Din, kimliği oluşturan en önemli şey ''Bağlılıktır''
Aralarında akademisyen, öğretmen ve iş adamlarının da bulunduğu 40 kişilik Tunuslu heyet, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’i ziyaret etti.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-22 09:43:42
Heyeti Diyanet İşleri Başkanlığında ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Görmez, kimlik ve Müslüman kimliğinin oluşumunda dinin rolü, din-kimlik ilişkisi, Diyanet İşleri Başkanlığı örneğinde dinî kimliğin korunması ve dinî kurumların rolü üzerinde durdu.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şunları söyledi:
“İslâm’ın en önemli tezlerinden biri, onun 6. yüzyılda ortaya çıkmış bir din olarak değil, yaratılıştan itibaren var olan bir fıtrat olarak varlığını sürdürdüğüdür. Kur’an-ı Kerim ve Allah Rasûlü’nün bu konudaki ifadeleri de İslâm’ın doğuştan gelen bir kimlik olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”
“Din, kimliği oluşturan en önemli aidiyettir”
Kimliği oluşturan dil, ırk, tarih, kültür ve coğrafya gibi ortak aidiyetler bulunduğunu dile getiren Başkan Görmez, bu aidiyetlerin en önemlisinin “din” olduğunu söyledi. Başkan Görmez, sözlerine şöyle devam etti:
“Zira tarih boyunca benlikle, insanın ve varlığın anlamıyla ilgili en tatminkâr cevabı din vermiştir. Dinlerin çizdiği anlam haritaları, insanlara kılavuzluk eder. Dinler, aynı zamanda gündelik hayatın tamamını kuşatan birer ahlâk düzeni sunduğu için kişiliğin oluşumuna yön verirler. Yine din, bazı davranış biçimlerini diğerlerine tercih etmemizi sağlayan kültüre de şekil veren önemli unsurlardan biridir. Öyleyse kimliği oluşturan aidiyetler içerisinde din nerede durur? Önce şunu ifade etmek gerekir; kimlikle başka coğrafyaları vatan yapabilirsiniz. Fakat kimlik kaybolduğu zaman, kendi vatanınızda, kendi coğrafyanızda dahi vatanınızı kaybedersiniz. Din, kimliği oluşturan önemli bir aidiyet olduğu gibi, diğer aidiyetlerin değerini de belirler. Dilin, ırkın, tarihin, kültürün değerini belirleyen dinî kimliktir. Ayrıca dinî kimlik, herhangi bir aidiyetin öne çıkarak kimliği istilâ etmesine engel olur. Yani aidiyet unsurlarının gerçek değerini muhafaza ederek bir insanın ırkçı ve cinsiyetçi olmasına, coğrafyasını diğer coğrafyalara üstün tutmasına engel olur. Neticede dinî kimlik, en temel kabulleri, tasavvurları, anlamları, sembolleri, değerleri belirleyen çok önemli bir unsurdur.”
“Diyanet İşleri Başkanlığı, dinle ilgili işleri yürütmekle görevlidir, dinin kaynağı ve otoritesi değildir”
Dinî hayatın idamesi için Hıristiyanlıkta olduğu gibi dinle, bazen Tanrıyla veya onun iradesiyle özdeşleşen bir kısım aracı kurumsal yapıları İslam’ın zorunlu görmemesinin onun ayrıcalıklı bir vasfı olduğunu söyleyen Başkan Görmez, bu bağlamda İslâm’ın, kendisini dinle özdeşleştiren hiçbir kurumu kabul etmediğini ve var olan kurumlara da herhangi bir kutsiyet izafe etmediğini vurguladı. Hz. Peygamberin vefatından hemen sonra sahih bilginin temin edilmesi ve ibadet hayatının tanzim edilerek bir disiplin içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla bazı kurumların zorunlu olarak oluşturulduğunu dile getiren Başkan Görmez, şöyle devam etti:
“Dinî kurumlar, sağlam bilgi üreten mekanizmalara sahip değilse, toplumdaki dinî kimliğe zarar verir”
“Bu bağlamda İslâm’da dinin kaynağı ve otoritesi bilgi ve ilimdir. Bilginin kaynakları da bellidir; kitap, sünnet ve Müslümanların ortaya koyduğu gelenek ve medeniyettir. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı, dinle ilgili işleri yürütmekle görevlidir, dinin kaynağı ve otoritesi değildir.
Diğer taraftan önemli bir hususa daha işaret etmek gerekir. Dinî kurumların, tarih boyunca olduğu gibi bugün de Müslüman kimliğini oluşturmada, kimliğe süreklilik kazandırmada veya zedelenen kimlikleri imar etmede, onları her türlü taarruzdan korumada büyük rolü vardır. Ancak dinî kurumlar, sağlam bilgi üreten mekanizmalara sahip değilse, kadroları meslekî yeterlilik ve ahlâkî ilkeler bakımından donanımsız ise, temsil zaafı varsa yani örnek şahsiyetler yetiştirememişse, maddî kaynakları ve kurumsal yapıları sağlıklı bir zemine oturmamışsa toplumdaki dinî kimliğe zarar verir.
Bu sebeple dinî kurumlar, dinî bilgi üreten mekanizmalara mutlaka sahip olmalı ve bunları sürekli yenilemelidir. Kimliği, yenilenen sahih bilgiyle sürekli güçlendirmek gerekir. Günümüzde dinî kurumların asıl görevi bu olmalıdır.
Suni dinî kimliklerin oluşturulmasına izin verilmemeli…
İslâm coğrafyasında suni dinî kimlikler oluşturulduğuna da şahit olduklarını söyleyen Başkan Görmez, dinî kurumların bilgi ve hikmet ışığında bunlarla mücadele etmesi gerektiğini ifade etti. Başkan Görmez şöyle devam etti:
Alt bir kimliğin bütün kimliği istilâ ederek üst bir kimlik hâline gelmesine müsaade etmemek gerekir. Aksi takdirde grupçuluk, fırkacılık, mezhepçilik ortaya çıkar. Nasıl ki din, kimliği oluşturan diğer aidiyetlerin değerini belirliyorsa, dinin sağlam bilgisi de dindeki bazı küçük aidiyetlerin bütün kimliği istilâ etmesine engel olur. Bu, ilim, irfan, hikmet ve bilgiyle sağlanabilir.
Ayrıca dinî ve kültürel mirasımızı tevarüs etmemiz, bu kurumların en önemli görevlerinden biridir. Bu bağlamda model ve kurucu şahsiyetleri tanıtarak kimliğe süreklilik kazandırmak gerekir. Diğer taraftan kimliği korumak, sadece geçmişi korumakla mümkün değildir. Geleceğe yönelik ideal, tasavvur ve hedefler de genç nesillere anlatılmalıdır.
Diyanet
Haber Ara