İran'ın Suriye politikası müzakere edildi
Suriye bağlamında İran’ın konumu Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde yapılan açık oturumda müzakere edildi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-06 15:42:36
Müzakereye konuyla ilgili güncel yazılardan pasajlar okunup, üzerlerinde tahliller yapılarak başlandı. Bu bağlamda Dr. Ali Rıza Gafuri’nin, 24.06.2009 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanmış olan ve İran’da 1997’den sonra yapılan dört cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşananların ve İslami nitelikli olanlar dahil olmak üzere her türlü muhalefete tahammülsüzlük konusunun işlediği “Kaybedecek Bir Şeyleri Olmayanların İsyanı” başlıklı yazısı ve yine Dr. Ali Rıza Gafuri’nin, 24.04.2012 tarihinde Zaman Gazetesinde yayınlanmış olan ve İran’da yaşayan çeşitli ırklardan onbeş milyon civarındaki Sünni müslümana, Şii kimlikli devlet tarafından yapılan dolaylı ve direkt, maddi ve manevi baskılar konusunun işlediği “İran Sünnilerine Yapılan Baskılar ya da Şii Mezhep Faşizmi” başlıklı yazısı değerlendirildi.
Selahaddin Eş Çakırgil’in, 30.04.2012 tarihinde sitemizde yayınlanan ve Dr. Ali Rıza Gafuri’nin yazısına cevap mahiyetindeki “Mezhep Taassubunun Her Türlüsü Reddedilmelidir” başlıklı yazısı; Dr. Bülent Keneş’le yapılmış olan ve 08.04.2012 tarihli Zaman gazetesinde yayınlanan “Humeyni Fırsattı, Heba Edildi” başlıklı söyleşi; Lübnan İslami Direniş Hareketi’nin (HİZBULLAH) ilk genel sekreteri olan Şeyh Subhi et-Tufeyli ile yapılıp 18.04.2012 tarihinde Timetürk Haber Sitesinde yayınlanan “İran’ın Dış Siyaseti İslami Değil” başlıklı röportaj da program dâhilinde müzakere edildi. Son olarak, Iraklı Şii âlimlerden Ahmet El Katip’in kaleme aldığı “Yeni Şii Beyannamesi” okundu.
Okunan ve değerlendirilen yazılar ve güncel gelişmeler ışığında konunun katılımcılarca ayrıntılı olarak müzakere edilmesini müteakip, şu ortak kanaatlere ulaşıldı:
1- 1979 yılında İran’da Ayetullah Humeyni liderliğinde Müslümanlarca İslami bir inkılap yapılarak, Şia mezhebi temelinde bir İslam Cumhuriyeti kurulmuştur.
2- İslam inkılabı, tüm dünyadaki her mezhepten bilinçli Müslümanlarca genelde sevinçle karşılanıp desteklenmiş, İslam adına modern çağda tesis edilen ilk rejim olması yanında, 1300 yıllık Şii–Sünni karşıtlığının aşılması açısından da bir imkan olarak algılanmıştır.
3- Süreç içerisinde İran yönetimi, klasik Şia eksenli İslam anlayışına doğru yoğunlaşmış ve iktidara Şii mezhep taassubu hakim olmaya başlamıştır.
4- Bunun neticesi, İran’ın gerek ülke içindeki, gerekse ülke dışındaki Sünnilere karşı politikası, iki mezhebin ortak noktalarda ittifakından ziyade, Şiileştirme yönünde olmuştur.
5- İran içinde, laik muhalefet bir yana, samimi Şii-İslami muhalefete de tahammül edemeyen, aşırı baskıcı bir yönetim oluşmuştur.
6- İran içindeki çeşitli ırklardan milyonlarca Sünni Müslümanın Şiileşmesi için çalışılmakta, Sünniler mezhepleri yüzünden dolaylı ya da direk, maddi ve manevi baskılara maruz kalmaktadırlar.
7- İran yönetiminin, 1982 yılında, Suriye’deki laik-Baas diktatörü Hafız Esed’e karşı başlatılan ve on binlerce şehit verilen kıyama karşı sessiz kalması ve bilahare Esed rejimiyle yakın ilişkilere girmesi, mezhebi sebeplerden ziyade, denize düşen yılana sarılır atasözünde ifade edildiği üzere, İran’ı konjonktürel şartların zorlamasına bağlanabilir.
8- Bugün İran yönetiminin ve Türkiye ile başka memleketlerde bulunan eklentisi konumundaki radikal Şii unsurların, mevcut Baas-Esed diktatörlüğüne verdikleri aktif desteği ve Müslüman Suriye halkının kıyamına karşı yoğunlaşan saldırılarını ise farklı değerlendirmek gerekir. Bu tutum alışta konjonktürden ziyade, Şia eksenli İslam anlayışı ve Şialaştırma için uygun bir potansiyel olarak görülen Suriye Nusayrileri ve Türkiye Alevilerine yönelik hesaplar daha belirleyici bir rol oynamaktadır. (HaksözHaber)
SON VİDEO HABER
Haber Ara