Ezanın aslına iadesi 62. yıldönümü
Ezan, yüzyıllar boyunca tevhid inancının ifadesi olarak gök kubbeyi çınlatan, insanlığı hayra davet etmenin, kurtuluşa çağırmanın sembolü olan bir sesleniştir. İslam’ın şiarı ve Müslümanların varoluş göstergesi olan ezan, insanları hem namaza hem de dinin kendisine çağırmaktır. Çünkü ezan içerisinde İslam dininin üç temel esası vardır: Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etme, Hz. Peygamberin Allah’ın elçisi olduğunu tasdik etme ve felah kavramında ifadesini bulan âhiret hayatına iman.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-16 16:04:49
İslam âlimleri, ezanın sünnet-i müekkede (terk edilemeyecek sünnet) olduğunda ittifak etmekle beraber, şiar olma özelliğinden dolayı vacip ve farz-ı kifâye derecesine çıkaranlar da olmuştur. Bu nedenledir ki asırlar boyunca ezan, Hz. Peygamber tarafından öğretildiği şekliyle okunagelmiş ve Müslüman toplumlar için bir ortak dil ve birlik sembolü olagelmiştir.
Müslüman toplumlarda asırlardır aynı güzel ifadelerle okunagelen ezanlar, maalesef ülkemizde 1932 ile 1950 yılları arasında Türkçe ifadelerle okutulmak istenmiş, İstiklal Marşımızda “Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli” denilmesine rağmen, politik ve ideolojik ihtiraslara kurban edilmiştir.
1932 Ramazanı’ndaki ilk denemelerden 1950 Ramazanı’nda tekrar Arapça asli haline dönüşüne kadar adeta toplumumuz üzerinde manevi bir işkenceye dönüşen “Türkçe ezan” dayatması, çoğunlukla pasif direniş örnekleri diyebileceğimiz tepkilerle karşılanmış, özellikle merkezi yerlerdeki yasak uygulaması, polisiye tedbirlerle ağırlaştırılarak, devam ettirilmiştir. Ceza Kanununda Arapça asli haliyle ezan okuyanların “3 aya kadar hapsedilmesi, 10 liradan 200 liraya kadar para cezasıyla cezalandırılması” için düzenlemeler yapılmıştır. Bazı tarihlerde bu cezalar maalesef hem katlanarak uygulanmış, hem de dayak, fiili işkence gibi uygulamalara dönüştürülerek, halkı iyice bezdirmiştir.
1941’den itibaren bazı tarikatların (Ticaniyye, M. Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Balcı) bir sivil eylem tarzı olarak Arapça ezan okuma girişimleri de “tutuklamalar, hapisler, para cezaları, akıl hastanelerine göndermeler” gibi üzücü cezalandırmalarla karşılık bulmuştur.
1946 seçimlerinde halkın Demokrat Parti’ye yönelmesiyle birlikte Türkçe ezan, kamet ve tekbir konusunda CHP iktidarından bazı tavizler koparılabilmiştir. Mesela 1948 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir genelgesinde mevlitlerde, hatim duasında ve bayram namazlarında getirilen tekbirlerin yasak kapsamına girmediği ifade edilmiştir.
1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra 16 Haziran 1950’de Ramazan arefesinde ezanın Arapça okunması serbest bırakılmıştır.
Bu tarihten sonra 27 Mayıs 1960 ve 12 Eylül 1980 darbelerinden sonra darbecilerden bazılarının “Türkçe ezan ve Türkçe ibadet” dayatmasına niyetlendiği ama kabul görmediği ifade edilmektedir.
Sivil Dayanışma Platformu, ezanın aslına iadesini Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğünün sembol uygulamalarından biri olarak değerlendirmekte ve normalleşme sürecinde toplumsal hafızanın canlı tutulmasında önemli bir referans olarak görmektedir.
SİVİL DAYANIŞMA PLATFORMU
SON VİDEO HABER
Haber Ara