınızın böyle yabancı bir memlekette esarette bulunduğunu bilirken niçin bir kuru mektubunuz gelmesin? Gözden ırak olduysak gönülden de mi ırak olduk?

Herkesin anasından babasından mektup geliyor, ben de yollara bakıyorum mahzun oluyorum. Bu ana kadar mektupsuz kaldım. Anneciğim şimdi ve sonra sakın beni cevapsız bırakmayınız.

Mektuplarınızı gözlemekteyim. Ellerinizden öpüyorum. Evladınız İsmail."

Cevapsız mektuba cevap

Muhtemelen Koşikavaklı İsmail'in mektubunun annesinin eline hiç ulaşmadığını söyleyen Davutoğlu, yoksa böyle bir mektup eline geçen bir annenin mutlaka cevap vereceğini belirtti. Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi biz bu mektuplara, fiilen buraya gelerek bir cevap getiriyoruz. Diyoruz ki, aziz ve muhterem şehitlerimiz, Koşikavaklı İsmail, Bigalı Hakkı, Manisalı Muhammed, Konyalı Veli, İstanbullu Ahmet, sizlerin aziz huzurunuzdayız ve sizlere, mektuplarınıza 75 milyondan cevap getirmek için buradayız. Biliniz ki siz hiçbir zaman bizim gönlümüzden, zihnimizden ırak olmadınız.

Büyükelçimizi ilk buraya gönderirken verdiğimiz talimatta da öncelikle sizleri ziyaret etmesini söyledik. Burada size Anadolu'dan getirdiğimiz suyu toprağınıza dökmek üzere bulunuyoruz, Yine Anadolu'dan, geride bıraktığınız o aziz vatandan, size dualar, rahmet duaları, niyazlar getirdik.

Geride, savaşlardan bezmiş, yorgun düşmüş, nüfusu 10 milyona kadar gerilemiş, Anadolu'ya çekilmiş bir millet bırakmıştınız. Şimdi 75 milyonluk bir millet sizin aziz hatıranıza selam gönderiyor. Onların selamı sizin maneviyatınızın üzerine olsun.

Size burada bugün aziz milletimizin selamlarını getirirken, bu cevapsız kalan mektupları da telafi etmeyi ümit ediyoruz. Buradan aldığımız toprakları, sizin toprağınızı Çanakkale'ye götürmek üzere yanımızda taşıyacağız.

Artık sizin o büyük davanız, sizin ilettiğiniz mesaj, sadece Çanakkale'de değil, Yemen'de, Kut'ul Amara'da, Sarıkamış'ta, Galiçya'da, Romanya'da, Mısır'daki bütün şehitliklerde yankılanacak. Sahipsiz değilsiniz, bizden ırak değilsiniz.

Al bayrağı bir daha inmemek üzere bu topraklara geri getirdik. Uğruna şehit düştüğünüz ve gönlünüzden hiç eksik etmediğiniz bayrağı ve Kur'an-ı Azimüşşan'ı size getirdik. Burada, bu kendi toprağınızda rahat içinde, huzur içinde, ebedi istirahatgahınızda bulununuz.

Aziz milletimiz sizleri hiçbir zaman unutmadı unutmayacak. Aynen onların ifadesiyle, ben de tekrar etmek istiyorum.

75 milyon adına evladınız Ahmet."

Bu mektubu aslında bundan çok daha önce iletmek istediklerini ifade eden Davutoğlu, 1964 yılında Yeni Delhi Büyükelçisi Seyfullah Esin Bey buraları kendisine ulaşan Müslümanlar üzerinden bulduğunda ilk faaliyetlerin yapıldığını anlattı.

Sonra da birçok kez heyetlerin gönderildiğini belirten Davutoğlu, son olarak da büyükelçiliğin açılması vesilesiyle büyükelçiyi gönderdiklerin söyledi.

Davutoğlu, büyükelçiye verdiği talimatta, "Gidiniz orada şehit düşmüş ecdadımızın huzuruna varınız. Büyükelçiliğimizi açmadan önce onlardan izin ve destur alınız. Onlara deyiniz ki, 'Sizin emanet bıraktığınız al bayrağı, burada ebediyen dalgalanmak üzere getirdik" dediğini aktardı.

Büyükelçinin şehitliklerin yerlerini tespit ettiğini ifade eden Davutoğlu, Myanmarlı yetkililerle bugün yaptıkları görüşmeler neticesinde en kısa zamanda bu şehitlikleri ihya edeceklerini bildirdi.

Bakan Davutoğlu:


"Bundan sonra, Myanmar'a ve bu bölgeyi ziyaret eden her Türk buraya gelerek şehitlerimizin huzurunda hem hürmetle eğilecek, hem de Anadolu'dan cevapsız kalan mektupların cevaplarını büyük bir hasretle getirecek. Allah onların emanetine sahip çıkmayı bizlere nasip eylesin. Dünyanın neresinde olursa olsun bir tek şehidimiz kalmış olsa bile o topraklara erişmeyi, o şehitlerimizin ihya etmeyi bize nasip eylesin" diye konuştu.

Daha sonra Bakan Davutoğlu'nun konuşması yerel dile çevrildi. Çevirmen, çeviri sırasında konuşmadan çok etkilendiğini ve duygulandığını belirtti.

Bakan Davutoğlu, daha sonra Türk Şehitliği Cami İmamı Ali İbrahim Ali'ye bayrak ve Kur-an'ı Kerim hediye etti.

Bu sırada Davutoğlu, "Onlar bizim emanetimize sahip çıktılar, biz de onlara ebediyen sahip çıkacağız" dedi.

İmam Ali de Davutoğlu'na Türk şehitliğinden toprak verdi. Bu sırada Bakan Davutoğlu ve İmam Ali bir süre birbirlerine sarıldılar.

Daha sonra Bakan Davutoğlu ve İmam Ali Türkiye'den getirilen suyu şehitlerin mezarlarına döktüler.

Ziyaretin ardından Bakan Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, şehitlikte bulunan Myanmarlı çocuklarla bir süre sohbet ettiler ve onlara para ve oyuncak dağıttılar.AA

Haber Ara