Dolar

34,8705

Euro

36,7029

Altın

3.022,99

Bist

10.136,57

'Hükümet, Türkiye'yi türbülansa soktu'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Ölümde bile taraf tutan, kinlerini dökülen kanlarla bileyen merhametsiz ve sevimsizler, üzülerek görüyorum ki her fırsatı değerlendirerek milliyetçi-ülkücü hazımsızlığı zinde ve diri tutmaktadırlar'' dedi.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-07-18 15:17:09

'Hükümet, Türkiye'yi türbülansa soktu'
Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Hükümet tarafından Türkiye'nin türbülansa sokulduğunu savunan Bahçeli, ''Aklın, izanın ve mantığın reddettiği ne varsa hükümetin elinde masum ve meşru görülmüş, bu çerçevede doğrular bükülmüş, gerçekler eğilmiş ve yalan kutsanmıştır'' diye konuştu.

''12 EYLÜL ÖNCESİNİN AŞIRI UÇLARI HEZEYAN İÇİNDE''

Konuşmasında Üçüncü Yargı Paketi kapsamında 12 Eylül öncesindeki olaylardan dolayı cezaevinde tutulurken tahliyelerine karar verilen bazı ülkücülerin çeşitli muamele ve hakarete maruz kaldığını anlatan Bahçeli, şunları söyledi:

''Öz ve özet olarak, 12 Eylül öncesinde Marksist ve bölücü kesimin sayısız cinayetleri anayasal düzene karşı işlenen tek suç kategorisine sokularak yalnızca bir cezaya çarptırılması, buna karşılık ülkücülerin suçlanmasına neden olan her olayın adli suç kapsamına alınarak ayrı ayrı değerlendirilmesi geçmişte haksız ve eşitsiz bir uygulamanın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu adaletsizliğin ve eşitsizliğin düzeltilmesi için Meclis'te saygı duyulması gereken bir karar alınmış ve bu doğrultuda irade tecelli etmiştir. Ve geçmişteki üzücü hadiselerden dolayı demir parmaklıklar ardında tutulan bazı kişilerin cezalarının infazı durdurularak serbest kalmaları mümkün olmuştur.

Ne var ki bu gelişme karşısında birden bire tartışma ve eleştiriler zirve yapmıştır. Eski tüfekler, ana muhalefet CHP'nin sözcüleri, medya ve değişik sivil toplum kuruluşlarına yuvalanmış 12 Eylül öncesinin aşırı uçları hezeyan içinde ortalığı velveleye vermiş ve ayağa kaldırmıştır.''

''BİZİM İÇİMİZ RAHAT, VİCDANIMIZ MÜSTERİHTİR"

Bu kapsamda ''nefret dehlizinde insanlıklarını kaybeden güruhun'', ülkücülerin ne katilliğini ne de faşistliğini bırakmadığını vurgulayan Bahçeli, medyada yer alan manşetler ile Bahçelievler'deki yedi TİP'linin öldürülmesinin tekrar ısıtıldığını, bunun üzerinden ülkücü düşmanlığının yeniden hortlatılmak istendiğini kaydederek, şunları söyledi:

''Klasikleşmiş ve klişe haline gelmiş bu bayat taktiklerin, ajitasyona dayalı bu tahrik kampanyasının milletimizin gönlünde makes bulması elbette mümkün değildir. Bu itibarla bizim içimiz rahat, vicdanımız müsterihtir. Ancak yıllardan beridir devamlı surette 12 Eylül'den önce Marksistlerin, devrimcilerin ve bölücülerin mağdur, milliyetçi-ülkücü hareketin ise saldırganlığın adresi olduğu tezi ve iftirası gündemde tutulmuştur. Sanki devrimciler sütten çıkmış ak kaşık gibi takdim edilmiştir.

Bu hayasız, vicdansız ve insafsız propaganda medyada hasbelkader yer bulmuş eski militanlar tarafından sürekli servis edilmiştir. Milliyetçi-ülkücü hareket yargısız infazlarla her fırsatta yüz yüze kalmış ve sınanmıştır.''

Konuşmasında ''katillik'' ifadesinin hakaret olarak değerlendiren Bahçeli, ''Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir'' dedi.

''KATİL YAFTASI VURULMASI BÜYÜK BİR İZANSIZLIK VE VİCDANSIZLIK''

Bahçeli, konuyla ilgili şunları da söyledi:

''Bahçelievler olayının üzerinde tezgah kurarak ülkücü avına çıkan ahlaksızlar, 1980 öncesinde binlerce milliyetçi-ülkücüye nasıl kıyıldığını insanlıkları az da olsa iflas etmemişse hatırlamaya çalışmalıdır.

Meydana çıkan şu çelişki abidesine bakınız ki Bahçelievler'deki yedi TİP'linin ölümünü istismar ederek bitmeyen bir husumetin temsilciliğine soyunanlar, mesela 18 Eylül 1979 tarihinde Adana Endüstri Meslek Lisesi Lojmanları'nda altı ülkücü öğretmen kardeşimizin canice katledilmesini nedense hiç ağızlarına almamışlardır. Ayrıca 15 Mart 1978 tarihinde Ümraniye'de, beş ülkücü işçiye insanlık dışı yol ve yöntemlerle canavarca düzenlenen saldıranları kimse ikrar etmemiş ve bunu da kınamamıştır.

Bu hunhar olayların failleri hukukun yanlış yorum ve değerlendirmesinden dolayı idam ve müebbet cezası almadan belli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmişlerdir. Bu aşamada sormak lazımdır ki Bahçelievler'de ölenler insandır da Adana, Ümraniye ve daha birçok yerde canları alınan dava arkadaşlarımız önemsiz ve değersiz varlıklar mıdır?

Ölümde bile taraf tutan, kinlerini dökülen kanlarla bileyen merhametsiz ve sevimsizler üzülerek görüyorum ki her fırsatı değerlendirerek milliyetçi-ülkücü hazımsızlığı zinde ve diri tutmaktadırlar. Bunlar için 30 bin kişinin katili İmralı canisi bile özgürlük ve hak mücadelesi veren ve serbest kalması gereken birisidir ama geçmişte yalnızca meşru müdafaasını yapan ülkücüler katildir.''

Yaşananları ''çifte standart'' olarak değerlendiren Bahçeli, ''Bahçelievler edebiyatının çığırtkanlığını yapanların, nedense Adana ve Ümraniye'de yaşanan dramları ve katliamları en azından insanlık adına bile itiraf edememeleri kendileri adına utanç vesikasıdır'' görüşünü dile getirdi.

Bahçeli, 12 Eylül öncesindeki olaylardan belli bir süre sonra ''bölücü ve yıkıcı militanların'' zaman aşımından yararlanarak serbest kalırken, hukuki yaptırıma uğramış olan dava arkadaşlarının yıllardan beri cezaevinde kalmak durumunda kaldığını ve cezalarını çektiklerini vurguladı. Bahçeli, ''Bundan sonra bu kişilere hala katil yaftası vurulması büyük bir izansızlık ve vicdansızlıktır'' dedi.
Bahçeli, 1960 sonrasında meydana gelen tüm olayların neden ve sonuçlarıyla masaya yatırılmasını ve tarafsızca ele alınmasını da istedi.

MHP Lİderi, ''Bizim mazimizde pişmanlıklarımız değil, bir davaya inanmışlığın ve adanmışlığın aziz hatıraları vardır'' dedi. (AA)

Haber Ara