Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Çok eksenli yeni PKK

İktidar ve muhalefet ‘Kürt meselesi’ni müzakere etmeye başlamışken, PKK yöneticileri ile bazı Kürt siyasetçiler de ‘barış’tan söz etti. Militanlar ise karakollara saldırdı. Peki, bu karmaşık tablonun arkasında ne olabilir?

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-27 06:00:00

Çok eksenli yeni PKK

 KCK/PKK’nın yöneticisi Murat Karayılan’ın barış yanlısı mesajlarının ardından meydana gelen Dağlıca saldırısı ve 8 askerin şehit edilmesi herkesin kafasını karıştırdı. Aslında örgütü yakından tanıyanlar için bu karışık olayların sebebi ve anlamı gayet açık. Bakın yıllarca Karayılan’ın yanında bulunmuş eski ve önemli bir örgüt mensubu (isminin yazılmasını istemiyor) son hadiseleri nasıl yorumluyor: “KCK/PKK, ya kendini bitirmek istiyor ya da daha büyük bir güç olma yolunda. Ama ben PKK’nın daha büyük bir bela olmak istediğini düşünüyorum. Çünkü örgütte artık 10 kadar ülkenin ortaklığı var. Bu PKK’nın bir süre daha ciddi ve güçlü bir yapı olması demek. Örgütün lojistik desteği çok fazla. Artık sadece Türkiye’deki Kürtlerden haraç alması yetmiyor. Kimi bulduysa dağda savaştırıyor. Kandil istihbarat örgütleri ile kaynıyor. Son saldırılarda barışa sabotaj yapılmadı. Ortada bir barış veya çözüme giden yol yoktu. PKK’da bir liderlik kavgası var ve örgüt yeni bir dönem yaşıyor. Lider kim olacak, yeni PKK’nın patronu kim? İçerideki kavga, saldırı ve canlı bomba olarak yansıyor. Devamı gelecek. PKK içindeki kavga istihbaratların Kandil’deki güç savaşına da yansımış. Şu anda ibre Suriye ve onun hamisi İran’dan yana. Karayılan (Murat) ise saldırılarla liderliğini tescillemek istiyor; eylemleri biliyor ama müdahale etmiyor. Çünkü görünürde emri başkasının verdiği ortaya çıkıyor, o da ‘Ben yaptırmıyorum, bakın iyi adam benim’ mesajı veriyor, ikili oynuyor. Kandil ‘BDP biz ne dersek onu yapmak zorunda, gerisine karışamaz’ mesajı veriyor. Öcalan’ı ise sembolik lider ilan etmiş durumdalar.”

Eski PKK’lının söyledikleri yabana atılacak yorumlar değil. Son 20 günde yaşananlar onu teyit ediyor. Önce Leyla Zana, “Kürt meselesini Tayyip Erdoğan çözer.” çıkışını yaptı. Ardından gazeteci Avni Özgürel ile görüşen Murat Karayılan’dan ılımlı açıklamalar geldi. Hükümet cephesinden de yumuşak çıkışlar oldu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ‘Öcalan ev hapsine çıkabilir’ mesajı verdi. Tartışmalar sürerken bir anda Dağlıca’da terör baskını gerçekleşti ve 8 asker şehit oldu. BDP lideri Selahattin Demirtaş ‘PKK artık silahları susturmalı’ minvalinde ifadeler kullandı. Aynı tonda açıklamalar sivil toplum kuruluşlarından da geldi. Fakat Arınç sonradan geri adım attı, “Öcalan’a ev hapsi kanuni olarak mümkün değil.” dedi. Zaten Zana’nın açıklamaları militarist Kürtlerin tepkisini çekmiş ve bu onun sesini kısmaya yetmişti.

Karayılan, Özgürel’e verdiği röportajda birtakım iddialar ortaya attı. Bunlardan biri “Oslo görüşmeleri hakkında BDP’li yöneticiler de dâhil 11 kişi bilgi sahibiydi.” sözü idi. BDP’li Demirtaş apar topar yalanladı: “Hiçbir BDP’li yönetici Oslo’da yer almadı.” Aslında gündem o kadar yoğundu ki son 20 günde kimin ne söylediği net olarak anlaşılamadı. Ama karşılıklı yalanlama ve restleşmeler sorunun en bariz göstergesi oldu. Zaten Zana’nın açıklamasına ilk tepki Kandil’den geldi. Barış istemeyen grup, “Leyla önce sağlık sorunlarını halletsin, bu işe karışmasın.” şeklinde ihtarda bulundu. Zana aynı durumu cezaevinden çıktıktan sonra da yaşamıştı. Kürtler nezdinde hatırı sayılır ağırlığı bulunan Zana’nın potansiyel liderliği önce Öcalan’ın ardından Kandil’in sert ihtarı ile son bulmuştu. Zana yakın geçmişte militarist açıklamalara devam etti. “Kürtler PKK’dır, PKK da silahtır.” şeklinde sözler bile sarf etti. Fakat vicdani yanı ağır basan ve barış isteyen son çıkışı hem parti içinde hem de Kandil’de hoş karşılanmadı. Anlaşılan gel-gitli Kürt politikası ve yeni versiyon PKK, örgüt içinde de bir savaş başlattı.

Devam eden tartışmaların bazı kilit noktalarına bakalım. Karayılan-Özgürel görüşmesinde altı çizilecek üç nokta var. Karayılan’ın ‘Oslo bilgim dâhilinde’, ‘Muhatap Erdoğan’dır, sorunu o çözer’ ve ‘İngilizler Kürt kartını kullanıyor’ şeklinde çıkışları oldu. Bu üç nokta izah edilirse meselenin arka planı çözülür. Hatta Karayılan’ın örgütteki liderliğini kaybettiğinin işaretleri bile bulunabilir. Terör uzmanları ve gazeteci-aydınların iddia ettiği gibi Karayılan Dağlıca saldırısı ile minder dışına itilmedi, zaten itilmişti. Dağlıca olayını, İran-Suriye-Rusya ve Ergenekon destekli Dr. Bahoz Erdal’ın liderlik ‘partisi’ olarak değerlendirmek mümkün. Bahoz’un alandaki liderliğini ilan etmesi üzerine örgüt içindeki İranlılar da Tahran’ın talimatıyla ona bağlandı. Bahoz şimdi hem Türkiye’deki ‘derin’ PKK’nın hem de yabancı uyruklu PKK’lıların lideri. Ama Kandil’deki istihbarat savaşına dönüşen liderliğin kime kayacağı belli olmaz. Çünkü PKK çok eksenli bir örgüte dönüşmüş durumda. Kandil’i kontrol altına alan güç örgütte hâkimiyeti ele geçirir.

Asılında Karayılan, Oslo görüşmelerinin sürecini başlatan kişi. En başta Karayılan’ın dediği gibi BDP’liler de ön görüşmelerde bulundu. Sevahir Bayındır (BDP Şırnak Milletvekili) ve bir belediye başkanı Oslo’da yabancılarla yapılan ve Türk tarafının yer almadığı ön görüşmede hazır bulundu. Ancak Karayılan MİT’in dâhil olduğu ve yabancı ülkelerin hakemlik yaptığı Oslo görüşmelerine dâhil edilmedi. Önce dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş, Karayılan’ın üstünü çizdi. Onun yerine Sabri Ok, Mustafa Karasu gibi örgütün derin kanadı Oslo görüşmelerine katıldı. Oslo’da konuşulanlar Karayılan’ın bilgisi dışındaydı. Karayılan hem Oslo görüşmelerini hem neler konuşulduğunu daha sonra öğrendi. Görüşmeler açığa çıkınca Karayılan önce İran’a gitti. Aldatıldığını düşündü ve İran’dan yardım istedi. ‘Tek lider’ olması hâlinde İran’a her türlü kolaylığı sağlayacağını belirtti. Tam da bu sırada “Karayılan İran’da yakalandı” haberleri çıktı. Karayılan burada alıkonulmuş ve şartlar üzerinde müzakere yapılması için uğraşılmıştı. Karayılan, Kandil’den Suriye’ye bir koridor açılması yönünde ikna edildi. Fakat o İran’dan liderliğine dair net bir sonuç alamayınca İsrail’e yöneldi. İsrail’le giden Karayılan burada hem bazı sağlık sorunları için tedavi gördü hem de görüşmeler yaptı. İsrail dönüşünde örgüt içi bir bildiri ile resmen tek iktidar olduğunu ilan etti. Ancak Tel-Aviv’deki hesap Kandil’e uymadı. Suriye’de başlayan kriz İsrail ile Karayılan’ın ilişkilerini altüst etti.

Peki, bu zamana kadar pek dillendirilmeyen “hakem devlet İngiltere” bilgisini niye paylaştı? Hem de şu cümleleri araya sıkıştırdı: “Kürt sorununu aslında zamanında İngilizler çözmemişse sürekli bir kart olarak kullanmak için çözmemişlerdir. Günümüzde de hâlen o konumda tutmak istiyorlar. Aynı pozisyonu sürdürmek istiyorlar.” Oslo ön görüşmelerini Karayılan üzerinden yürüten yabancı ülkeler daha sonra Karayılan’ı devre dışı bırakınca intikam amacıyla İngilizleri açıkladı. Karayılan’ın sözünü ettiği İngiliz ise İngiliz Parlamenteri Lord Raymond Hylton’du. Çünkü Lars Raise ile birlikte Hylton, Oslo sürecini hazırlayan kişiydi. Karayılan’ı Hylton devre dışı bırakmıştı. Hylton oldukça etkili bir isim, Amerika’daki ağır toplardan olan İngilizlerle birlikte çalışıyor. 10 Mayıs 2012’de ANF mahreçli bir haberde Hylton şöyle diyor: “Bölgesel özerklik ve otonomun nasıl sağlanabileceği ve sağlanıp sağlanamayacağı üzerine tartışmaların yürütülmesi gerekir. Karşılıklı müzakereler ile ‘kazan kazan’ anlayışının oturtulması lazım. Bu düşünceler toplumu sürekli ileriye taşıyor.”

Karayılan’ın “Muhatap Erdoğan’dır, o egemendir, Kürt sorununu o çözer.” çıkışı ise aslında onun son çırpınışı. Kısa süre önce derin kadro ile görüşmek istemeyen MİT artık Karayılan’ı muhatap almak istedi ve kendisine bir mesaj gönderildi. Ardından Karayılan bu çıkışı yaptı. Ancak söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmadı. Çünkü danıştığı ve ilişkilerini tamir etmek istediği küresel güçler izin vermedi ama olumlu açıklama yapmasını istedi. Maksat Başbakan’a cesaret verip zor durumda bırakacak adımlar attırmaktı. Dağlıca baskını olunca bu mesajın anlamı kalmadı.

Dağlıca’da ilginç ortaklıklar

Peki, Dağlıca baskınını kim yaptı? Alınan bilgilere göre, örgüt liderlerinin hepsinin haberi vardı baskından. Ve sanıldığı gibi son açıklamalara yönelik misilleme değildi. Dağlıca veya o bölgedeki herhangi bir karakol yahut polis merkezine büyük saldırı olacağı 3 ay önceden hesaplanmıştı. Baskınlar 1 Mart tarihinden itibaren istihbarat birimlerinin raporlarına yansımıştı. Dağlıca baskını sonrasında militanlar arasındaki telsiz konuşmaları Kandil’deki ana telsiz kumanda merkezi Roj muhabere sitemi tarafından dinleniyor. Buraya gelen bilgilerden örgüt liderlerinin haberinin olmaması mümkün değil. Hatta baskından sonra Karayılan’ın ekibine ‘Çok iyi oldu’ dediği ileri sürülüyor. Ama Karayılan, baskına müdahale etmek istemiyor, işine yarayacağı hesaplarını yapıyor. İşin PKK kanadındaki sorumlusu Fehman Hüseyin ve adamı Raşit Dostum kod adlı militan. Baskın için PKK’da ‘Ölümsüzler taburu’ olarak tabir edilen grup gönderiliyor. Yani gidenlere ‘gelmeseniz de olur’ denen bir saldıydı. Daha önce Aksiyon’a konuşan Bay X kodlu PKK’nın dağdaki karakutusu Dağlıca baskınını kimlerin yönlendirdiğine dair ilginç bilgiler veriyor. Bay X’in iddiasına göre baskında İran istihbaratı SAVAK elamanları rol aldı ve planlamayı onlar yaptı: “İran ajanları ile birlikte, Türk güvenlik ve istihbarat birimlerinden örgüte katılanlar da baskında rol oynadı. Bundan sonra da baskınlar devam edecek. Saldırılar, şehir eylemleri, cinayetler. Bu baskın Bahoz’un liderliğini ilan etmesi için yapıldı. Karayılan yine Kandil’i arşınlıyor. Bir dahaki toplantıda Bahoz’un yeni resmî lider seçilmesi bekleniyor.”

Kandil’de cirit atan istihbarat servisleri arasında Bahoz’un liderliği konusunda uzlaşma yakın görünüyor. Sadece MOSSAD Karayılan’ı kolay harcamak istemiyor. Kandil artık bir konfederasyona dönüşmüş durumda. Her ülke kendi hesabını burada devreye sokuyor. Ergenekon kanadı da bunun dışında değil ve Fehman Hüseyin tarafında yer alıyor. Şu artık net okunabilir; çok eksenli yeni PKK Dağlıca baskını ile hız kazandı. Bakalım Yeni PKK’yı kim ele geçirecek? KCK/PKK’DA SON DURUM

KCK/PKK’da gelinen son süreçte kimin etkinliği arttı, kiminki zayıfladı? Kimler hangi ülkelerle çalışıyor? İşte bazı kritik isimlerin son durumu:

Abdullah Öcalan: İmralı F Tipi Cezaevi’nde hapis. Öcalan ile derin yapının ilişkisi hep sürdü. Bu işi bazı avukatları sayesinde yaptı. Mahmut Şakar bir dönem en önemli aracıydı. Askerî kanat ile irtibatlı olan Öcalan, MİT’in Ergenekon kanadıyla yakın temasa geçti. Yazdığı öne sürülen protokol maddeleri hazırlanıp önüne kondu, o da yazıya döktü. KCK İddianamesi’ne yansıyan Takashi Kadota ile arası iyi. Bu zamana kadar siyasi partilere ve PKK’ya yön veren Öcalan artık sadece siyasiler üzerinde etkili olabiliyor. Kandil için özellikle Silvan saldırısından sonra Öcalan sembolik bir liderden öte anlam ifade etmiyor. Örgüt içindeki iddiaya göre, Öcalan ev hapsine çıkmak için dağdakileri sattı. İmralı’da kitap okuyan, kendisine tahsis edilen bilgisayarda oyun oynayan Öcalan’ın kullandığı cep telefonu ise şimdilik kapatılmış durumda.

Sabri Ok: Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü KCK operasyonunda elde edilen belgeler ve Emniyet’in hazırladığı rapora göre, PKK’nın Öcalan sonrası için belirlediği lider. Ok’un adı örgütün ilk eylemleri olan (1984’teki) Siirt ve Eruh baskınlarının planlayıcısı olarak geçiyor. 1985’te yakalandı, Bursa Cezaevi’nde 20 sene yattı. Hapisteyken bile örgütün en kilit isimlerinden biriydi. Kapatılan DTP’nin başkanlığına getirilen Nurettin Demirtaş, cezaevinde Ok’un eğitiminden geçti. Öcalan hapse atıldığında yanına istediği tek kişi Ok’tu. 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu’nun Ok ile sürekli bağlantıya geçtiği belirtiliyor. Örgütteki etkisi giderek azalmış durumda. Avrupa ile Kandil arasında gidip geliyor. Ok, ulusalcı görüşe sahip derin PKK’lılarla hareket ediyor; ancak bu ekip şimdilik sinmiş durumda.

Mahmut Şakar: Uzun dönem Öcalan’ın avukatlığını yaptı. Bu süre zarfında 74 kez İmralı’ya gitti. Örgütü önemli ölçüde yönlendiriyordu. Artık eski gücünde değil. Hikmet Fidan cinayetinde azmettirici olarak adı geçiyor. Avrupa’da yaşıyor. Hakkında arama kararı var.



 

Cemil Bayık: PKK’nın kâğıt üzerindeki iki numaralı ismi. Kod adı Cuma. PKK’nın 18 kurucusundan biri. 12 Eylül sonrasında yurtdışına kaçarak örgütün Suriye, Lübnan ve Kuzey Irak’taki kampları ile Avrupa büro sorumluluğunu yaptı. Sonra PKK’nın başkanlık konseyi üyeliğine seçildi. Ocak 2004’te örgüt içerisindeki ‘reformcu’ ve ‘gelenekçi’ ayrışmada ‘gelenekçi’ kanadın başkanlığını yaptı. Ankara grubu ile hareket ediyor. Karayılan ile güç mücadelesi içinde ve onu lider olarak görmüyor. Son süreçte Bahoz tarafına geçti.

Mustafa Karasu: Avareş ve Hüseyin-Ali kod adlarını kullanıyor. 1979’da İstanbul Migros ve Diyarbakır Bakteriyoloji Enstitüsü soygunu ile bir gazeteciyi öldürmeye teşebbüs eylemlerine katıldığından dolayı tutuklandı. Bursa Özel Tip Cezaevi’nden 1992’de tahliye edildikten sonra yurtdışına kaçtı. Berlin Kürdistan İşçi Kültür Merkezi başkanlığına getirildi. Özellikle Alevi kanadı yönlendiriyor. Ankara grubunun en etkin ismi olarak tanımlanıyor. Örgütte etkili bir isim olsa da son süreçte Bahoz Erdal tarafına meyletmiş durumda.

Duran Kalkan: 27 Kasım 1978’de PKK’nın kuruluş kongresine kurucu üye olarak katıldı. Konferanslar sonrasında teyplere kaydedilen Öcalan’ın konuşmalarını kitaplaştırdı. 1987’de Avrupa’ya gönderildi. Almanya Dusseldorf Eyalet Yüksek Mahkemesi’nce yargılandı. Selahattin Erdem takma ismi ile 5 yıl cezaevinde yattı, sonra Suriye’ye döndü. Halen örgütün başkanlık konseyi üyesi. Derin yapının önemli isimlerinden. Türkiye’deki Ergenekoncu kanatla zaman zaman görüşmeler yaptığı söyleniyor. 2005’te Karayılan’a suikast girişiminde bulundu. Fehman Hüseyin’in adamı deniliyor. Bazı yanlış hamlelerinden dolayı Bahoz tarafından sorguya çekildi ve cezalandırıldı.


Ali Haydar Kaytan:
PKK’nın üst düzey kadroları arasında, istihbarat biriminin yöneticilerinden. PKK’nın kuruluş kongresinde yer aldı. Öcalan’ın yakalanmasından sonra örgütün Avrupa’daki pasif konuma getirdiği 4 yöneticiden biri. Ancak kısa sürede eski konumuna geldi. Ankara grubuna dâhil ve Ergenekoncu kanadın önemli temsilcilerinden. Şimdi Bahoz Erdal kanadında yer alıyor.

Zübeyir Aydar: Bir dönem SHP Siirt il başkanlığı yaptı. 1991’de milletvekili seçildi. Akabinde Halkın Emek Partisi (HEP) kurucuları arasında yer aldı. 1994’te yurtdışına çıkarak Belçika’da ‘DEP ile Dayanışma Bürosu’nu kurdu. 1995’te kurulan Sürgündeki Kürdistan Parlamentosu yöneticiliği ve daha sonra isim değiştiren Kürdistan Ulusal Kongresi Başkanlık Kurulu üyeliğini yaptı. Öcalan’ın gözdesi oldu. Avrupa’da PKK’nın etkinliğinin artırılması için siyasi temasları sürdürdü. PKK’nın silahlı eylemlerinden çok, siyasi alandaki faaliyetleriyle tanındı. Sık sık Kuzey Irak’taki PKK kamplarına gidip örgütün merkez komitesiyle değerlendirmeler yapıyor. Hâlen Belçika’da olduğu sanılıyor. Örgütün Avrupa kanadı üzerinde etkili.

Murat Karayılan: Kod adı Cemal. Örgütün resmî lideri. Yüksekokul makine bölümü mezunu. Uzun süre Şanlıurfa civarında faaliyet gösterdikten sonra 12 Eylül’de Suriye’ye kaçtı. Silahlı güçlerin sorumluluğuna getirildi. Başta silahlı mücadelenin ön planda olmasını savunan muhafazakâr kanadın lideri olarak tanımlandı. Son süreçte silahsızlanma adına önemli açıklamalar yapıyor. Bu yüzden örgütün derinlerinin tehdit ve eleştirilerine maruz kalıyor. Silahlı mücadelenin aslında bittiğini, şartların olgunlaşması hâlinde PKK’nın dağdan inebileceği görüşünü savunuyor. Ancak samimi bulunmuyor. ‘Avrupa görmüş, kravatlı terörist’ olarak da isimlendiriliyor. Lider konumunda olsa da derin yapının baskıları karşısında çaresiz. Suikast ihtimaline karşı sürekli yer değiştiriyor. Bir ara ‘liderliğini’ ilan etti. İsrail’in desteklediği bir lider. İki yıl önce uyuşturucu baronları listesi yayımlayan ABD onu üçüncü sıraya koydu. Bu ABD’nin onun ismini çizdiği anlamına geliyordu. 2. Oslo zirvesi için Avrupa’ya gidip görüşmeler yaptı ancak bir sonuç alınmadı. Son tahlilde Bahoz ile girdiği liderlik savaşını kaybetmiş durumda. Dağlıca baskınını lehine çevirmek istedi ancak başaramadı.

Fehman Hüseyin: Kod adı Doktor Bahoz, lakabı ‘katil’. Suriye doğumlu, tıp mezunu. Askerî pratiği var. Arapça ve Kürtçe biliyor. Kandil’deki 8. kongrede başkanlık konseyine seçildi. Amaç Suriye’deki örgüt mensuplarının örgütten kaçışını engellenmekti. Hâlen Kandil kadrolarının başında. Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) kontrolü onun elinde. Hâlen örgütün en etkin ismi. İran, Rusya, Suriye, Çin gibi ülkelerin istihbarat servisleri destekliyor. Alman gizli servisi BND de Bahoz’un liderliğinden memnun. Çok eksenli PKK’nın yeni lideri olduğunu son Dağlıca baskını ile ilan etti. İran gizli servisi SAVAK ajanları da artık Bahoz ile birlikte hareket ediyor. Derin devletin asker ve MİT kanadı da Bahoz’un safına geçmiş durumda.


Sabri Başkale:
Dersim saha sorumlusu. Önceki Dağlıca saldırısını planlayanlardan. Hakkında mahkemelerin çıkardığı yakalama emri var. Talabani’nin Türkiye’ye gönderdiği listede ismi Fethi Şarlatan olarak geçiyor. Nazımiye saldırısını organize etti. Bazı derin kişilerle görüştüğü, bölgede rahat dolaştığı biliniyor. PKK’yı Karadeniz’e taşıyan isim.



Mehmet Can Gürhan: Son dönemlerde ortaya çıkan derin bir isim. Raşit Dostum kod adını kullanıyor. Kadri Çelik’in deşifre olmasından sonra yeni görevi onun devraldığı belirtiliyor. ‘Genç Subaylar’ı idare ederek Aktütün, Dağlıca ve son baskınları düzenleyen, planlayan Dostum’un sık sık Şam ve Türkiye’ye gidip geldiği belirtiliyor. Geçmişte Duran Kalkan’dan talimat alırken şimdi Bahoz Erdal’ın safına geçmiş durumda. Bölgede rahat dolaşabilen Dostum, KCK’yı da yöneten gizli idarecilerden biri. Asker kökenli olduğu belirtiliyor. PKK’ya katılan 50 askerin komutanlığını yaptığı gibi, örgüt içindeki yerli istihbarat birimleri de kendisine bağlı

SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara