Hz. Peygamber'in (s.a.v.) tüketim biçimini esas alan çalışmasında Özer, 'Nefs az yemeye nasıl ikna edilir?', 'Şişmanlıktan nasıl kurtulabiliriz?', 'Hz Peygamber nasıl beslenirdi?' gibi konulara yer veriyor. Özer, 192 sayfalık eserinde insanları şişmanlıktan ve mutsuzluktan kurtarmak için 'temiz ve sağlıklı' bir beslenme modeli öneriyor. Kitabında nefsi, az ve öz yemeye ikna etmenin yolunu göstermeye çalışan Özer, Kur'an-ı Kerim'de önerilen ve Hz. Peygamber'in de günlük hayatında uyguladığı 'doğru beslenme ilkeleri'ni açıklıyor. Özer, sofraya oturan bir Müslüman'ın en fazla midesinin üçte ikisini doldurması gerektiğini Hz. Muhammed'in bir hadisinden örnek vererek açıklıyor. Buna göre mümin midesinin üçte birini su ile kalan üçte ikisinin de yarısını yemekle doldurmalı, kalanı da boş bırakmalı. Böylelikle sağlıklı ve sorunsuz bir beslenme sağlanıyor. Yine, fastfood olarak bilinen ayakta yemek yemenin sağlık açısından son derece sakıncalı olduğunu, bu yüzden obezite sorununun yaşandığına dikkati çeken Özer, "Hz. Peygamber, hadislerinde ayakta yemek yenmemesi gerektiğini belirtir" diyor.
ÖNCE SU İÇ SONRA TATLI YE
Yemek sırası ise belki de tüm bildiklerimizi alt üst edecek şekilde. Özer'e göre sofrada ilk önce su içilmesi, ardından ise hep 'en son yenir' diye bildiğimiz tatlının yenilmesi önerisinde bulunuyor. Özer'e göre, daha sonra da salata veya meyve ile ara öğün yapılmalı. Ardından katı ana yemek dediğimiz yemeklere geçilmeli. Son olarak ise sulu yemekler tüketilmeli. Bu yeme alışkanlığımızı toptan değiştiren sıralama için Özer, "Mevcut tüketim kültürü tam da bu yüzden sağlıksız. Yemekleri yanlış sıralama ve hızla yiyoruz. Eğer yemek sıralaması önerdiğim şekilde olursa bir çok hazımsızlık yada sağlık sorunu kenbdiliğinden çözülecektir" ye konuşuyor.
Hristiyan gıda kültürü bize uygun değil
Yeni çıkan kitabı ve gıda üzerinde oynanan kirli oyunları Yeni Şafak'a anlatan Özer, çok çarpıcı bilgiler verdi. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Hristiyan kültürünün inşa ettiği bir gıda mevzuatı oluştuğunu dile getiren Özer "Bu hem inanç hem de sağlık açısından Türk toplumuna uygun değil. Bu yeme içme alışkanlığı formatı daha çok endüstrinin kimyasal gıda formuna uygun. Yani yerelliği ve kadim kültürün gıda ürünlerinin tüketilmesini engelleyen bir mevzuat var" dedi. Özer, Türkiye'den başlayarak tüm dünyada gıda kültürünün toptan değişmesinin şart olduğunu belirtti.