Sendikaları bekleyen tehlike nedir?
Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı'nın yasalaşamaması yüzünden çok sayıda sendika, yetki alamamak ve toplu sözleşme yapamamakla karşı karşıya kalacak.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-03 12:31:13
Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işçi, işveren konfederasyonları ve uzmanlarla birlikte Toplu İş İlişkileri Yasa taslağını hazırladıklarını ve üzerinde yüzde 95 oranında bir uzlaşma yakaladıklarını söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'e, "15 yıla yakındır biz bu tartışmaların içindeyiz. Eğer taraflar arasında mutlak bir uzlaşma olmazsa siz bu uzlaşmayı tamamlayacak mısınız yoksa diğer dönemlerde olduğu gibi 'biz anlaşamadık, anlaşın gelin, öyle çıkaralım' mı diyeceksiniz?" diye sorduğunu anlatan Arslan, kendisinin, "Hayır biz uzlaşma için çaba sarfedeceğiz, uzlaşılamayan konuları da Parlamento'da çözeceğiz" dediğini aktardı.
Tasarı Komisyona gelince yeniden müdahalelerin olduğunu belirten Arslan, "Bu müdahalelerden sonra iş değişti. Sayın Bakan da alt komisyondan gelen düzenlemeyi savunamadı. Arzu ettiğimiz gibi olmamakla birlikte Tasarı Komisyon'dan geçti. İşverenler itiraz etti ve süreç tıkanmış oldu" dedi. Hükümet'in düzenleme konusunda karar vermesi gereğine işaret eden Arslan, şöyle konuştu:
"Şu anda aktif olarak çalışan 100 sendika var. Eğer bugün SGK verileri esas alınarak yüzde 10 barajı ilan edilirse ki yasal olarak ilan edilmesi gerekiyor, o zaman bu 100 sendikadan 90'ı yetkiyi kaybediyor. Geride 10 sendika kalıyor. Bu bir sorundur, krizdir. İlan edilirse kriz var. 1 Şubat'tan bu yana tespitler verilemedi. İstatistikler ilan edilmezse ve mevcut durum devam ederse ne oluyor? Şu ana kadar 200 bin civarında işçi toplu sözleşme bekliyor. Sözleşmeleri yapılamıyor, yetki alınamıyor. Bu Eylül'e ya da Kasım'a kalırsa, sayı 500 bini buluyor. Zaten toplu sözleşmeden yararlananların sayısı kamu ve özel sektör toplamı 550 bin civarında, bunun 500 binini toplu sözleşmesiz bırakıyorsunuz. Bu fiilen toplu sözleşme düzenini yok etmektir. Fiilen toplu sözleşmelerin muhatabı olan işçileri toplu sözleşmesiz bırakmaktır. Yasal olarak bu hakkın olması bir şey ifade etmiyor çünkü kullanamıyorsunuz. Bu da sürdürülebilir bir durum değil."
"Erteleme çare değil"
Arslan, 2009 yılından bu yana üç kez yapılan ertelemenin yeniden gündeme getirilmesi halinde de sorunun çözülemeyeceğini ifade ederek, "2009 yılındaki yetkili sendikalara yetki vermede de ciddi sakatlıklar var. Sendika 2009'da yetkili olabilir ama bugün yetki kaybetmiş, yüzde 10 barajının altına düşmüş olabilir. Ayrıca 2009'da olmayan ama bugün kurulmuş ve belli sayıda üyeleri olan sendikalar ne olacak? Bunlar oyun dışı kalıyor. Burada da hakkaniyet yok, burada da sorun var" diye konuştu.
Durumun yıl sonuna kadar sürdürülebilir yönü bulunmadığına işaret eden Arslan, tek çözümün yasanın çıkarılması olduğunu savundu. Tarafların anlaşamaması durumunda Hükümet'in inisiyatif alması gereğine dikkati çeken Arslan, şöyle konuştu:
"ILO normları ve AB standartları var. Bu konuda birinci derece sorumlu ve muhatap Bakan'dır. Biz yola Bakan ile çıktık. Çalıştık, uzlaştık, yasa niye çıkmıyor? Düzenlemeye itiraz eden işverenleri arasında KOBİ temsilcilerinin kaç tanesinin işyerinde sendika var? İşyerlerinde sendikanın olmadığı kesimlerin itirazları üzerine bu yasa çıkmıyorsa, burada sorun var demektir. Yoksa TİSK ile biz belli bir mutabakatı sağladık. Bu yasayı işverenler engelliyor dersem, Hükümet'in sorumluluğunu almış olurum. Böyle bir şey olmaz. İşverenler itiraz edebilir. Hükümet'e, Bakan'a düşen bu yasayı çıkarmaktır. Sayın Bakan böyle bir mazeretin arkasına sığınamaz. İşveren itiraz edebilir, lobisi vardır ama sizin göreviniz bunu çıkarmaktır. Çünkü Bakan bize söz verdi, taahhütte bulundu. Bakan bir sorumluluk altında ve karar vermek zorunda."
"12 Eylül ile hesaplaşmak, yasalarını çöpe atmaktır"
Hükümet'in 12 Eylül ile hesaplaşma projesinin 2010 referandumuyla başladığını ifade eden Arslan, şunları kaydetti: "Biz o referandumda Hak-İş olarak inisiyatif aldık; 'darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına evet' diyerek referanduma destek verdik. Bu referandum 12 Eylül yargılamasının önünü açacaktı. Evet açıldı ve 4 Nisan tarihi itibarıyla 12 Eylül yargılaması başladı. 12 Eylül yargılanması eğer Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargı önüne çıkarılması ise bizim arzu ettiğimiz o değil. Biz, 12 Eylül zihniyetiyle ve hukukuyla hesaplaşılmasını istiyoruz. Hukuki hesaplaşma 12 Eylül ürünü yasalarını çöpe atacaksınız. 2821 ve 2822 sayılı yasalar, Milli Güvenlik Konseyi'nin imzasını taşıyor. 12 Eylül ile hesaplaşılacaksa 12 Eylül hukuk ve zihniyeti ile hesaplaşmak lazım.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara