Bu acıyı bir bütün olarak anlamak hissetmeliyiz
Evet, bu acıları da; dağa çıktıkları için, yıllardır görmedikleri oğullarının-kızlarının cesedleriyle karşılaşan ana-babaların acılarını da, yaşadıkları çelişkileri de görmek gerekiyor..
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-21 07:19:52
*SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL; Türkiye'de tekrar yükselişe geçen çatışmaları yorumluyor:
19 Haziran sabahı, Hakkarî'deki sınır karakollarından Dağlıca Taburu'na yüzlerce kişi tarafından yapıldığı anlaşılan bir saldırıda, 8 asker daha öldü, 20 kadar asker de yaralandı.. Saldırganlardan da 25 kadarının öldürüldüğü anlaşılıyor.. Yani, en azından 35 kadar T. C. vatandaşı birbirini öldürmüş bulunuyor..Yani, evlerine ateş düşen, ocaklarına ateş düşen ailelerin sayısı, sadece asker aileleri olarak değil, öldürülen saldırganların aileleriyle birlikte hesab edilmelidir.. Çünkü, Tayyîb Erdoğan'ın da zaman zaman söylediği üzere, genelde, 'annelerin ve anneliğin ideolojisi yoktur..' Çocuklarının ölüm haberini alan her anne, onun acısını yüreğinin taa derininde hisseder..
O halde, bu acıyı bir bütün olarak anlamak, kavramak, algılamak, hissetmek gerekir..
Askerler, o çatışma bölgelerine götürülürken, zihinlerinde 'tepelemek' için nasıl bir hırsla dopdolu oldukları 'hain'leri hayal ederken; karşı taraf da, hayatlarını hiçe sayarak gerçekleştirdikleri bu saldırılarda, karşılarına çıkacak olan askerler hakkında herhalde aynı duyguları taşıyorlardı..
Askerlerle onlara karşı silahlı mücadele verenler arasında bir temel fark, askerlerin 'vatan görevi'ni bir an önce tamamlayıp terhis olacakları günü beklerken; karşılarındakilerin, böyle yakın vâdeli biri beklentileri olmayıp, çok çetin bir işe, kendi etnik unsurları adına idealize ettikleri, mukabil kavmiyetçi duygu ve düşünce ve ideolojilere göre bir dünya kurmak için ölmeyi göze almaları idi..
Gözden uzak tutulmaması gereken bir diğer husus da, bu düşük profilli bir iç savaş durumunda olan bu silahlı mücadelede, karşı tarafın nasıl oluştuğunun da görülmesi gereğidir..
Haziran-2012 başında, PKK'nın dağ ekibinin önde gelen isimlerinden Cemil Bayık'ın babası olan 80 yaşlarındaki Mustafa Efendi ile yapılmış bir röportaj vardı.. El'azîz'in Keban ilçesinde yaşayan bu baba, Tayyib Erdoğan'ın bu mes'eleye bir çözüm bulabileceğine inandığından AK Parti'ye de üye imiş.. Bu baba, oğlunun da geçmişte, 'dinî inançlarına bağlı, namazında-niyazında birisi' olduğunu, 'faydalı bir insan olması için Öğretmen Okulu'na gönderdiğini, o dönemde çobanlık yaptığı için yeterli para gönderemediğini, o sırada, oğlunu kandırıp dağlara götürdüklerini' anlatıyordu..
Bayık'ın annesi Reyhan Hanım'ın ise, 'Oğlum terörist oldu diye bütün akrabalarımız bize düşman oldu. Köyde kimse bizimle konuşmuyor. Tarlada su sırasını bile bize vermiyorlar. Oğlum okuldayken kandırıldı, bunda bizim ne suçumuz olabilir? Sanki biz şehid haberlerine üzülmüyor muyuz? Cemil bize bu sıkıntıları yaşattığı için onu evladlıktan reddettim. Bize ve bu memlekete yaptıklarından ötürü, sütümü helâl etmiyorum..' dediği aktarılıyordu, aynı röportajda..
Evet, bu acıları da; dağa çıktıkları için, yıllardır görmedikleri oğullarının-kızlarının cesedleriyle karşılaşan ana-babaların acılarını da, yaşadıkları çelişkileri de görmek gerekiyor..
Nitekim, bu saldırılarda, hayatlarını kaybeden asker sayısının birkaç misli saldırganın öldürüldüğü de bildiriliyordu..
19 Haziran günü verilen asker kaybı haberlerinin devamında, 4 bin kadar askerden oluşan bir birliğin, 300 civarında olduğu sanılan saldırganları kuşatma altına aldığı haberi de gelmişti, ama, sonucun ne olduğu açıklanmadığına göre, buharlaştıkları tahmin edilebilir..
Netice her ne olursa olsun, bu haberle rahatlamayıp, bu acıların hepsini de yüreğimizde hissetmemiz gerekiyor.. Yazının devamını okumak için tıklayın
*Haksöz Haber yazarı
SON VİDEO HABER
Haber Ara