Dolar

34,8734

Euro

36,6770

Altın

3.041,57

Bist

10.058,47

Niçin İslamcılık?

Ali Bulaç'ın başlattığı İslamcılık tartışması devam ediyor. Timetürk yazarlarından Abdülaziz Tantik de konu ile ilgili yazılarına devam ediyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-08 09:53:09

Niçin İslamcılık?
İşte Abdülaziz Tantik'in o yazısı;

İslamcılık tartışması devam ediyor. Güzel betimlemeler yanında yanlış algılara bina edilen yaklaşımlar at başı gidiyor. Özellikle Ak Parti üzerinden eleştirilere cevap vermenin tutarsızlığı da bir bahs-i diğer… Ancak aşağıdan yukarıya yönelik Türk Modernleşmesi tam da Mümtazer Türköne’nin dediği noktada başlıyor: Devlet krizde idi, İslamcılara iktidar verilerek kriz sona erdirildi ve İslamcılık bitti… İşte Ak Parti iktidarı bu modernleşmeyi derinleştiren bir tarihsel sürece bina edildi ve varlığını pekiştirerek devam ettiriyor. O yüzden İslamcılık tam da bu noktaya itiraz ederek varlığını yeniden tanımlayacaktır.

İslamcılık Yusuf Kaplan’ın altını çizdiği gibi ‘özne olma’ yı içinde taşıyan yegâne akımdır. İslamcılık bitti denildiği andan itibaren özne ve benlik algısı yok olur demektir ki bunu siyaset, sosyoloji ve düşünce açısından savunmak imkânsızdır. Müslüman olmak ile İslamcılık arasındaki farkı ise Yasin Aktay yazısında dile getirdiği için burada ona girmeye gerek yok. O yüzden bize ‘Müslüman denmiş, başka isme ihtiyacımız yok’ diyenler o yazıya bir göz atsınlar…

İslamcılık en temelde bir itirazdır. Neye? Modernliğin batılı versiyonuna… Modernlik batı üzerinden dünyaya bir yaşam tarzı ve algı düzeni dayatıyor. İslamcılık ise bu yaşam tarzına ve algı düzenine itiraz ile neşvünema bulacaktır. İtirazdır, çünkü batı kültürü öyle bir yaşam tarzı üretiyor ki “Onlara iktidar verildiğinde ekini (kültür; yaşamın bütün versiyonlarını taşıyan) ve nesli fesada uğratırlar” (Bakara 204-206)

İslamcılık diğer yazıda da belirttiğimiz üzere İslam dininden bağımsız algılanamaz ve anlaşılamaz olandır. İslamcılığı salt bir siyasi arayış ve düzen algısı olarak tanımlamak yanlış olacaktır. Evet, İslamcılık siyasal İslam bağlamı içinde de tanımlanır ve en önemli özelliği ise İttihad-ı İslam politikalarıdır. Ama İslamcılığı sadece buna içkin kılamayız. Onu aşkın bir boyutu da vardır: İslamcılık, din ile dünya arasındaki ilişkiyi belirli bir bilinçle ve siyasal bir bakışla yorumlama çabasıdır. Buradaki siyasal olanın mevcut güncel siyasallıkla bir ilişkisi yoktur.

İslamcılık bir itirazdır demiştik, yani muhalif bir boyutu vardır. İşte bu itirazı besleyen şey benlik olma halidir. İslamcılık bir benlik sahibi olma; özneleşme serüvenidir. İtirazı bu benliğe dayalı olarak yapar. Yoksa onun itirazı da diğer itirazlar gibi çabucak eritilebilirdi. Ama bu itiraz benlik üzerine kurulu olduğu için batılı çizgi açısından yok sayılamadığı gibi muhalif bir duruş olarak insanlığın anlam arayışına önemli bir umut oluşturuyor. Yoksa kapitalizm neredeyse bütün düşünüş ve felsefi inançları dönüştürmüştü. Ve şu an temel hedefi Müslümanların ve de özellikle İslamcıların algısal dönüşüme uğramalarını sağlamaktır. Ama itiraz ve benlik ve bunun üzerine kurulu ilahi rızaya ulaşma; yani aşkın bir boyutu taşıması onu dünya ve ahiret ilişkisine, böylece yenilmez bir noktaya taşıyor.

İslamcılık elbette ki bu anlamda teolojik bir duruş değil, dünyaya dair bir söylem içerir. Ama aynı zamanda aşkın bir boyuta da haizdir. Çünkü İslamcılık sonuç itibarı ile tevhidî bir din olan İslam ile birebir ilişkili bir tutumdur... Yani İslamcılar dünyaya bir söz söylemek istediklerinde bunun dindeki yerini önemseyerek ve ona aidiyet hissederek dillendirirler. İslamcılığın çoğulcu yaklaşımını da bu içtihat farkları üzerinden doğru anlamlandırabiliriz.

Ayrıca İslamcılık öyle sanıldığı gibi bitirilecek bir duruş değildir. Zaten hiçbir düşünce, kültür ve felsefi bakış öyle çarçabuk bitmez, sadece ya geriler veya gelişme sürecini harekete geçirir ve ilerler. O yüzden İslamcılık bitmek bir tarafa –aslında bittiğini ilan etsek birçok çevre bayağı rahatlayacak ama bu imkânsız- tecrübe edinerek, güçlenerek derinleşerek varlığını sürdürecektir. Artık dünkü çocuk değildir. O yüzden herkes dilediği gibi İslamcılığı bir tarafa çekeceğini düşünmesin… Ömer Lekesiz’in yazısında belirttiği gibi Bahaattin Yıldız gibi -Allah rahmet eylesin- isimsiz neferler neredeyse son on yıldır bu meseleyi tartışıyor ve İslamcılığın gelecekte nasıl bir seyir oluşturması gerektiğine yönelik zihni bir çaba içindedirler. Dost meclislerinde yüzlerce noktada bu tartışmalar devam ediyor. Ama bizim aydın ve entelektüellerimiz dünyayı sadece kendilerinden ibaret gördükleri için bu isimsiz kahramanları hesaba katmıyorlar. Lekesiz’in yerinde tespiti ile siz konuşadurun ama Bahaattin Yıldız gibi İslamcılar durdurak bilmeden yola devam ediyorlar. Onları iktidar nimeti ile de dönüşüme uğratamazsınız… Onlardan bu ülkenin her yerinde onlarca bulabilirsiniz, eğer aramayı biliyorsanız tabii…

Ali Bulaç’ın dönemlendirme teklifi çok makul bir teklif ve bunun üzerinden yorum yapmak daha doğru geliyor. İslamcılık terkibi içindeki ıslah hareketini gözden uzak tutan aydınlar büyük bir yanılgı içinde kalıyorlar ve ne dendiğini kavramakta zorlanıyorlar. İslamcılık siyasi anlamda büyük bir sorun yaşıyor olabilir. Ama ıslah hareketi kendi dinamizmini sürdürürken, İslamcılığın taşıyıcılığını da onlar sürdürüyor. Evet, kafalar karışık ama bu kafa karışıklığı zamanla durulur. Ve böylece dünyaya yeni bir söz söylemenin imkânı doğar.

Ayrıca İslamcılık insanlığa yeni bir söz söyleme hakkını mahfuz tutarken iyi, doğru ve hakikatin arka planını oluşturarak bir güvence oluşturur. Ve bu güvenceyi iman gibi temel bir benlik aksiyomuna bağlar. İman, bu benliğin kendi dinamikleri ile ahlaki zemini muhafaza edebilmenin teminatı olur. Ben ahlaki davrandığımda kimseden bir beklenti içinde olmam gerekmez ve böylece bu ahlaki davranış yeterli ilgiyi görmese de önemli olmaz, çünkü ben onu ahlaklı olmaya inandığım için yapmışımdır. Bu zemin beraberinde bir özgüven oluşturur. İşte bu özgüvendir ki itirazı yükselten bir güç ve farklı bir yaşam tarzını inşa edecek bakiyeyi oluşturur.

İslamcılık büyük bir çaba ve gayretin üzerine kuruludur. Dinamik bir düşünceden beslenen İslamcılık yenilenme istidadını da bu dinamik yapısından alır. Ciddi okumalar, kesintisiz bir okuma uğraşısı ve düşünce çabasını içinde taşıyan İslamcılık öyle çabuk pes edip köşeye sinecek bir ataleti taşıyamaz! O yüzden İslamcılar, daha canlı, dinamik ve daha derin bir düşünceyi harekete geçirerek geçmişte yaşadığı yanlış ve hatalardan ciddi dersler çıkararak tecrübeyi öne alıp, bu yeni İslamcılığı çok daha güçlü kılacak bir potansiyeli harekete geçirecek arka plana sahiptirler...

İslamcılık tartışması renklenerek devam ediyor ama asıl tartışmaya katılması gerekenler daha tam olarak katılmadılar. Elbette ki İslamcılar da birbirini eleştirebilir. Ama bu eleştiriyi asla bir tahkire vesile kılmamalıdır. Konuşmak önemli ve bunu müzakere etmek çok daha önemli… Bu tartışmaya katılanlar, özellikle de kendisini hala İslamcı addedenler bunun bir müzakere olduğunu unutmamalılar. Yasin Aktay’ın yazısındaki üslubu bu açıdan önemsedim…

Sanırım tartışma burada kalmayacak ve devam edecek ki bunun devamının doğru olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu konuşma çabaları yeni İslamcılığın temel özelliklerini de tartışmaya açmanın bir fırsatıdır...

“Müsademe-i Efkârdan Barika-i Hakikat Doğar”…
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara