Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Sayıları giderek azalıyor !

Osmanlı döneminden bu yana, vatandaşın arz-ı halini arzuhale döküp yetkililere sesini duyurmasına aracılık eden arzuhalciler giderek azalan sayılarına rağmen varlıklarını sürdürüyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-30 08:46:28

Sayıları giderek azalıyor !
Osmanlı döneminden bu yana süregelen arzuhalcilik mesleği, giderek azalan sayılarına rağmen hala devam ediyor. Beykoz'da, Üsküdar'da Kartal'da İstanbul'daki pek çok adliyenin etrafında, avukata verecek parası olmayan insanların arz-ı hallerini arzuhale döküp hakim beylere seslerini duyurmalarına yardımcı oluyorlar. Okuma yazma oranının arttığı, internet sayesinde vatandaşın devletle iletişimini giderek daha da kolaylaştığı günümüz dünyasında onlara ihtiyaç giderek azalsa da, onlara ihtiyaç duyan insan sayısı hiç de az değil. Ama nereden bakarsanız bakın Osmanlı'da 1762'de padişah fermanı ile başlayan ve 1865'te çıkarılan başka bir yasa ile kaldırılan arzuhalciliğin bugün yasal bir zemini yok. Avukatlık Yasası'nın 63'üncü maddesine göre yaptıkları suç. Ama bir başka gerçek de vatandaşın basit dilekçelerini yazmaya değer bulmayan ya da çok fazla para talep eden avukatların bu alandaki boşluğunu doldurmak konusunda işlevsel bir konumda hala arzuhalcilik.

ÇOĞU EMEKLİ DEVLET MEMURU

İşte böyle bir ikilem içinde çalıştıklarından olsa gerek kapı-larını çaldığımız arzuhalciler bizimle konuşmaya çok da hevesli değiller. Beykoz Adliyesi'nin arkasında yol kenarına sıralanmış küçük barakalarda, adliyeye işi düşen vatandaşın halini arzuhale döken bu insanlar tedirgin. Çoğu emekli devlet memuru. Ve bir çoğu da adliyelerden zabıt katibi olarak emekli olmuş. Dediğimiz gibi arzuhalciler arz-ı hallerini anlatmak için pek de hevesli değiller. Konuşmaya zar zor ikna ettiğimiz Vural Bey, önce teybi kapattırıyor ve fotoğraf almayacağımızdan emin olmak istiyor. Dediklerini yaptığımızdan emin olduktan sonra başlıyor anlatmaya. Bu işi on yıldır yapıyor. Emekli zabıt katibi. Önce arzuhalciliğin yasak olmasına tepki gösteriyor. "Bizim burada 5-10 liraya yazdığımız dilekçeleri avukatlar yazmaz. Çoğu zaman gelen yoksul insanlardan para almadığımız da oluyor. Biz burada halka hizmet ediyoruz" diyor. Vural Bey çağa ayak uyduran arzuhalcilerden. Daktilo yerine laptop kullanıyor. Ekranında kayıtlı dilekçe örneklerini gösterirken bu işi ne kadar iyi yaptığını kanıtlamak ister gibi.

BOŞANMA DİLEKÇESİ YAZDIRANLAR ARTTI

Ardından Abdullah Amca'nın barakasının önünde duruyoruz. O da tedirgin aslında ama yine de nezaketi elden bırakmayarak bizi içeri davet ediyor. Abdullah Amca İstanbul'da uzun yıllardır bu işi yapan birkaç kişi arasında. Arzuhalciliğin kıdemlilerinden. Hala emektar daktilosuyla yazıyor arzuhallerini. Bilgisayar edinmek gibi bir düşüncesi de yok.37 yıldır arzuhal yazıyor. Çok şeyler görmüş geçirmiş ama şimdi en çok üzüldüğü şey boşanma davalarındaki artış. "Eskiden bu kadar çok yoktu. Şimdi boşanma dilekçesi yazdırmak için geliyorlar en çok" diyor. Abdullah amca da diğer tüm arzuhalciler gibi avukatların hedefinde olmaktan şikayetçi. "İşimiz her an alınabilir elimizden" diyor ve ekliyor: "Ben bu işi para için yapmıyorum. Bize gelen insanları görseniz üzülürsünüz. Çoğu kez para almadan yazıyorum dilekçeleri. Yoksul insanlar geliyor çünkü. Biz burada halka hizmet ediyoruz." Tam da o sırada sanki Abdullah Amca'nın sözlerini doğrularcasına yaşlı bir teyze geliyor barakanın kapısına. Üstünden yoksulluk akıyor. Gözleri yaşlı. Ağzında hiç diş olmadığı için söylediklerinden önce pek bir şey anlamıyoruz. Elinde dörde katladığı ve sıkı sıkı tuttuğu bir kağıt parçasını uzatıyor Abdullah Amca'ya. Kağıdı inceliyor Abdullah amca. Teyzenin oğlunun hapiste olduğunu öğreniyoruz. Kağıtta da onunla ilgili kesinleşmiş bir para cezası var. Teyzemin gözündeki yaşın sebebi de bu para cezası. Bunu ödemezse oğlunun cezasının uzayacağını biliyor. "Ne olur iki satır yaz da savcıya götüreyim" diye yalvarıyor adeta. Sanki o iki satır oğlunu kurtaracak. O kadar içten bir yakarış. "Bu ceza kesinleşmiş. Buna karşı dilekçe yazmanın anlamı yok. Sen git savcıya bir danış" diyor Abdullah amca ama yaşlı kadının yalvarışı devam ediyor. Neden sonra ikna oluyor ve kesinleşmiş mahkeme kararını sıkı sıkı tutarak bu defa savcıya gidiyor.

İşte bu olay bize arzuhalcilik mesleğinin hala işlevsel olduğunu gösteriyor. Abdullah Amca'nın ve diğer tüm arzuhalcilerin mesleklerini endişe duymadan devam ettirme istekleri; okur yazarlığın arttığı, insanları internet üzerinden devletle ilgili tüm işlemlerini kolaylıkla halledebildiği günümüz Türkiye'sinde çok da mümkün görünmüyor. Ancak toplumda hala işlevselliğini koruyan bu meslek için belki de bir çıkış yolu bulunabilir diye düşünerek yanlarından ayrılıyoruz.  

Arzuhalciliğin tarihçesi

Etimolojik olarak, arz-ı hâl Arapça kökenli bir kavramdır ve 'hâlini anlatma' anlamına gelir. Bu kavramdan türeyen arzuhâl sözcüğü ise dilekçe anlamına gelir. Osmanlı'da arzuhâlcilik bir teşkilata bağlı olarak resmi müsaade ile yapılırdı. 1762'de padişah fermanı ile başlayan arzuhalcilik 1865'te çıkarılan bir başka yasa ile sona erdirildi ancak uygulanmaya devam edildi. 2004 yılında arzuhalcilik hakkında avukatlık yasasının 63. maddesine binaen açılan bir dava sonrası, kişinin kendisi veya avukatı haricinde adına kimsenin dilekçe yazamayacağı, arzuhalcinin yazması durumunda avukatın görevini taklit edeceğinden ilgili yasa hükmüne göre ceza uygulanacağı hususunda bir mahkeme kararı çıkmıştır. Okur-yazarlık oranının artması, bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması gibi nedenlerle günümüzde arzuhâlcilik mesleği, giderek kaybolan meslekler arasındadır.

Y.ŞAFAK

Haber Ara