Sürgü'de pencere kırılması ve duvarda taş izi var, yangın yok
Malatya'nın Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesindeki olaya ilişkin Mazlumder tarafından hazırlanan raporda, evin pencerelerinin kırıldığı, duvarlarında taş izi görüldüğü, ancak 'ahırın yakıldığı' şeklindeki bilginin gerçeği yansıtmadığı belirtild
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-02 11:18:07
Dernek tarafından yapılan açıklamada, Sürgü beldesindeki olayın ardından 6 kişiden oluşan heyetin kasabaya giderek Alevi ailenin saldırıya uğradığı iddiasına neden olan olaya ilişkin rapor hazırladı. Olayın tarafları olan Evli ailesi üyeleri, davulcu Mustafa E. ile Sürgü Belediye Başkanı Faruk Taşdemir ve Bağlarbaşı mahalle muhtarıyla yapılan görüşmelere yer verilen raporda, olayın özeti şu şekilde verildi: "Ramazan ayında vatandaşları sahura kaldırmak maksadıyla geleneksel olarak çalınan Ramazan davulunun, Kürt ve Alevi olan bir aile tarafından rahatsız edici bulunması sonucu, aile ile davulcu arasında tartışma çıktığı, sözlü münakaşanın fiziki müdahaleye dönüştüğü, davulcunun dövüldüğü, münakaşa sırasında 'sizin davulunuzu da ezanınızı da susturacağız, göreceksiniz' denildiği, davulcunun birkaç gün süren sözlü münakaşadan sonra söz konusu evin önünden geçerken davulu daha şiddetli vurduğu belirtilmiştir. Davulcuyla aile arasında çıkan münakaşadan sonra ahalinin toplandığı, çoğunluğu gençlerden oluşan bir grubun evi taşladığı, hakaret edildiği, evlerini terk ederek kasabadan gönderilmek istendiği ifade edilmiştir. İkinci gün daha kalabalık bir grubun evin önünde toplanarak İstiklal Marşı okuduğu ve tehditlerde bulunduğu, ailenin başvurusu üzerine ilk günden itibaren askeri birliklerin güvenlik önlemleri aldığı ve olayların büyümesini engellediği ifade edilmektedir."
Raporda, başta kişi ve konut dokunulmazlığı olmak üzere, bu olayda aynı anda birden çok hak ihlalinin yaşandığının görüldüğü kaydedildi. Ramazan davulunun çalınmasının normal karşılanabileceği gibi, Ramazan davulundan rahatsız olmanın, hatta bu nedenle münakaşa yaşanmasının da olağan bir durum olduğu vurgulanan raporda, "Ancak başka zamanlarda, başka yerlerde olağan karşılanan bu tartışmaların etnik ve mezhebi nedenlerle birden toplumsal müdahalelere ve çatışmalara sebebiyet vermesi, üzerinde durulması ve değerlendirilmesi gereken bir husustur. Bu tür durumlarda karşılıklı hoşgörüyle, birlikte yaşamanın formülleri tesis edilebilecekken, sıradan bir adli vakanın bir anda bir ötekileştirme nesnesine dönüşmesi, toplumsal dinamiklerin, ön yargıların ve bilinçaltı nefret söyleminin karşılıklı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Sıradan bir adli vakadan sonra bir evin taşlanması, ailenin güvenlik nedeniyle dahi olsa konut dokunulmazlığına müdahale edilmesi kabul edilemez bir durumdur. Diğer yandan Sürgü kasabasında gelişen olaylarla ilgili özellikle sosyal medyada paylaşılan haberlerde aileye ait ahırın yakıldığı şeklindeki bilgilendirmeler gerçeği yansıtmamaktadır. Yaptığımız görüşmelerde, aile fertlerinin yakılma ile ilgili beyanları olmamış, heyetimizce de yakılmış herhangi bir mahal gözlemlenmemiştir. İster etnik, ister mezhepsel nedenlerle olsun, herhangi bir saldırı nasıl kabul edilemezse, bu saldırıdan yola çıkarak internet sorumsuzluğunda başkaca bir nefret dili üretmek de kabul edilemez." görüşlerine yer verildi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara