Şehzade'nin değil Kanuni'nin gözyaşları
Size Şehzade Camii’nin minarelerindeki gözyaşları sembollerinin Kanuni’nin kaybettiği çocuğunun üzüntüsü üzerine yapıldığından bahsedersek ne düşünürsünüz?
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-28 12:16:42
HER CAMİDE AYRI BİR EFSANE
Efsaneleriyle İstanbul Camileri seminerleriyle öne çıkan İstanbul Üniversitesi Türk Halk Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Ferhat Aslan ile ünlü camilerin sıradışı öykülerini, bilinmeyenlerini konuştuk. Yüzyıllar boyunca kuşaktan kuşağa nakledilen efsaneleri derleyen Aslan, halk biliminin akademik bir çalışmaya dönüşmesinin ardından tarihçilerin önemsemediği vesikalardaki efsanelerin teker teker ortaya çıktığını söylüyor. Aslan, efsanelerdeki sembolik dile dikkat çekiyor:
“Toplumsal yapıyı derinden etkileyen, halk hayatını şekillendiren bu kutsal mekanlara sözlü kültür geleneğimiz ilgisiz kalmamış ve İstanbul camileri etrafında pek çok efsane teşekkül etmiş. Elde ettiğim efsane metinlerinin daha çok Selatin Camileri üzerine olduğunu söyleyebilirim. Hazır Ramazan’dayken insanların bu camileri gezmelerini arzu ederim. Namaz dışında gerçekten hikayelerini bilmeleri, camide o şekilde namaz kılmak daha farklı bir duygudur.“
SÜLEYMANİYE CAMİİ VE EĞİK MİNARE
Rivayete göre Süleymaniye Camii yapılırken bir çocuk minareye bakar ve “Minare eğri!” der. Bu sözü duyan Mimar Sinan, “Hakkın var, minare biraz eğri. Hemen bir urgan bulup, minareyi doğrultalım” der. Urganı minareye bağlatır ve güya düzeltiyormuş gibi işçilere çektirir. Sonra çocuğa dönerek “Düzeldi mi?” diye sorar. Çocuk da “Tamam Efendim, şimdi düzeldi” der. Olayı hayretle izleyen kalfalara dönen Sinan “Eğer böyle yapmasaydım, minarenin eğri olduğu inancı çocuğun bilincine yerleşecek ve belki de birçok kimseyi minarenin eğri olduğuna inandıracaktı” cevabını verir.
LALELİ CAMİİ VE LALELİ BABA
Sultan III. Mustafa, Laleli semtinde yaşamakta olan Laleli Baba adlı dervişi sık sık ziyaret edermiş. Yine bu ziyaretlerinden birinde konuşurlarken Laleli Baba “Ben İstanbul’u çok iyi bilirim. Gözümü bağlasam bile elimle koymuş gibi hangi sokağın nerede olduğunu çıkarırım” demiş. Sultan’ın “Madem öyle gözlerini bağlayarak İstanbul kapılarından geçelim bakalım hepsini bilecek misin?” demesi üzerine Laleli Baba “Eğer benim adıma bir cami yaptırırsan bunu yaparım” karşılığını vermiş. Sultan’ın arabasına biten Laleli Baba, gözleri kapalı olduğu halde geçtiği İstanbul’un tüm kapılarını tek tek bilmiş. Ancak son kapıda şaşırmış. Tam III. Mustafa “Bahsi ben kazandım” diyecekken Laleli Baba “Ben bu kapıdan daha önce hiç geçmedim. Olsa olsa bu kapı yeni bir kapıdır” demiş. Bunun üzerine III. Mustafa “Bahsi sen kazandın. Seni yanıltmak için bu kapıyı dün açtırdım ama yine de sen bildin” demiş. Laleli Baba için yapılan cami onun adıyla anılırken bildiği kapıya da Yenikapı denilmiş.
EYÜP SULTAN VE KABRİ
EYÜP Sultan, Emevi döneminde İstanbul kuşatmasına katılmış ve hastalanarak vefat edince sur dışına gömülmüş ancak zamanla mezar yeri kaybolmuştu. Fatih Sultan Mehmet, Akşemseddin Hazretleri’nden Eyüp Sultan Hazretleri’nin mezarının bulunmasını rica eder. Akşemsettin Hazretleri manevi keşif üzerine mezar yerini tespit eder ve mezarın biri başına biri de ayakucuna olmak üzere iki fidan dikip ertesi gün tekrar gelmek üzere ayrılır. Fatih, içinin rahat etmesi için gece bir adam göndererek dalları yirmişer adım güney tarafa çektirir ve kendi yüzüğünü de ilk işaret dallarının orta yerine gömdürür. Ertesi gün Akşemsettin Hazretleri gelir ve ‘Dalların yeri değişmiş!’ der. Doğruca bir gün önce tespit ettiği yere gider ve biraz kazılınca “Bu Halid bin Zeyd’in kabridir* manasında yazılı bir taş çıkacağını haber verir. Orası kazılır aynen dediği gibi çıkar. Bunun üzerine Fatih ‘Zamanımda Akşemseddin gibi bir zatın bulunmasından duyduğum sevinç, İstanbul’un fethinden duyduğum sevinçten az değildir’ diyerek Allah’a şükreder. Mezar üzerine türbe ve yanına bir cami yaptırır.
1 FATİH CAMİİ VE HAMAMI
Şehre kendi ismiyle anılan bir cami yaptırmak isteyen Fatih Sultan Mehmet, ani bir emirle cami inşaatı durdurur ve civarına bir hamam yaptırır. Rivayete göre inşaatı kontrol giden Sultan Mehmet bir işçinin sırtında taşla, iskeleden yukarı çıktığını ancak taşı bırakmadan tekrar aşağı indirdiğini, tekrar çıktığını görür. Buna bir anlam veremeyen genç padişah işçiye yaklaşarak, niçin böyle yaptığını sorar. İşçi ‘Efendim, uygunsuz bir rüya gördüm. Fakat uyandım ki vakit dar işe geleceğim. Yakınlarda da bir hamam yok ki yıkanıp temizleneyim. Taşı oraya koyarsam Allah’tan korkuyorum çünkü taşı abdestsiz olarak oraya koyamam’ cevabını verir. İşçinin bu hassasiyetine hayran kalan genç Fatih, hemen caminin inşaat çalışmalarını durdurarak civarına işçilerin yıkanabileceği ve her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir hamam yaptırır.
2 SULTANAHMET CAMİİ VE ALTI MİNARE
Sultanahmet Camii, Türkiye’nin altı minareli ilk camisidir. Dönemin padişahı I. Ahmet, cami inşaatına başlandığında Sedefkar Mehmet Ağa’ya “Bu caminin minarelerini altından yap!” demiş. Ancak inşaat ilerledikçe planlanan bütçe fazlasıyla aşmış. Bunun üzerine Mehmet Ağa camiyi altın değil de altı minareli inşa etmiş. Sultan Ahmet “Neden caminin minarelerini altından değil de altı yaptın?” diye sorduğunda Mehmet Ağa, padişahın üzülmemesi için bu emri yanlış anlamış gibi görünerek “Padişahım ‘Bu caminin minarelerini altı yap’ diye emir vermiştiniz, bu yüzden altı yaptım” diye yanıt vermiş.
3 ŞEHZADE CAMİİ VE GÖZYAŞLARI
Şehzade Camii’nin minarelerinde gözyaşı sembolleri vardır. Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman’ın evladını kaybetmesinden dolayı üzülmüş ve acısını minarelerdeki bu sembollerle anlatmaya çalışmış.
4 BEYAZIT CAMİİ VE KIBLESİ
Beyazıt Camii’nin temeline başlanırken mimarbaşı “Padişahım, mihrabı nereye koyalım?” diye sormuş. Sultan Beyazıt da mimara “Ayağımın üzerine bas” demiş. Mimar denileni yapınca birden Kabe’yi karşısında görmüş ve hemen Sultan Beyazıt’ın ayağına kapanmış. Mimar önce mihrabı yapmış. Sultan Beyazıt mihrapta iki rekat namaz kılmış ve caminin tamamlanması için hayır dua etmiş.
MAHMUTPAŞA CAMİİ VE 1001 ALTIN
Fatih Sultan Mehmet’in izniyle kendi adına cami yaptıran Sadrazam Mahmut Paşa, temelden iki küp altın çıkınca durumdan padişahı haberdar eder. Sultan Mehmet’in “Altınların tamamı senin olsun!” dediği Mahmut Paşa, bu altınları işçilere dağıtmış. Altı yıl sonra biten camiyi ziyarete giden Mahmut Paşa, mihrap önünde uykuya dalmış ve rüyasında Hz. Muhammed’den müjdeli bir haber almış. Uyanınca “Camii’nin temelinden çıkan altınların kalanını getirin!’ diyen Mahmut Paşa, önündeki altınlardan bir avuç alarak “Allah’ın 1001 ismi üzerine yemin ederim ki avucumdan ne kadar altın çıkarsa o kadar altını her yıl Medine fakirlerine vakfedeceğim” demiş. Paşa’nın avucundaki altınlar sayıldığında 1001 altının çıktığını görmüşler. Bundan dolayı her yıl Mahmut Paşa’nın vakfından Medine fakirlerine 1001 altın gönderilmiş. (Star)
SON VİDEO HABER
Haber Ara