Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Prens Salman'ın seçilmesinin anlamı nedir?

Prens Naif bin Abdülaziz el Suud'un Cumartesi günü ölmesi üzerine, Prens Salman, Suudi Arabistan’ın yeni veliaht prensi olarak atandı.Yeni veliaht Prens Salman ve kararın anlamı ne?

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-19 15:40:18

Prens Salman'ın seçilmesinin anlamı nedir?
Sahip olduğu petrol rezervleri ve Ortadoğu’daki güç dengesindeki yeri nedeniyle dünyanın en kritik devletlerinden birisi olan Suudi Arabistan son birkaç gün içinde önemli bir sınav verdi. 16 Haziran 2012’de veliaht Prens Nayif’in öldüğünün ilan edilmesi Suudi Arabistan’daki halefiyet meselesi üzerine kısa süreli bir gündem yaratsa da gelişmelerin bir soruna dönüşmeden çözüldüğü görülmektedir. Oysa geçmişte Suudi Arabistan’ın yaşadığı en önemli siyasal sorunlar iktidarı paylaşma konusunda aile içinde çıkan güç mücadeleleri ve bunun sonucunda yaşanan krizlere bağlı olarak ortaya çıkmıştır.

Özellikle 1953 yılında Kral Abdülaziz’in ölümünden sonra kardeşler arasında yaşanan güç mücadelesinin yarattığı sorunlar bu tarihten sonra belli ittifakların belirginleşmesine neden olmuştur. Ortadoğu’nun en güçlü monarşisi olan petrol zengini devletin 20. Yüzyıl boyunca birkaç kez istikrarsızlıkla karşılaştığı görülmüştür. Geniş sınırlara sahip olan ve hayli karmaşık bir toplumsal ilişkiler ağının Vahabi ideoloji çerçevesinde kontrol altında tutularak istikrarın sağlandığı Suudi Arabistan’da siyasi istikrarsızlıkların büyük bir kısmı Kral’ın değişmesi sırasındaki halefiyet sorunlarından kaynaklanmıştır. Kral olmak için güç mücadelesine girişen güçlü aile üyeleri arasındaki siyasi çatışma 20. Yüzyılda iki çok büyük kriz üretmiştir. Ancak, Kasım 2011’den bu yana gündeme ikinci kez gelen zorunlu Veliaht Prens değişimi aynı ölçüde istikrarsızlık üretmemiştir.

Hanedan’ın Tercihini Yönlendiren Sebepler ve Seçim Mekanizması

Suudi Arabistan’da kralın belirlenme süreci sadece aile içi bir iktidar devrinin ötesinde ülkedeki önemli aşiret, aile, dini liderlerin de dolaylı olarak dahil olduğu karmaşık bir ittifaklar sistemi tarafından belirlenmekte ve yine sonuç itibarıyla bunların konumlarını etkilemektedir. Suudi Arabistan’ın 20. Yüzyılın başlarında Arap yarımadası’nda genişlemesi fetih ve ittifakların birarada yapılması sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu süreçte, devletin kurucusu Kral Abdülaziz çok sayıda evlilik yaparak önemli aşiret ve ailelerden destek almış ve bu iktidarı önde gelen ulema ailelerden gelen evlilik yoluyla destekle pekiştirmiştir. Yeni devletin önde gelen güç odaklarıyla yapılan evlilikler sürecinde dışarıya kız vermeyen El Suud ailesi, sonuçta diğer tüm güçlü aile ve aşiretlerle ilişkisi olan ve onların üstünde, hatta birleştirici bir yapı haline gelmiştir. Son yıllarda bunlar arasında bir tanesi diğerlerine göre ön plana çıkmaktadır. Necd Bölgesi’nin önde gelen ailelerinden olan Kral Abdülaziz’in Sudayri’lerin soyundan gelen oğulları son 30 yılda siyasal sistemin en belirgin figürleri olmuşlardır.

On yıllardır hanedan içindeki güç mücadelesinin zaman zaman ön plana çıktığı Suudi Arabistan’da son dönemde yaşanan gelişmelerin arka planı aslında 1995 yılına kadar geri götürülebilir. 1995 yılının sonlarında Kral Fahd’ın sağlık durumu kötüleştiğinde onun yerine kimin geçebileceği ya da yaşamasına rağmen görevinin yapamayacağı kadar sağlığının bozulması halinde yerine kimin vekalet edeceği konusu gündeme gelmiştir. O dönemde ailenin dönemin Veliaht Prensi (bugünkü Kral) Abdullah’ı öne çıkarttığı ve Ulema’nın da bu yaklaşımı destekler bir tavır aldığı görülmüştür.

Kral Fahd’ın sağlık durumunun bozulduğu dönemde 2 ay kadar süren kısa bir vekalet döneminden sonra Fahd yetkilerini geri alınca aile içinde bir güç mücadelesi olduğu söylentileri daha belirgin hale gelse de bu konuda büyük bir tartışma çıkmamıştır. Dönemin Veliaht Prensi Abdullah’ın ön plana çıkmasından yaşça ondan büyük olan bazı prensler hoşlanmasalar da aralarında Kral Fahd’ın kardeşlerinin (O dönemde Kral Fahd dahil 7 kişi olan Sudayri Kardeşler’in sayısı ölümler sonucunda bugün 4’e düştü) de bulunduğu güçlü ve etkin prenslerin dönemin Veliaht Prens’i Abdullah’ı desteklediği görülmüştür.

Kral Fahd’ın 2005 yılında ölümüyle Prens Abdullah’ın kral olması ülkenin geleceğine ilişkin önemli bir tartışmanın fitilini ateşlemiştir. Kral Abdullah’tan önce Veliaht Prens’in seçilmesi Kralın yetkisine bırakılmıştı. Bu durum 1992 yılında yapılan yasal bir düzenlemeye dayanıyordu. Krallar, aile üyelerinden aldıkları tavsiye doğrultusunda veliahtı seçseler de genellikle kararlarını kendileri verilerdi. Önceki uygulamalarda Kral, kendilerinden sonra gelen ve yaşça diğerlerine göre büyük, aile içinde ağırlığı olan ve başarısıyla ön plana çıkan kişileri Veliaht Prens olarak belirliyordu. Bu noktada belirtilmesi gereken hususlardan birisinin yaşça büyük olmanın en yaşlı aile üyesinin veliaht atanmasını gerektirmediğidir. Yaşça büyük olmasına rağmen veliaht olamamış çok sayıda prens bulunmaktadır. Bu nedenle yaş meselesi mutlak değil göreli bir önem taşımaktadır.

Kral Fahd zamanında sadece veliaht değil ondan sonra gelen kişinin de belirlenmesi suretiyle meydana gelebilecek bir kavganın önünün kesilmesi amaçlanmıştı. Böylece, Kral’ın başbakan olarak da nitelendiği bir yapı içinde veliaht başbakan yardımcısı olurken, sistemin 3 numarası ise başbakan ikinci yardımcısı olarak tanımlanmıştı. Kral Fahd 1982 yılında Prens Sultan’ı başbakan ikinci yardımcısı olarak belirlemişti. Böylece Fahd’ın ölümünden sonra iktidara kimin geleceği ve kimin veliaht olacağı belli olmuştu.

Ancak bu sistem, Fahd’ın ölümünden sonra iktidara gelen Kral Abdullah’ın 20 Ekim 2006’da Temel Yasa’da yaptığı bir düzenlemeyle değişti. Yeni düzenlemeyle Kral halefiyet sırasını tek başına belirleme yetkisini, Sadakat Komisyonu adlı bir kuruma devretti. Bu komisyonun üyeleri devletin kurucusu olan Kral Abdülaziz’in yaşayan oğulları, ölen oğullarının her birinin bir oğlu (yani Abdülaziz’in erkek çocuklarından olma erkek torunlarından birisi) ve son kralın ve veliaht prensin birer oğlundan oluşmaktadır. Halihazırda komisyonun 33 üyesi olduğu bilinmektedir. Fakat bu tür bir kurumun oluşturulması Kral’ın tamamen etkisiz kaldığını göstermemektedir. Kral’ın kendisi komisyonun üyesi olmamasına rağmen kurumun oluşumunda en önemli figürdür. Çünkü Kral Abdülaziz’in torunlarından hangilerinin komisyon üyesi olacağını mevcut kral seçmektedir. Oluşturulan mekanizmaya göre bir veliahtın seçilmesi için 30 gün içinde Kral’ın komisyon üyelerine birkaç (1-3 arasında) isim sunması gerekmektedir. Sadakat Komisyonu bunu oydaşmayla kabul edebilir. Eğer Komisyon Kral’ın önerisini kabul etmezse Kral’a bir alternatif sunmalıdır. Eğer Kral ve Komisyon arasında bir uzlaşma olmazsa, nihai otorite Sadakat Komisyonu olacaktır. Komisyon’da yapılacak gizli oylama sonucunda veliaht belirlenecektir. Komisyonun yetkileri bununla da sınırlı değildir. Komisyon, kralın ya da veliahtın ülkeyi yönetmeye sağlık açısından uygun olup olmadığını denetlemeye yetkilidir. Eğer kral ve veliaht aynı anda ölür ya da ülkeyi yönetemez hale gelirse, o zaman komisyon 5 kişiden oluşan bir geçici konsey kurarak ülkeyi bir hafta yönetilmesini sağlayacak, bu bir hafta içinde kral seçilecektir.

Sözkonusu sistem Kral Abdullah tarafından 2011 yılına kadar kullanılmamıştır. O dönemde halihazırda bir veliahtın bulunması sistemin uygulanmasını gereksiz kılmıştır. Dahası, Kral Abdullah iktidara geldikten sonra yaklaşık 4 yıl kadar bir süre başbakan ikinci yardımcısını (yani sistemin 3 numarasını) belirlememiştir. Ancak, Prens Sultan’ın ağırlaşan sağlık sorunları nedeniyle, kendisinin ülke dışında bulunduğu durumlarda bir sorun çıkmasını önlemek için Mart 2009’da Kral Abdullah, İçişleri Bakanı Prens Nayif’i başbakan ikinci yardımcısı olarak atamıştır. Sadakat Komisyonu oluşturulduğunda bu bazı batılı yayın organları tarafından kısmi bir demokratikleşme adımı olarak nitelenmiş, ayrıca ülke içinde de memnuniyet yaratmıştı. Fakat Kral Abdullah’ın bu kurumu kullanıp kullanmayacağı belirsizdi. Çünkü ilerleyen yaşı nedeniyle veliaht ve sonraki olası kralın belirli olduğu bir ortamda bir seçim yapmaya ihtiaç duymaması olasılığı güçlüydü. Ancak 21 Ekim 2011’de Veliaht Prens Sultan’ın ölümü kurumun ilk kez işletilmesine neden oldu. 27 Ekim 2011’de Komisyon, Prens Nayif’in yeni veliaht olduğunu belirledi. Komisyon’un bu kararına karşı çıkan Prens Talal istifa etti. Veliaht Prens Sultan’ın ölümüyle Kasım 2011’de veliaht konumuna yükselen Prens Nayif’in ölümü büyük bir sürpriz olmadı. Hanedan içi dengeler açısından düşündüldüğünde Kral Fahd ve kendisinden önceki Veliaht Prens Sultan gibi Sudayri Kardeşler’den geliyor olması Nayif’in konumu açısından önemliydi. Fakat bunun yanısıra 1975 yılından beri İçişleri Bakan olan Nayif’in terörle mücadelede özellikle son yıllarda göstermiş olduğu başarı onu aile içinde ve Suudi kamuoyunda önemli figürlerden birisi haline getirmişti. Bu özelikleri 2009 yılında önce onu Başbakan İkinci Yardımcısı daha sonra da Veliaht Prens olmasında önemli rol oynamıştı.

Prens Nayif’in ölümü ise Sadakat Komisyonu’nu bir kez daha çalışmak zorunda bıraktı. Prens Nayif’in ölümünden sonra 2 gün içinde Komisyon yeniden toplandı ve Prens Salman’ı veliaht olarak seçti. Ayrıca, Prens Ahmet’in de içişleri bakanlığını yürüten önceki veliaht Prens Nayif’in yerine içişleri bakanlığına getirildiği duyuruldu.

Yeni Veliaht Prens Salman ve Kararın Anlamı

Prens Nayif’in ölümüyle birlikte özellikle batılı yayın organlarında Suudi Arabistan’da yeni nesil liderliğin iktidara gelmesinin zamanının geldiği şeklinde yorumlar cılız da olsa yer buldu. Fakat sistemi öteden beri tanıyan ve bu konuda uzman kişilerin beklentisi büyük bir değişiklik olmayacağı ve Prens Salman’ın veliaht seçileceği yönündeydi. 1935 doğumlu Veliaht Prens Salman, Kral Fahd, Prens Sultan ve Prens Nayif’in kardeşlerinden birisidir. 1950li yıllardan itibaren kesintili olarak Riyad Valiliği yapan Prens Salman 1963-2011 tarihleri arasında bu görevini kesintisiz olarak sürdürmüş, Prens Sultan’ın ölümünden sonra Savunma Bakanlığı’na getirilmiştir. Yeni göreviyle ön plana çıkan Salman’ın da sağlık sorunları olduğu bilinmektedir. Salman’ın seçilmesi şu açılardan değerlendirilebilir:

1- Suudi Kraliyet ailesi aralarında fikir farklılıkları olsa da olmasa da Prens Salman’ı veliaht olarak seçerek istikrardan yana olduğunu göstermiştir. Ortadoğu’nun ciddi bir değişim geçirdiği bir dönemde aile içinde iktidarı genç kuşağa aktararak hanedan içi sorunların doğmasına neden olmak Suudi Arabistan’ın en son isteyeceği şey gibi görünmektedir. Doğası gereği birbirine rakip olan kral veya veliaht adayları arasındaki mücadele sadece ailenin içiyle sınırlı kalmayacak, ülkedeki diğer toplumsal ve siyasal unsurları da içine çekecek bir gizli ya da açık rekabet ortamı yaratabilecektir. Oysa İran ve Suriye gibi konularda açıkça ön plana çıkan, Yemen’deki gelişmelerden büyük ölçüde rahatsızlık hisseseden, Bahreyn’i kaybetmemek için elinden geleni yapan, ülkedeki Şii azınlıktan tehdit algılayan ve Arap Dünyası’nın yeni liderliğine oynayan Suudi Arabistan’ın şu anda bu tür bir rekabete hazır olmadığı görülmektedir. Dahası, petrol gelirlerine bağlı bir zenginleşmeye sahip olan Suudi Arabistan’ın demografik eğilimleri ve ülkede alt alta dile getirilen demokratikleşme talepleri ülkenin dış etkenler kadar iç etkenler açısından da kırılgan olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla aile içinde güçlü olan, saygın ve deneyimli bir kişi olarak Prens Salman’ın seçilmesi, hanedanın uzun vadede daha yararlı olabilecek bir gençleşme operasyonundan ziyade istikrarı oyladığını göstermektedir. Aslında veliahtlık makamı Kral Abdülaziz’in yaşayan oğullarından hangisine verilirse verilsin çok da büyük bir değişim yaşanmayacağını söylemek pek de yanlış olmayacaktır. Çünkü eğer uzun vadeli bir istikrar ve demokratikleşme arayışı varsa aile içindeki tüm güçlü bireylerin yaşlı ve demokratikleşme konusunda çok da istekli olmadıkları görülüyordu. En yaşlısı 89 en genci 66 yaşında olan yaşlı neslin hangisi iktidara gelirse gelsin uzun yıllar boyunca ülkeyi yönetmesi kolay görünmüyor.

2- Suudi Arabistan’da demokratikleşme sorunsalında bir ilerleme olması beklenmemektedir. Prens Nayif’i seçen Komisyon demokrasi ve demokratikleşme konusunda yine ondan çok da farklı olmayan bir kişiyi seçmiştir. Prens Nayif veliaht olarak seçildiğinde, batılı analizciler tarafından bu durum, Suudi Arabistan’da göreli olarak liberal ve batıya daha yakın kişiler yerine, geleneksel liderliğin devamı, çok daha sert ve batı konusunda şüpheci bir kişinin iktidara gelebileceği biçiminde değerlendirilmişti. Kral Abdullah’ın diğerlerine göre göreli demokratikleşme yanlısı olduğu ancak Prens Sultan ve Prens Nayif gibi güçlü isimlerin bulunduğu bir ortamda yerine genç kuşaktan ve reformcu bir adayın getirilmesini önermenin bile zor olduğu ileri sürülmüştü. Ayrıca, Nayif’in demokrasi karşısındaki tutumu ve Suudi Arabistan’ı birarada tutan değer olarak Vahabi ideolojisini görmesi eleştiriliyordu. Prens Salman’ın aynı derecede sert olmasa da demokratik olduğu söylenemez. Verdiği bir röportajda demokrasinin Suudi Arabistan’a göre olmadığı, demokrasi gelmesi halinde her kabilenin bir parti kuracağını söylemesi demokratikleşme konusundaki düşüncelerini anlamak için önemli bir işaret olarak algılanabilir.

3- Suudi Arabistan’da halefiyet sorunu şimdilik çözülmüş gibi görünmektedir. Prens Salman’ın yanısıra Prens Ahmet’in de içişleri bakanlığına atanması, kesin olmasa da Salman’dan sonraki veliahtı işaret ediyor olabilir.

Kral Abdülaziz’in yaşayan oğulları arasında en küçüğü olan Prens Ahmet (doğumu 1945) bugüne değin İçişleri Bakan yardımcısı olarak ağabeyi Prens Nayif’in gölgesinde kalsa da tecrübeli bir kişi olarak bilinmektedir. Son olarak belirtilmesi gereken nokta, ülkenin içinden geçtiği kritik dönemde büyük bir sorun çıkmaması için ertelenen ancak nihayetinde Suudi Arabistan’ın yüzleşmek zorunda kalacağı iktidarın göreli olarak genç nesillere devri (muhtemelen Kral Abdülaziz’in torunları olan 1940-60 kuşağı doğumlulara) meselesinin henüz çözülmemiş olduğudur. Henüz başbakan ikinci yardımcısının atanmamış olması bu soruyu yanıtsız bırakmaktadır. Ancak, Kral Abdullah’ın Prens Nayif’i atarken bile uzun bir süre beklediği düşünülürse sağlık nedenleri gerektirmediği sürece bu atamayı kısa sürede yapması beklenmemektedir. Ancak, bu kazanın alt alta kaynadığı gerçeğini değiştirmemektedir. Kralların ve veliahtların her geçen gün daha yaşlılar arasından seçildiği, hatta veliahtların sağlık sorunları nedeniyle daha önce ölmeye başladığı Suudi Arabistan’da başbakan ikinci yardımcılığı daha önemli hale gelmektedir. Bu makamın Kral Abdullah tarafından mı yoksa geleceğin Kral’ı Salman tarafından mı belirleneceği ise Suudi Arabistan’ın kaderini etkileyecek ölçüde önemli bir karar olacaktır.

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Ü. Uluslararası İliş.

ORSAM


SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara