Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Bilinen 878 kene türünden 30'u hastalık taşıyormuş

Dünyada bilinen 878 kene türünden 30'unun hastalık etkeni taşıdığı bildirildi. Özel Bursa Bahar Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Fevzi Özsoy, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)'nin ilk olarak 1944'te tanımla

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-28 07:13:19

Bilinen 878 kene türünden 30'u hastalık taşıyormuş
Dünyada bilinen 878 kene türünden 30'unun hastalık etkeni taşıdığı bildirildi. Özel Bursa Bahar Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Fevzi Özsoy, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA)'nin ilk olarak 1944'te tanımlandığını söyledi.

        Bugün için dünyada bilinen 878 kene türünden 30'unun hastalık etkeni taşıdığını ve özellikle 'hyalomma marginatum' türünün KKKA hastalığına neden olduğunu belirten Uzm. Dr. Özsoy, etkenin insanlara bulaşmasında en önemli yolun kene tutunması olduğunu kaydetti.

        "SÜT EMEN FARELER HARİÇ HAYVANLARDA HASTALIK YAPMAZ"

        Dr. Özsoy, viremik 'virisün kanda bulunduğu dönemdeki hayvanların ya da insanların enfekte doku veya kanı ile mukoza veya bütünlüğü bozulmuş deriden temas ile de bulaşma olduğunu dile getirdi.

        Özsoy şöyle devam etti: "Anneden bebeğe horizontal geçiş bildirilmiş olup ev içi bulaşın önlenmesi için koruyucu tedbirlerin alınması önemlidir. En riskli grubu özellikle hayvanlarla uğraşanlar, tarımla uğraşan çiftçiler ve sağlık personeli oluşturmaktadır. KKKA süt emen fareler hariç hayvanlarda hastalık yapmaz. Sadece insanlarda hastalık yapar. Asemptomatik enfeksiyondan şiddetli kanamalara ve ölüme kadar değişen bir hastalık tablosuna neden olabilir. İnkübasyon süresi 2–9 gün arasında olup bu süre virüsün giriş yoluna, alınan virüs miktarına ve konağının immünitesine bağlı olarak değişir. Hastalık ani başlayan yüksek ateş, baş ağrısı, halsizlik, iştahsızlık, eklem ve kas ağrıları ile kendini gösterir. Karın ağrısı, bulantı, kusma, iştahsızlık, ishal ve bazen şuur değişikliği tabloya eşlik edebilir. Genel olarak klinik tablo hafif olmakla birlikte hastaların az bir kısmında kanama bulguları görülür. Bunlar diş eti ve burun kanamaları, peteşi ve ekimoz gibi cilt kanamaları, gastrointestinal ve genitoüriner sistem, akciğer ve beyin kanamalarıdır."

        Ölüm vakalarının genellikle hastalığın ikinci haftasında görüldüğünü anlatan Uzm. Dr. Özsoy, başlıca nedenlerinin kanamalar ve organ yetmezlikleri olduğunu kaydetti.

        Yaşayan hastaların genellikle iki haftada sekelsiz iyileştiğini ve kronikleşme görülmediğini belirten Dr. Mustafa Fevzi Özsoy, "Hastalık genel olarak kendi kendini sınırlamakla birlikte, ölüm oranı yüzde 3–30 arasında değişmektedir. Özellikle mortal seyreden hastalarda hastalığın ilk günlerinde antikorlarının ölçülebilir düzeye ulaşamaması nedeni ile tanı için kan veya dokudan virüs saptanabilir. (RT-PCR) yöntemi gibi virüsün nükleik asidini saptamaya yönelik yöntemler tanıda daha sık kullanılmakta olup kandaki virüs yükünü de gösterebilmesi nedeniyle daha kullanışlıdır. Hastalığın esas tedavisi destek tedavisidir. Sıvı ve elektrolit desteğinin sağlanması, gerekli olduğu durumlarda kan ve kan ürünleri replasmanı yapılması gereklidir. Solunum yetmezliği durumunda mekanik ventilasyon desteği, böbrek yetmezliği geliştiğinde de hemodiyaliz uygulanmalıdır. KKKA tedavisinde hastalığı geçiren sağlıklı donörlerden elde edilen hiperimmünglobülin uygulamasının tedavide ümit verici olduğu belirtilmiştir." dedi.

        KENELER, NİSAN-EKİM AYINDA AKTİFTİRLER

        Hastalıktan korunmada en önemli faktörün virüs ile teması önleyerek hastalığın bulaştırıcılığını engellemek olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Özsoy, endemik bölgede yaşayan kişilerin hastalık konusunda bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı.

        Mümkün olduğunca kenenin bulunduğu alanlardan kaçınılması ve vücutta günlük kene kontrolü yapılmasının anlatılması gerektiğine işaret eden Dr. Özsoy, şu tavsiyelerde bulundu:

        "Keneler genellikle nisan-ekim aylarında aktiftirler ve salgınlara yol açarlar. Kenelerin bulunduğu otlaklar, çalı çırpı alanları, su kenarları, hayvan barınakları, orman alanları gibi bölgelerden uzak durmak veya önlem alarak uzun kollu elbiseler giyerek lastik çizme, çorap giymeli, pantolon paçaları çorap içine sokulmalıdır. Vücut ve giysiler sık sık kene yönünden kontrol edilmelidir. Vücuda yapışan keneler ucu eğri pense veya cımbızla kenenin ağız kısmından tutularak çivi çıkarır tarzda ve dik bir şekilde kafası koparılmadan ve ezilmeden çıkarılmalıdır. Kenenin üzerine alkol, eter, sabun vs sürülmemeli, kimyasal veya fiziksel ajan uygulanmamalıdır. Kenenin ezilmemesine özen gösterilmelidir. Kene vücuttan ne kadar kısa sürede çıkarılırsa hastalık riski de o kadar azalmaktadır."

Haber Ara