Ahmed Cibril: Daima ulusçu olmayan tavırlar!
Dr. Ahmet Ebu Matar, bir hafta önce Türkiye’yi Suriye konusunda tehdit eden Ahmed Cibril’in bilinmeyen yönlerini ortaya koydu. Ebu Matar, Ahmed Cibril’in 1968 yılından bu yana Filistinlilerin katledildiği birden çok mekanda suça ortak olduğunu, Suriye konusunda da Filistinlileri onurlandırmayan bir tavır sergilediğini yazdı. Yazarın makalesinde ‘Hasan Nasrullah’la, İran cumhurbaşkanı Ahmedi Nejad ve Beşşar Esad’la görüştüğünü ve bu hususta ittifaka vardıklarını da itiraf etti’ sözleri dikkat çekiyor. İşte Filistinli siyasi analist, araştırmacı ve edebi eleştirmen Dr. Ebu Matar’ın o makalesi:
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-14 12:21:50
Bu başlığın bazılarına kışkırtıcı geleceğini baştan biliyorum. Ancak suçlamak için önce bu adamın 1968 yılından bu yana tavırlarını ele alan bu makaleyi dikkatle ve iyice düşünerek okusunlar. Sonra da yaptıklarının ve siyasi tavırlarının büyük kısmını hangi haneye koyacaklarına karar versinler. Eğer ondan sadır olmamış bir konumu zikredip hata etmiş ya da suç işlemişsem de herkesin önünde özür dileme cesaretim var. Önemli olan ‘yaptıklarının çoğu’ sözüme dikkat edilmesidir. Yani yaptıkları arasında olumlu şeyler de yok değil ancak benim yargıladığım yaptıklarının hepsi değil çoğunluğu. Buna dikkat edin ve ona göre hükmünüzü verin!
Genel arka plan olarak Sayın Ahmed Cibril:
1938 yılında Hayfa Şehri’nin Yazor Kasabası’nda doğdu. 1948 Nekbe’sinden (felaketi) sonra ailesiyle Suriye’ye göçtü. O vakit yaşı on idi. Kendisi -ne sebeple aldığını bilmiyorum ancak- ailesiyle birlikte Suriye vatandaşlığı alabilen sayılı Filistinlilerdendir. Bu da ileride Suriye Ordusu’na girişini hazırladı. Yani Suriye vatandaşı olması nedeniyle zorunlu askerlik görevi yaptı. Orduda yükselerek subay rütbesine ulaştı. 1967 Neksesi’nin ardından da 1967 yılının Aralık ayında Arap Ulusal Hareketi’nin bir uzantısı olarak kuruluşu ilan edilen; George Habaş liderliğindeki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne katıldı. Ahmed Cibril’in bu cepheye, daha önce Filistin Kurtuluş Cephesi adı altında Suriye’de kurduğu küçük, yarı gizli bir örgütün temsilcisi olarak, rejiminin ordusunda subay olduğu Suriye istihbaratının destek ve teşviki ile katıldı. Ahmed Cibril’in Suriye Ordusu’nda görevi bittikten sonraki ahlak dışı ve ulusçu olmayan en önemli uygulamaları nelerdir? Bilindiği kadarıyla Suriyeli subayların çoğunun hizmetinin sona ermesi rejimin birimleriyle; özellikle de sayılamaz orandaki emniyet ve istihbarat birimleriyle ilişkilerinin bittiği anlamına gelmez.
Ulusçu olmayan uygulamalarından bazı örnekler
Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ne katılmasının üzerinden 10 ay geçmeden; yani henüz cephenin örgütsel yapısı tamamlanmadan ve siyasi programı oluşturulmadan Ahmed Cibril 1968 yılının Ekim ayında cepheden ayrıldığını ilan etti. 30’a yakın kişi ile bugüne dek Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Komutanlık olan örgütü kurdu. Burada Ahmed Cibril’i ve destekçilerini savunanlara sorum şu: ‘Bu ayrılma, ayaklanma, direniş ve kurtuluşla ilgili siyasi programlar üzerinde anlaşmazlık sebebiyle mi yoksa şahsi çıkarlar ve kişisel ayrıcalıklar gerekçesiyle mi gerçekleşti? Kendisinin genel komutanlığı, Filistin davası için George Habaş liderliğinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin sunduğundan daha fazla ne sunmuştur, deliliyle açıklar mısınız? Burada önemli olan Ahmed Cibril’in ayrılışında Suriye istihbaratının rolüne dikkat etmektir. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Sekreteri Dr. George Habaş, 1967 yılında Şam’da Suriye istihbaratı tarafından tutuklanmıştı. Hapishanede yaklaşık bir sene geçirdi ve ağır işkenceye maruz kaldı. O dönem cephenin lideri olan Dr. Wadi Haddad tarafından planlanıp uygulanan cesurca bir planla kurtarıldı. Plan çerçevesinde hapishane aracından kaçırılarak Beyrut’a kaçışı sağlandı. Cemal Abdunnasır kendisine, Kahire’ye gitmesini sağlayacak özel bir uçak gönderdi. Zira aralarını güçlü dostluk bağları bağlıyordu.
Ahmed Cibril ve örgütü, Suriye Ordusu 1976 yılında Lübnan’a girip filen işgal etmesinden sonra pis bir rol oynamıştır. Suriye ordusunun adeta uygulama aracı idi. Özellikle de Tel al-Zaatar Kampı’nın kuşatıldığı esnada! Zira o vakit açık şekilde, kampı yıkmadan önce 62 gün kuşatan Ketaib Partisi’nin yanında yer aldı. Bu katliamda kampta ölen Filistinlilerin sayısı yaklaşık 4000 idi. Bu tavrı Ebu Abbas ve Talat Yakup’u kendisinden ayrılmaya ve eski ismiyle ‘Filistin Kurtuluş Cephesi’ni kurmaya itti.
Ahmed Cibril, Ebu Abbas ve Talat Yakup’un ayrılışına, Beyrut’ta olan ve yaşayan herkesin bildiği ve hatırladığı bir suç eylemi ile karşılık verdi. öyle ki 1977 yılının Ağustos ayında Filistin Kurtuluş Cephesi’nin, genel bir toplantı yapıldığı sırada Beyrut’un El Fakihani mahallesindeki karargahını bombaladı. Bina tamamen yerle bir oldu. Cibril’in bu eylemi neticesinde yaklaşık 200 kişi öldü. Herhangi bir kişi Filistin günlüklerinde ve anılarında belgelenmiş bu patlamayı kimse inkar edebilir mi?
Ahmed Cibril ve örgütü, Hafız Esad’ın ordusunun Lübnan’ın Tripoli kentinde Yaser Arafat ve savaşçılarını kuşatmasında temel ortak rolü oynadı. Öyle ki şehri her türden silahla bombalamaları sonucu yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Arafat ve savaşçılarını Fransız ve Yunan donanmaları kurtardı.
Kendisi ve örgütü Lübnan’da Nebih Berri liderliğindeki Emel Hareketi’nin öncülüğünü yaptığı ilk Kamplar Savaşı’na (1985-1986) katıldı. Bu savaşta binin üzerinde Filistinli öldürüldü. Yüzlercesi de bugüna kadar hala kayıp.
Ahmed Cibril ike Fetih’ten ayrılan grubunun önderliğini yaptığı gerçek savaş suçu ise İkinci Kamplar Savaşı’dır. Öyle ki 1988 yılı Nisan ayının 3’ünün sabahından aynı yılın Temmuz ayının yedinci gecesine kadar Şatila kampını kuşattılar. Yüzlerce Filistinli bu kuşatma neticesinde hayatını kaybetti. Binlercesi de Arafat’ın destekçileri oldukları bahanesiyle Lübnan’ın güneyindeki kamplara gönderildi. Filistinliler Ahmed Cibril’in, işgalinden sonra kampta gezişini de yıkıntıların ortasında ve Filistinli kurbanların cesetleri yakınında arkadaşlarıyla çektirdiği fotoğrafları da unutmayacak.
Ulusçu olmayan tavırlarını ortaya koyan liste oldukça uzun ancak son olarak Suriye’nin vahşetini desteklemesi skandalından bahsetmek yeter!
Kendisi Gassan bin Cido’nun, İran’ın ve Lübnan’daki partisi; Hasan Nasrullah’ın partisinin açık desteğiyle kurduğu El Meyadin kanalına–ki bu kanalın özellikle Suriye halkının katili; bugüne kadar öldürdüğü 20 binle yetinmeyen (kaybolan ve hapsedilenlerin sayısı ise daha fazla) canavar rejimi savunmakta Hizbullah’a bağlı El Menar Kanalı ile İran rejimi’ne bağlı El Alem’ul Arabi kanalından farkı yok- çıktı. Ahmed Cibril 3 Temmuz 2012 Salı günü, kendisinin, Hizbullah’ın ve İran rejiminin, işlediği tüm suçlara karşın bu vahşi rejimi tamamen desteklediğini açıkça ortaya koymak için bu kanala çıktı. Konuşmasının tarzından, İran ve Hizbullah adına konuşması için de yetkilendirilmiş gibi gözüküyordu. Harfiyen şöyle dedi: ‘Cephe, Hizbullah ve İran, Suriye’ye dıştan bir saldırı olduğu takdirde Suriye rejiminin yanında savaşın bir parçası olacaktır. Hasan Nasrullah’la, İran cumhurbaşkanı Ahmedi Nejad ve Suriye’nin canavarı Beşşar Esad’la görüştüğünü ve bu hususta ittifaka vardıklarını da itiraf etti.
Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da Suriye devrimini destekleyen ve canavarın Suriye halkına karşı işlediği suçları reddeden büyük ve sürekli gösteriler, durduğu safın Filistinlileri onurlandırmadığına kanıt teşkil etmektedir. Hiç de ulusçu olmayan tavırlar sahibi Ahmed Cibril’e Kudüs’ten yüze yakın yazarın 2011 yılının sonunda birlikte yayınladığı; Filistinlilerin onurunu ortaya koyan bildiriyi hatırlatmak yeter. Suriye halkının devrimini destekledikleri bildirilerinde harfiyen şöyle dediler: ‘Eğer Suriye halkının kanı pahasına olacaksa biz Kudüs’ün kurtuluşunu istemiyoruz.’ Ahmed Cibril bu kadarla da yetinmeyerek ulusçu, onurlu bir konum alarak canavarın döktüğü kandan uzaklaşmak için Şam’ı terkeden Hamas yönetimini de eleştirdi. İsmail Heniyye Kahire’de Ezher’i Şerif’in içinden Suriye halkına selam gönderdi. Bunun için şu ana kadar çoğunluğu Şam’daki Yermuk Kampı’ndan olmak üzere en az 150 Filistinli öldürüldü. İçlerinden ikisi de Kurtuluş Ordusu’nda tümgeneral rütbesinde idi. Son olarak da Şam’a yakın Kadisiye bölgesinde geçen Haziran ayının sonunda Hamas lideri Kemal Ganaja’ya suikast düzenlendi. Ahmed Cibril tüm bu suçlara sessiz kalıyor. Sadece bu canavar rejimin iyiliklerini sayıklayıp duruyor. Oysa kendisi de bu rejimin 1967 işgalinden beri Suriye sınırından bir kurşun bile sıkmadığını ve aralarında kendi cemaati de olmak üzere hiçbir Filistinli’ye de Suriye bir kurşun atma izni vermediğini biliyor. Buna karşın Cibril’e göre bu rejim direniş ve savunma rejimi. Onun yanında saf tutma ve onu savunma sözü veriyor. Bunlar kesinlikle ulusçu tavırlar değildir. Sadece sahibini ve bu tavırlardan menfaati olan bazı kimseleri temsil eder. Kendilerinin canavarın düşüşünden sonrası için hazırlık yapmaları, Suriye halkına ne diyeceklerini, nasıl yüzleşeceklerini düşünmeleri gerekir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara