Can Dündar, sanıkların sorularını cevapladı
Ergenekon davasında iki gün önce ifade veren Can Dündar, bugün de tutuklu sanıkların sorularını cevapladı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-12 14:26:22
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasının 203. duruşmasında Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, Hurşit Tolon, Veli Küçük, Tuncay Özkan ve Danıştay sanığı Alparslan Arslan'ın da aralarında bulunduğu 41 tutuklu sanık ile tutuksuz sanık Ünal İnanç hazır bulundu. Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve Levent Ersöz'ün de aralarında bulunduğu 27 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı.
İki gün önce yapılan oturumda ifadesine başvurulan Gazeteci Can Dündar, bugün de tutuklu sanıkların sorularını cevapladı. Tutuklu sanık Doğu Perinçek, "Gladyo ve derin devlet yapılanması konusunda çalışmalarınız var. Hiç NATO ülkelerine muhalefet yapan bir gladyo yapılanması gördünüz mü?" diye sordu.
Dündar ise yaptığı çalışmalarda gladyo ya da derin devlet yapılanmasının, devlet tarafından oluşturulduğunu, devletin yapamadığı kirli işleri, sabotaj ya da faili meçhul olayları yapması için oluşturulduğunu söyledi. Derin devlet yapılanmalarının NATO ülkelerinde 1940'lı yıllardan sonra hayata geçirildiğini ve 1950 ile 1960'lı yıllarda çok aktif olduğunu belirten Dündar, bu yapılanmanın 1990'lı yıllarda büyük ölçüde tasfiye edildiğini ifade etti.
Dündar, "Başbakan Ecevit bana bir gladyo yapılanmasının varlığını hissettiğini söylemişti. Amerikan odaklı olan bu yapılanmanın Özel Harp Dairesi içinde bulunduğunu söylemişti. Bu yapılanmanın Amerika'dan finanse edildiğini belirtmişti. Ben de 'Siz Başbakansınız, neden üzerine gitmediniz?' diye sordum. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile görüştüğünü ancak iktidar ömrünün bunu yapmaya yetmediğini söyledi. Hatta kendisinin de suikaste uğradığını ve bu saldırı sırasında Ahmet İsman'ın yaralandığını söyledi." ifadelerine yer verdi.
Mustafa Balbay ise terör örgütlerinden sorumlu bir terör örgütü mensubu olmakla yargılandıklarını belirterek, böyle bir örgüt kavramı duyup duymadığını sordu. Duymadığını söyleyen Dündar, "Davanın sanıkları arasında yer alan Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve Doğu Perinçek gladyo yapılanmaları konusundaki çalışmalarıyla öne çıkmış isimlerdir. Zaten 1997 yılında yazdığım Ergenekon isimli kitabımı onların bilgilerinden de yararlanarak kaleme aldım." dedi.
Dündar, Ergenekon isimli bir gladyo yapılanması olduğu şeklinde bilgiler edindiğini, ancak burada yargılanan kişilerin bu yapılanma ile alakaları olmadığını iddia etti. Dündar, Susurluk olayından sonra bu bahsettiği yapılanmanın kendisini gösterdiğini belirterek, "Bir milletvekili ve bir emniyet müdürünün de içinde yer aldığı bu yapılanma, tıpkı Avrupa ülkelerinde faaliyet yürüten yapılanma gibiydi. Acaba kararlılıkla üzerine gidilebilir mi diye umutlandık. Ancak savcıya ifade verdiğim zaman soruşturmanın başka bir yöne çekildiği konusunda karamsarlığa düştüm." şeklinde konuştu.
Dündar, asıl Ergenekon yapılanmasının, Mehmet Ali Ağca ve 7 TİP'linin öldürülmesiyle suçlanan kişilerin, sahte pasaportlarla yurt dışına kaçırdıklarını, Abdullah Çatlı'ya ise resmi pasaport verilerek yurt dışına çıkarıldığını öne sürdü. Dündar, Susurluk olayıyla kendini ifşa eden gladyo yapılanmasının, siyaset, hukuk, kolluk kuvvetleri, istihbarat örgütleri ve medya tarafından üzerine kararlılıkla gidilmesi ve tamamen yapılanması gerekirken sadece medya tarafından bir süre üzerine gidildiğini ve hiç birşey elde edilemediğini anlattı.
Davanın tutuklu sanığı Mustafa Balbay'ın, Ergenekon örgütünün sanığı değil, olsa olsa hedefi olabileceğini düşündüğünü belirten Dündar, "Bunu da yazdım." diye konuştu.
Mehmet Haberal da Can Dündar'a sorular yöneltti. Dündar'ın, Karaoğlan belgeseli nedeniyle duruşmaya çağrıldığını düşündüğünü belirten Haberal, "İsmini medyadan duyduğum Ergenekon yapılanmasının, aslında yargılandığımız davanın dışında bambaşka bir yapılanma olduğunu fark ettim. Böyle bir yapılanmanın devlet kontrolünde olan bir yapılanma olduğunu öğrenmiş olduk." dedi.
Haberal, Dündar'a "Karaoğlan belgeselini hazırladığınız için teşekkür ederim. Bu belgeseli yaparken muhtemelen hastane rapor ve belgelerini de incelemişsinizdir. Başkent Üniversitesi Hastanesi tarafından verilmiş bir yatak istirahati ifadesi belgelerde yazıyor muydu?" diye sordu.
Böyle bir yazıya rastlamadığını belirten Dündar, bu durumu Rahşan Ecevit'ten duyduğunu söyledi. Dündar, "Bana Başbakan Bülent Ecevit'in yatak istirahati verilerek yatmaya zorlandığını, iktidardan uzaklaştırılmak istendiğini ve kendisinin de eşini korumaya çalıştığını söylemişti. Hastalığı döneminde Ecevit çifti, Amerika'nın Türkiye'yi Irak savaşına çekmeye çalıştıklarını söylüyorlardı. Bunun için de Başbakanı engel olarak gördüklerini, siyasi bir komplonun kurulduğunu, partidan bazı isimlerin Amerika'nın bu oyununa alet oldukları ve bazı Tıp'çıların da buna alet olduklarına inanıyorlardı." diye konuştu.(CİHAN)
SON VİDEO HABER
Haber Ara