Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kuzey Kıbrıs Baharı mı?

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun Kıbrıs müzakerelerinden sorumlu Özel Temsilcisi Doç. Dr. Kudret Özersay'ın istifası, özellikle liderlerin buluştuğu zirvelerle Türkiye gündeminde yer bulan ve başladığı 44 yıldan beri bir sonuca varamayan Kıbrıs müzakerelerine dair son önemli gelişme oldu.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-23 18:19:21

Kuzey Kıbrıs Baharı mı?
Erhan İçener*

Eroğlu'nun cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından bazı çevrelerde Kıbrıs meselesinde takındığı şahin pozisyonu nedeniyle müzakerelerde krize sebep olacağı ve dolayısıyla Ada'da barış çabalarını sekteye uğratacağı endişesi oluşmuştu. Akademik çevrelerde Kıbrıs sorunu hakkındaki yayınları ile tanınan Özersay, cumhurbaşkanları Denktaş ve Talat dönemlerinde müzakere heyetlerinde görev yapmıştı. Eroğlu döneminde özel temsilcilik görevine atanmasıyla Özersay, konuya hakimiyeti, herhangi bir ideolojik angajmandan ziyade Kıbrıs Türk varlığı açısından önem arz eden özgün bir duruş oluşturma çabasıyla farklı çevrelerin sürece dair endişelerini azaltmıştı. Nitekim görevde bulunduğu iki yıl süresince Eroğlu'nun Rum tarafı, Türkiye ve Kıbrıs sorunu ile ilgili tüm dış aktörlerle olan ilişkilerini Kıbrıslı Türklerin haklarını uluslararası toplumun anlayacağı dilden konuşarak başarıyla yürütmesi ile takdir toplamıştı.

Özersay'ı istifaya sevk eden, Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun Özersay'ın öncülüğünde bir araya gelen #toparlanıyoruz sivil toplum hareketini özel temsilcilik göreviyle aynı anda yürütemeyeceği yönündeki düşüncesini ve bu hareketi tasvip etmediğini KKTC'de ortak yayınlanan bir TV programında ifade etmesi oldu. "Ya makam ya da #toparlanıyoruz hareketi" şeklinde okunabilecek bu mesajdan sonra Özersay, "Hiçbir çıkar giderek eriyen bir halkın ve ona ait devletin çıkarından daha önemli olamaz." ve "Makamlar, mevkiler geçicidir. Kalıcı olan verdiğiniz hizmettir." diyerek görevi iade etti.

Dışarıdan bakınca bir bürokratın sıradan istifası olarak gözükse de hem Özersay'ın Kıbrıs sorununa dair akademik birikimi ve devlet tecrübesi hem de #toparlanıyoruz hareketinin potansiyel siyasi etkisi göz önünde bulundurulduğunda Ada'nın iki tarafında da geniş yankı bulan bu istifanın, sonrasının ve hareketin Türkiye kamuoyu ve Türkiye'deki siyasi aktörler tarafından daha yakından izlenmesi ve incelenmesi gerektiği açıktır.

Sosyal medyayı etkili kullanarak örgütlenen #toparlanıyoruz hareketi, Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan, mevcut düzenden, siyasi partilerden ve siyasilerden şikâyetçi olan herkesi kimliklerine ve kökenlerine bakmaksızın tüm toplumun yararına olan konularda birlikte düşünmeye ve çözüm üretmeye, kısacası toparlanmaya davet ediyor. Amaçlanan, Kuzey Kıbrıs'ta demokratik, insan haklarına saygılı, şeffaf, hesap verebilir, adil bir siyasi sistemin oluşması için fikir üretmek ve gerektiğinde harekete geçerek karar alış mekanizmalarını etkilemek. Temiz toplum ve temiz siyaset ortak hedefiyle siyasi yelpazenin farklı kesimlerinden bir araya gelen gönüllülerin lideri pozisyonunda olan Özersay, "Ben tek başıma bir şey yapmayacağım, biz yapacağız" mesajıyla özlenen değişim için katılımın ve toplumsal hareketin önemini vurguluyor.

Hareketin önemli başka bir özelliği de gerekli sosyal ve siyasi değişimi Kuzey Kıbrıs'ta yaşayan insanların iradesine dayalı bir vizyonla ve daha fazla geç kalmadan gerçekleştirme çabası içinde olması. #toparlanıyoruz çözümün gerçekleş(e)memesi durumunda Ada'da barışın tesis edilmesi hedefinden vazgeçmeden uluslararası topluma entegre olma çalışmalarına hız verilmesini ve Kıbrıs Türk kimliğini koruma kaygısıyla Türkiye ile olan ilişkileri sağlıklı ve onurlu bir ortaklık zeminine oturtmayı hedefliyor. #toparlanıyoruz hareketi bu motivasyon ile Kuzey Kıbrıs'taki ana akım siyasi partilerden ayrışıyor.

Ana akım siyasi partiler ya Kıbrıslı Türklerin hak ettiği yönetim için gerekli değişimi Rum tarafı ile yapılan müzakereler sonucu gerçekleşecek anlaşmaya ve dolayısıyla AB üyeliğine endeksliyor ya da Kıbrıs Türk milliyetçiliğini savunma adına fikir ve siyaset üretmeyi "anavatan" Türkiye'ye havale ediyor.

ÇÖZÜME ENDEKSLİ BAKIŞ AÇISI İHTİYACI

AB üyesi birleşik Kıbrıs ve Ada'da barış vizyonuna sahip Kıbrıslı Türkler için çözüme endeksli bakış açısı mevcut durumdan çıkış ve değişim için en ideal yöntem. Fakat bu anlayış Kıbrıslı Türklerin hak ettikleri standartta ve sistemde yaşama arzusunu ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan ucu açık bir sürecin kaderine mahkûm ediyor. Özersay, tüm enerjiyi ve beklentiyi ucu açık olan ve çözüm üretmeyen bir müzakere sürecine yönlendirmeyi statükodan yana olmak olarak ifade ediyor.

Rumlarla varılacak bir anlaşmanın ve AB üyeliğinin siyasi, idari, ekonomik ve sosyal birçok soruna çare olacağı doğrudur. Fakat burada göz ardı edilen barış anlaşmasının ya da AB üyeliğinin sihirli değnek dokunuşuyla mucizelere sebep olmayacağı gerçeği. AB üyeliği disiplinli bir politik sistem ve belirli normlar, standartlar ve özgürlükler içerisinde yaşama imkânı sunsa da Kıbrıslı Türkler bu normlara ve siyasi kültüre uyum gösterdikleri ölçüde değişebileceklerdir. Bu açıdan bakıldığında Kuzey Kıbrıs'ta umulan siyasi ve toplumsal dönüşüm için Rumlar ile barış anlaşmasını ve dolayısıyla AB üyeliğini beklemeye gerek yoktur. Hatta bu bekleyişin Rum tarafıyla anlaşmayı en çok isteyen Kıbrıslı Türklerin taleplerinin gerçekleşmesini geciktirdiği söylenebilir.

Kıbrıslı Türklerin sorunlarının çözümü için gerekli adımları Türkiye'deki siyasi aktörlerin tercihlerine göre belirleme eğilimindeki "anavatan"cı siyasi akım, mevcut siyasi problemleri Ankara'nın gördüğü çerçeveden ve onların reçeteleri ile çözmeye çalışıyor. Türkiye-KKTC ilişkilerinin asimetrik olması sebebiyle bu süreçte Kıbrıslı Türklerin talepleri ve siyasi iradeleri minimumda seyrediyor. Siyasi varlık ve kariyerlerini bu anlayış üzerine kurdukları için köklü değişimden imtina eden bu grup uluslararası sisteme entegre olma hedefindense Türkiye'ye entegre olma hedefine odaklanıyor. "Besleme" krizi ile tetiklenen her yaş ve görüşten Kıbrıslı Türk'ün KKTC, Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti, siyasi parti, sivil toplum örgütü bayrakları ile katıldığı toplumsal varoluş mitinglerinin hem hükümette hem de Cumhurbaşkanlığı makamında Türkiye ile en yakın ilişkileri kurma iddiasında olan siyasi aktörlerin görevde olduğu bir dönemde yaşanması bu anlamda manidardır.

Her seçim öncesi Ankara acaba bizi işaret eder mi, ne kadar yeni kadro açar ve iş vaat edersem ne kadar oy alabilirim derdine düşen, milletvekili transfer ve yolsuzluk tartışmaları ile gündeme gelen Kuzey Kıbrıs siyasi aktör ve kurumlarına güven ciddi anlamda erozyona uğramış gözüküyor. Böyle bir düzeni değiştirmek için adım atan #toparlanıyoruz hareketi köhnemiş ve kasaba siyaseti çizgisine sıkışmış Kuzey Kıbrıs siyasi hayatında etkili bir başlangıç yaptı. #toparlanıyoruz'un halk toplantıları ve Özersay'ın açıklamaları Ada'nın iki yanındaki basın organlarında geniş yer bulurken hareket tarafından dile getirilen temiz toplum ve temiz siyasete yönelik talepler siyasi partiler ve aktörlerin pozisyonunu şimdiden etkilemeye başladı. Hareketi hafife alan ve eleştirenler de yok değil. Kimi "eskimiş" siyasi aktörler sosyal medya üzerinden siyaset yapılmayacağını iddia ederken kimileri de sivil toplum hareketlerinin siyasetteki etkisini hafife alarak hareketi küçümsediler. Bu tür hareketlerin daha önce de denendiği ve başarısız olduğunu ifade edenlerin yanı sıra Kıbrıs'ta toparlanmanın ve değişimin imkânsız olduğunu düşünenler sosyal ve geleneksel medyada Özersay'ı eleştirdiler.

Harekete gösterilen toplumsal teveccühü gören ve katkı koyma niyetini belli eden "eski düzen" siyasetçilerine "biz size karşı toparlanıyoruz" mesajı veren #toparlanıyoruz gönüllüleri taşın altına ellerini koyarak Kıbrıs Türk siyasetinde yeni bir sayfa açmaya, sosyal medyanın ve sivil toplumun etkisini değişimin ve başka bir sistemin imkânsız olduğunu düşünenlere kanıtlamaya kararlı gözüküyor. #toparlanıyoruz hareketinin başarısını ve etkisini şüphesiz zaman gösterecek. Ancak gerekliliğini ve yeni şeyler söylemenin zamanının geldiğini KKTC'nin en yüksek makamında bulunan Eroğlu'nun çağdaş bir siyasi düzenin olmazsa olmazı "temiz toplum ve temiz siyaset"i talep eden bir toplumsal hareketi küçümsemesi ve de açıklamalarıyla önemsizleştirmesi ortaya koyuyor.

*Yrd. Doç. Dr., Bursa Orhangazi Üniversitesi


Haber Ara