AB Kıbrıs'ta yeniden birleşme fırsatını kaçırdı
Kıbrıs 1 Temmuz’da AB Dönem Başkanlığını devralıyor. Kıbrıs’ın izole edilen Kuzey kesiminde yerinde yaptığımız incelemeler, AB’nin yeniden birleşme fırsatını kaçırdığını gösteriyor
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-07-02 13:40:04
Ada'nın kuzey kesiminin tamamı tuhaf bir insansız bölge oluşturuyor. Bu bölge esasen Avrupa Birliği'ne ait ve Kıbrıslı Türkler de hakları kısıtlanmış olan AB vatandaşlarıdır. Çünkü Ada'nın kuzeyinde AB müktesebatı en azından şimdilik geçerli değil. Çözülmemiş ihtilaftan dolayı Ada'nın yalnızca güney kesimini kontrol altında bulunduran Rumların yaşadığı “Kıbrıs Cumhuriyeti” AB üyesi oldu. 1983’te ilan edilen “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ise yine uluslararası alanda sadece Türkiye tarafından tanınıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti 1 Temmuz’da hassas şartlar altında ilk defa AB Dönem Başkanlığını devralacak. Yunanistan’daki mali krizden ağır etkilenen avro üyesi Kıbrıs’ın kurtarma şemsiyesinden acil yardıma ihtiyacı var. Ada'nın kuzey kesimi tüm resmî organizasyonların dışında kalacak. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımayan Türkiye hükûmeti de Kıbrıs’ın AB Dönem Başkanlığı süresince AB ile bütün ilişkilerini dondurmak istiyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Yarım bir ülke, zavallı durumdaki AB’yi devralıyor.” diye alay etmişti. Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış da açıkça Türkiye’nin Ada'nın kuzey kesimini ilhak edeceği tehdidinde bulunmuştu.
Tüm üye ülkelerde ikamet hakkının da tanındığı Avrupa Birliği pasaportuna sahip olan 300 bin civarındaki Kıbrıslı Türk gerçi AB vatandaşıdır ama bunların çoğu kendisini AB tarafından aldatılmış hissediyor. Kıbrıslı Türklerin Avrupa’ya verdiği destek birkaç yıl içinde yüzde 90’dan üçte birlik bir orana kadar düştü. Lefkoşa’daki Yakın Doğu Üniversitesinde okuyan Jala Madi, “AB bize birçok şeyin sözünü verdi ama hiçbirini tutmadı.” diye anlatıyor. Londra’da moda tasarımı okuyan Madi, şimdi burada yüksek lisans yapıyor. Madi, “Bir Kıbrıslı olarak burada yaşamak ve çalışmak istiyorum. Ama burada neredeyse hiç iş yok.” şeklinde şikâyetini dile getiriyor. Bundan dolayı da bilhassa eğitimli gençler ülkeyi terk ediyor ve genellikle de İngiltere’ye göç ediyorlar. Kuzey Kıbrıs’ta dünyanın her yerinden üniversite öğrencisi çekmek için tanıtım yapan 7 devlet üniversitesi ve özel üniversite bulunuyor. Bunun sebebi de eğitim sektörünün boykot önlemlerinden etkilenmeyen az sayıdaki alandan biri olmasıdır.
Bu bağlamda AB’den gelen uçaklar kuzeydeki Ercan Havaalanına iniş yapamıyor çünkü devletler hukukuna göre tanınmayan bir devletle ulaşım anlaşması yapılamaz. Dolayısıyla da turistler yalnızca Türkiye yahut Kıbrıs Cumhuriyeti üzerinden ülkeye seyahat edebiliyor ki bu da turizmin gelişmesini frenliyor.
Kuzey Kıbrıs ihracatta da dezavantajlı durumda. Kıbrıs, AB tarafından üçüncü bir devlet gibi muamele gördüğü için dışarıya giden mallara yüksek gümrük ve kota uygulanıyor. “Türk olmayan ticaret gemilerinin limana resmî olarak yanaşmalarına izin verilmediğinden, üç kat daha fazla nakliye ücreti ödüyoruz.” şeklinde yakınan Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Günay Çerkez, “Bu şekilde rekabet edemeyiz. Adalet istiyoruz.” dedi. Çünkü AB’nin doğrudan ticaret yapılmasına ilişkin kabul ettiği anlaşmayı da Kıbrıs Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs’ın bu durumda uluslararası alanda tanınacağı sonucuna varmasından korktuğu için bloke ediyor.
Fakat yakınlaşmaya dair de örnekler var. Bir yıl önce güneyde meydana gelen bir patlamanın ardından elektrik tedariki aksadığında, Kıbrıslı Türkler elektrik tedarik ederek güneyin yardımına koşmuştu. Ayrıca Rum okullarına Türk çocukları da alınıyor. İki tarafın da elbette ki ayrı ayrı olmak üzere Akdeniz’de başlattığı petrol ve doğal gaz aramaları da canlılık yaşanmasına yönelik yeni bir umut veriyor.
Kuzey Kıbrıs’ın en önemli partilerinin siyasetçileri Avrupalı Gazeteciler Derneğinden (AEJ) gelen bir delegasyonla yaptıkları görüşmede, AB tarafından hayal kırıklığına uğradıklarını belirttiler. “AB Rumlara uzun zamandan bu yana bizden daha iyi davranıyor.” diye eleştiride bulunan KKTC Başbakanı İrsen Küçük, “Hâlbuki AB bir barış topluluğu olarak kurulmuştu. AB ihtilafın çözümü için çok daha güçlü şekilde çaba sarf etmeliydi.” dedi.
AB ilk olarak Kıbrıs’ın Birliğe alınmasını ihtilafın çözülmesine bağlamıştı. Ama 1994’te Yunanistan, Kıbrıs’ın müzakerelerde bir çözüm bulunmamasına rağmen katılabileceğini kabul ettirdi. Ve 2002 yılında Atina, Kıbrıs’ın AB üyesi olmaması durumunda AB’nin bütün doğu genişlemesini bloke etmekle tehdit etmişti.
Bu gözdağına boyun eğen AB, BM’nin hazırladığı ve ortak bir devlette birleşmeyi ve iktidarın paylaşılmasını öngören Annan Planının iki halk grubu tarafından kabul edilmesini ümit etti. Ama 2004’te Kıbrıslı Türklerin neredeyse üçte ikisi BM planını kabul ederken, Rumların yüzde 76’sı bu planı reddetti. Bunun nedenlerden biri de Türk ordusunun Ada'dan tamamen çekilmesinin gerekmeyeceği yönündeki kaygılardı.
Annan Planını reddetmesine rağmen Kıbrıs Cumhuriyeti AB’ye alındı. Bunun telafisi olarak da Brüksel Kıbrıslı Türkler için 260 milyon avroluk bir yardım programı kararlaştırdı. Bunun büyük bir kısmı şimdiye kadar altyapının düzeltilmesi örneğin su şebekelerinin yenilenmesi ve arıtma tesislerinin inşa edilmesi için harcandı.
Fakat Ada'nın en büyük çevre sorununun giderilmesi için para yok. Lefke’de hemen sahilin kenarındaki kapatılan bir bakır fabrikasında, bir milyon metreküpü aşkın zehirli atık bulunuyor. Yerel bir halk girişimi yıllardır bir düzenleme yapılmasını talep ediyor ve deponun çevresinde kanser hastalıklarının arttığına işaret ediyor. “AB memurları bize geldiler ve zehirli atıkları nizami olarak imha etmemizi yahut kireç ve betonla üzerini kapatmamızı tavsiye ettiler.” diye konuşan halk girişiminin başkanı Tamer Dayıoğlu, “Fakat deponun açık denize bakan kısmının kapatılması dışında hiçbir şey yapılmadı. Kimse bize yardım etmiyor.” dedi.
AB seçeneğinin giderek uzaklaşmasından dolayı Ankara hükûmeti Kuzey Kıbrıs’ı daha sıkı şekilde tutuyor. Bütçe Ankara tarafından finanse ediliyor. Güvenlik araçları, güç göstermek için düzenli olarak eksiksiz savaş malzemeleriyle donatılan tanklardan oluşan konvoyları yollarda devriye gezdiren Türk ordusunun emrinde bulunuyor. Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı ve parlamentosu gerçi özgürce seçiliyor, ancak çok sayıda Türk’ün oraya yerleşmesinden dolayı anayurdun etkisi giderek büyüdü. Örneğin camilerin inşa edilmesi hızlandırılıyor. Gazeteciler birliği olan Basın-Sen, basın özgürlüğünün kısıtlanmasından şikâyetçi. Bir Türk subayını yapılan bir sanat eseri hırsızlığına dâhil olmakla suçlayan bir muhabir vuruldu.
İngiliz Dış Politika Merkezine Kıbrıs Cumhuriyeti hükûmetinin AB Dönem Başkanlığına iyi hazırlandığını anlatan Cumhurbaşkanlığın AB Danışmanı Andreas Mavroyiannis, “Ama biz mucizeler yaratmayacağız. Büyük ulusal sorunlara sahip küçük bir ülke olarak yeteneklerimizin farkındayız.” ifadelerini kullandı.
Büyük ulusal sorunun çözümü ertelendi bile. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun barışçıl bir çözüme ilişkin 2008’den bu yana süren müzakere turunu nisan ayı sonunda yarıda bıraktı. Çünkü iktidarın paylaşılması ve ortak idare gibi en önemli noktalarda hiçbir ilerleme kaydedilmemişti.
ABhaber
Haber Ara