'Suriye ve Türkiye’nin hayalet (Fantom) savaşı'
Ankara, kesinlikle Şam’dan resmi bir özür ve zararın tazmini isteyecek. Daha düne kadar, yani Suriye ayaklanması öncesinde, Ankara-Şam-Tahran eksenin parçası olan Tahran ise itidalin hâkim olması çağrısı yapıyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-26 07:58:00
Pepe Escobar *
Evvel zaman içinde, çok da uzun olmayan bir süre önce, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “komşularla sıfır sorun” diye adlandırılan ve Batıda birçoklarınca “Yeni-Osmanlıcılık” olarak alay konusu olan bir dış politikanın başlıca taraftarıydı.
Kuzey Atlantik Paktı (NATO), bu Salı Brüksel’de sadece Türk F-4 Fantom jetinin Suriye’nin uçaksavarlarınca düşürülmesine tepkisini belirlemekle kalmayacak aynı zamanda gerçekte “komşularımızdan biriyle büyük soruna” dönüşen şeyden ne tür bir “yeni-Osmanlıcılık”ın doğmakta olduğunu da tasdik edecek.
Her ne kadar uçağın kısa süreli Suriye hava sahasına girdiğini kabul etse de Davutoğlu, F-4’ün uluslararası hava sahasında vurulduğunda ısrar ediyor. Suriye’nin resmi açıklamasını yalanlayarak, jetin alenen Türk işaretini taşıdığını, Türkiye’nin “ulusal radar sistemini” test etmek için “eğitim uçuşunda olduğunu” ve “Suriye’ye ilişkin hiçbir gizli görevi olmadığını” söyledi.
Öncesinde Suriye Dışişleri Bakanı sözcüsü Cihat Makdissi, “bunun bir saldırı değil kaza olduğunu” vurguladı. Makdissi’ye göre “tanımlanamayan bir nesne hava sahalarını girmiş ve ne yazık ki vurulmuştu. Daha sonrasında bunun bir Türk uçağı olduğu anlaşılmıştı”.
Today Zaman’daki habere göre, Davutoğlu, bunun “yalnız bir uçuş olduğunu”; jetin “silahsız” olduğunu; ateş açılmadan önce uyarı yapılmadığını; Suriye’nin hava sahasının “kötü-niyetli olmayan ihlalini” F-4’ün vurulmasıyla ilişkilendirmesini “ilgisiz” olduğunu tekrarladı.
Başka bir ülkenin hava sahasını ihlal etmek, alçaktan uçarak savunmalarını atlatmaya çalışmak, Davutoğlu için öğle yemeğindeki bir şiş kebap kadar sıradan: “Suriye hava sahası başka ülkelerce daha önce birçok kez ihlal edildi. Ancak Suriye, bizim silahsız uçağımızı vurdu”.
Fakat ardından dışişleri bakanı metinden sapmaya (ya da sapmamaya) başladı ve “Düşürülen Türk jeti olayı nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, her zaman Suriye halkı yanında olacağız” dedi. Ve şunu da söyledi: “Orada demokratik bir rejim oluşana dek biz Suriye halkının yanında olacağız”. F-4 Fantom’u unutun; “Suriye halkı” horuldayarak uyuyabilir çünkü olayın özü rejim değişikliği olarak kalmayı sürdürüyor.
Diğer her şey ilgisiz
NATO, Türkiye’nin durumunu, “üye ülkelerden herhangi birinin güvenliği, siyasi bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü tehdit edildiğinde” istişarelere izin veren 4’ncü madde altında değerlendirecek. Henüz, tamamıyla silahlı misilleme hakkında olan 5’nci maddeye varmadık. Fakat NATO’nun Türkiye’nin F-4 Fantom’un “Suriye sahilinden 13 mil uzakta, uluslararası hava sahasında vurulduğuna” dair iddiasını yorumlamasına bağlı olarak o maddeye varabiliriz.
Yani Davutoğlu’nun hikâyesine göre, F-4, kısa süre süreliğine karşı konulmaz bir güç (Thor ? (İskandinav Gök Tanrısı: ÇN) tarafından Suriye hava sahasına saptırılmış; kısa sürede hatasını anlamış; acelece ayrılmış; fakat ardından vurulmuş. Bu arada olay, “yalnız bir uçuş” da değil. Görgü tanıkları Türk TV’sine Suriye sularına doğru yönelen 2 jet gördüklerini ancak bir tanesinin geri döndüğünü anlattı.
Tahmin edileceği gibi İngiltere Avrupa Kupası 2012’den elendikten sonra, William Hague cinsi savaş çığırtkanı kanişler, anında olaya dâhil olup Türkiye Suriye hava sahasını ihlal ettiği için Suriye’yi suçladı. Buna rağmen, şimdiye kadar, Ankara’nın Suriye hükümetini ve ordusunu patlamak üzere olan bir sınıra bu kadar yakın keşif uçuşu yapacaklarına dair uyardığına dair bir kanıt da mevcut değil.
İster F-4 (ya da F-4’ler) silahlı olsun ya da olmasın, Davutoğlu’nun sözüyle, “ilgisiz”dir. Örneğin, Pentagon’a hava sahanıza giren bilinmeyen, alçaktan uçan, hızlı seyreden, tanımlanamayan bir nesnenin tehdit olmadığını anlatmayı deneyiverin. Davutoğlu’nun iddiasına göre, eğer bu keşif görevi olsaydı F-4’ün silahlı olması gerekirdi.
Ve bunun Türkiye ya da İsrail bölgesine uçan bir Suriye jeti olduğunu bir düşünüverin.
Anadolu’yu yakmak
Ankara, kesinlikle Şam’dan resmi bir özür ve zararın tazmini isteyecek. Daha düne kadar, yani Suriye ayaklanması öncesinde, Ankara-Şam-Tahran eksenin parçası olan Tahran ise itidalin hâkim olması çağrısı yapıyor.
Profesyonel savaş çığırtkanları bir Tonkin Körfezi (ABD’nin 1964 Vietnam Savaşı’na girmesine neden olan Vietnamlıların ABD savaş gemilerine ateş açması olayı: ÇN) remiksini özendirse de, hala bu tamamen aptallık olmayı sürdürüyor. Yine de yerel kaynaklardan öğrendiğimize NATO’nun büyüyen İncirlik üssünde günlerdir “hummalı” bir hareketlilik mevcut.
Herkes bilir ancak hiç kimse, aylar önce Özgür Suriye Ordusu diye bilinen alaca orduyu silahlandırmak, eğitmek ve organize etmek için kurulan NATO’nun Suriye sınırı yakınlarında bulunan İskenderun’daki komuta ve kontrol merkezinden bahsetmez. Herkes Katar, Suudi Arabistan ve CIA’nin, lojistik/güvenli bölge cephesindeki elzem Türk desteğiyle bu Suriye NATOKİT (NATO + Körfez İşbirliği Teşkilatı) “asilerini” silahlandırdığını ve danışmanlık verdiğini biliyor.
Herkes Washington’un Suriye’de, esnek ve imparatorluk-altı bir kukla (kesinlikle bir İslamcı değil) menfaatine rejim değişikliği dışında hiçbir şeye razı olmayacağını biliyor. Herkes her tür provokasyonun, Rusya ve Çin’i atlatarak BM Güvenlik Konseyi kararı olmadan Suriye’ye hiç de gizli olmayan topyekûn bir NATOKİT saldırısına ilerlediğinin de farkında.
Eğer “Yeni-Osmanlıcılık” Suriye’de rejim değişikliği takıntısını sürdürmekte ısrarlıysa – ki bu, büyük ölçüde Kürt “sorununa” bir çözüm bulmaya dair Türk rüyasına bağlıdır –, Şam’ın Türk Anadolu’sunu cehenneme döndürmek için Kürt PKK’sına kaynak ve lojistik yağdırabileceğini hesaplamaya başlasa iyi olur.
Hiç şüphesiz ki bu çok daha çirkinleşecek. Fakat Başkanın Adamları (Wag The Dog, 1997, Dustin Hoffman, Robert De Niro) jargonuyla – ki olan biten de budur – Türkiye mi NATO’yu savaşa sokmaya çalışıyor yoksa tam tersi mi, kimse bilmiyor.
*Pepe Escobar: Gazeteci-Yazar. Küreselleşme: Küresel Dünya Nasıl Savaşta Eriyor? (Nimble Kitapları, 2007) ve Kırmızı Bölge Mavileşirken: Dalgalanan Bağdat’tan Bir Enstante adlı kitaplarının yazarı. Obama Küreselleşme Yapar (Nimble Kitapları, 2009) yeni çıkan kitabıdır.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara