Medeniyet Kurucu Şehirler: Tokyo, İstanbul, Paris, New York
Mimar ve Mühendisler Grubu tarafından düzenlenen 'Medeniyet Kurucu Şehirler: Tokyo, İstanbul, Paris, New York' konulu panel İTÜ Mimarlık Fakültesi Taşkışla Prof. Nezih Eldem Salonu'nda gerçekleştirildi.
Oturum Başkanlığını MMG Genel Başkan
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-06-09 00:17:48
Oturum Başkanlığını MMG Genel Başkan Yardımcısı ve Türk Macar İşadamları Derneği Başkanı Osman Şahbaz'ın üstlendiği panelde İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden Prof Dr. Ayşe Sema Kubat 'Tokyo', İTÜ Çevre ve Şehircilik Uygulama – Araştırma Merkezi Müdürü Prof Dr. Nuran Zeren Gülersoy 'İstanbul', AREL Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Aykaç Erginöz 'Paris' ve Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazif Gürdoğan 'New York' konulu birer sunum yaptı. Panel sanat tarihçisi, fotoğrafçı Sabahattin Kiriş'in 'Anadolu Medeniyetleri' konulu sinevizyon gösterimiyle başladı.
Panel moderatörü Osman Şahbaz konuşmasında bugün medeniyet kurmuş şehirlerin dünya üzerindeki mimarlık, şehircilik ve yapılaşmada ki etkilerini hocalar ile geniş ve teferruatlı bir şekilde ufuk açarak konuşacaklarını ifade etti. Budapeşte'den yeni döndüğünü belirten Şahbaz sözlerini şöyle sürdürdü: "Budapeşte malumunuz Gotik mimarisi, müzeleri, tiyatroları, opera salonları ile 19. yy.'daki özelliklerini koruyor. Buda ve Peşte'deki her bina ayrı bir mimariyi ve dünyayı ifade ediyor. Bu, mimarideki farklılık hep bir arada inanılmaz özgünlük ve güzelliği oluşturuyor. 1918 yılına kadar süren Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun mimarisini ciddi bir şekilde Buda'da ve Peşte'de hissedersiniz. İstanbul'u ise şair Nedim şöyle ifade etmiştir; 'Bu şehr-i Stanbul ki bi misl ü behadır /Bir sengine yek pare Acem mülkü fedadır.' İstanbul; Nedim'in dilinde öyle bir şehirdir ki, dünyada bir benzeri yoktur ve kendisine paha biçilemez: Tek parça bir taşına bile ülkeler feda edilir. Bizlerde işte bu şehirde, metropolde 'Başşehirde' yaşıyoruz. Dünyada bazı başkentlerde nüfusun azaldığını görüyoruz. En taze örnek ise, Budapeşte'dir. 2011 yılındaki son sayımlarda ilk defa iki milyonun altına düşmüştür. Her yıl yirmiikibin kişinin azaldığını görüyoruz. Özellikle globalleşen dünyada yerelliğin azaldığı bir dönemi yaşıyoruz. Toplumların yerel özellikleri ve geleneksel yapısı azalıyor. Birbirine çok benzeyen bir süreçten geçiyoruz. Kültürlerin ve geleneklerin bu kadar birbirine yaklaştığı süreçte geleneksel yapılar korunabilecek mi? Bu hızlı ve güçlü gelen finansal yatırımları ne kadar doğru yönlendirebiliyoruz ? Bu tür sorulara cevap arayacağız."
Panelde selamlama konuşması yapan MMG Genel Başkanı Avni Çebi ise 'Medeniyet Kurucu Şehirler' konusunu işlenen bu panelde medeniyetlerin beşiği olan Anadolu'nun önemine değinerek; "Anadolu bir çok medeniyetin kurulduğu ve hala izlerini günümüze taşıyan önemli bir yerleşim alanıdır. Günümüz medeniyetlerini bu toprakların bereketi üzerine kurduğumuzu unutmadan inşa etmeliyiz. Ülkemizde gerçekleşen afetler sonrası binaların depreme karşı dayanıklılığını sorgulamaya başladık. Ancak binalarımızın dayanıklılığını sorgulamak tek başına yeterli değildir. İnsani ölçekleri gözeterek, mimari ve estetik değerleri de düşünerek bir planlamaya gitmeliyiz. Dünyada medeniyet kuran şehirlerin en önemli özellikleri bulundukları bölgelerde bir cazibe oluşturmalarıdır. Bu şehirler insanlara sağladığı yaşamsal imkanlarla geleceğe önemli değerler taşıyorlar. İstanbul'da bu bağlamda geçmişten günümüze önemli medeniyetleri barındırmış bir şehirdir. Bir çok medeniyete başkentlik etmiş bu şehir tarihi aşan ve dünyanın övgüsünü hak etmiş bir yapıya sahiptir. İstanbul gibi Tokyo, Paris ve New York'ta geçmişini geleceğe taşıyan önemli şehirlerdir. Bu şehirleri anlamak ve bu medeniyetleri geleceğe taşımak insanlığın en önemli vazifelerinden birisidir." şeklinde konuştu.
İTÜ Mimarlık fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orhan Hacıhasanoğlu da yaptığı açılış konuşmasında mimari ve estetik değerleri günümüze taşıyan ve üzerinde kurulmuş medeniyetleri günümüze taşıyan şehirleri anlamanın önemine değinerek; 'Metropoller günümüz yerleşimlerinde yerini hızla alırken, insanların oluşturduğu şehirleri yaşanabilir halde tutmak önem arz etmektedir. Bu bağlamda medeniyet kuran ve barındıran şehirlerimizi anlamak daha da önemli bir unsur olarak önümüze çıkıyor. Yaşanabilir şehirler oluşturulması şehircilik biliminin önceliğidir. Bu bağlamda şehircilik bilimini geliştirmek ve yaşanabilir şehirler inşa etmek adına düzenlenen bu paneli önemsiyorum." dedi.
Panelin ilk sunumunu yapan İTÜ Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Planlama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Sema Kubat, Tokyo medeniyetine değindiği konuşmasında şehrin genel özeliklerini anlattı. Tokyo'nun yapısal şekline değinen Prof. Dr. Kubat şunları anlattı; 'Uzak doğu ülkelerinde şehirlerin konumlanışı, dört tanrı ve mistik inanışlara göre şekillenmiştir. Tokyo ilk kurulduğu yer itibarı ile zengin doğal güzellikleri, eşsiz peyzajı ve verimli toprağı ile bir kentsel çevre yaratılması için, son derece uygun koşulları sağlamıştır. Günümüz Tokyo'sunun mahalleleri, Japonya'nın genelinde de sıkça rastlanan 'dışı kabuk içi dolgu' sözü ile tarif edilir. Dış kabuk ana yollara cephe verir ve yüksek binalardan oluşan bir çember oluşturur, iç alan ise 2 katlı küçük ölçekli binalardan oluşur. Çarşı niteliğindeki caddeler konut alanlarına banliyö istasyonları ile bağlanır. Bu caddeler kısıtlı kapasitelerinden ötürü sürekli yoğun trafik baskısı altındadır. Tokyo'da kentsel yenileme çalışmalarında, deprem riski nedeniyle afet yönetimi, ulaşım planlama, kentsel büyümenin kontrol edilmesi, eski kenti koruyarak yenisini inşa etme gibi faktörler ön plana çıkmaktadır. Bu kapsamda, özellikle Yamanote bölgesi çevresindeki yerleşme alanlarında yenileme çalışmaları yapılmış, yüksek katlı binaların inşa edilmesiyle bu bölgenin kimliği tamamen değişmiştir.'
Panele 'İstanbul' konulu sunumu ile katılan İTÜ Çevre ve Şehircilik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy, İstanbul'u birçok medeniyetin buluşma noktası, üç imparatorluğun başkenti, iki kıtayı buluşturan, yedi tepe üzerine kurulan, taşı toprağı altın ve depremini bekleyen şehir olarak tanımladı. Her kentin kendine özgü bir kültür birikimi olduğunu belirten Prof. Dr. Gülersoy, tarihin ve doğanın İstanbul üzerinde meydana getirdiği üstün değerden de bahsetti. Prof Dr. Gülersoy, İstanbul'un tarihi dokusu ve yapılaşması ile ilgili konuşmasında ise; "1453 yılında Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul'u fethettikten sonra kentin mimari açısından ana yapısını bozmadı. Osmanlı bir dönemde Üsküdar – Sarayburnu arasında deniz altından raylı sistem yapmak istendiği, Hamidiye Köprüsü ile Asya ve Avrupa'yı bağlamak istediği kayıtlarda mevcuttur. Fakat üzerinde tam olarak durulmamış ve o dönem için ütopya olarak kaldı." dedi.
'Paris' konulu konuşmasına şehrin tarihini anlatan bir slayt gösterisi ile başlayan İstanbul Arel Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Aykaç Erginöz, Paris'in gelişiminde felaketlerin olmamasının şehre avantaj sağladığına değindi. Erginöz; 'Paris'i anlayabilmek için Paris'in etrafı duvarlarla çevril bir şehir olduğunu anımsamak gerekir. Bugün bile Paris'in bu özelliğinin değiştiği söylenemez. Şehri en geniş açıyla çevreleyen duvarın yerinde bugün, yine şehri çevreleyen bir engel bulunmaktadır. Bu yeni engel, Paris'in eski tarihinde karşımıza çıkan surlardan bile daha büyük bir etkiye sahip olan çevre yoludur.' diye konuştu.
Maltepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazif Gürdoğan ise modern kent anlayışının medeniyet temsilcisi 'New York' şehrini irdeleyerek, günümüzde tüm şehirlerin birbirini etkiler nitelikte olduğuna dikkat çekti. Düzleşen Dünya'da, şehirlerin görünen yüzlerinin, medeniyetlerin somutlaşmış bir hali olduğunu kaydeden Prof. Dr. Gürdoğan ayrıca önümüzdeki 10 yıl içersinde devletlerin değil şehirlerin öne çıkacağını söyledi. Amerika'nın Disneyland ve Hollywood aracılığıyla, şehirlerinin görünen yüzünü tüm Dünya'ya sattığını ifade eden Prof Dr. Gürdoğan, New York ile de çağdaş yapılanmanın ne olduğunu dünyaya göstermek istediklerini kaydetti. Ülkemizi baz alarak da konuşan Gürdoğan, İstanbul'da ise çarpık ve yüksek binaların Maslakve Levent'te çoğaldığını belirtti. Şehirlerin büyüklüğü ve etkinliği bakımından Amerika'da bazı kişilerin 'Amerika mı büyük, yoksa New York mu büyük' sorusunu sorabildiğini ifade eden Prof. Dr. Gürdoğan, Paris ya da diğer büyük şehirlerdeki vatandaşların da bu soruyu sorabileceklerine inandığını aktardı. 'Günümüzde insanlar artık; kalite, dürüstlük, güzellik ve başarının pasaport taşımadığını biliyorlar. diyen Gürdoğan, bu erdemlerin dünyanın ortak değerleri olduğunu vurguladı.
Konuşmaların ardından katılımcıların sorularını cevaplayan panelistler, gökdelenlerin İstanbul'u kuşatmasına nasıl engel olabiliriz sorusuna, Dünyada gerçekleşen gökdelenleşmenin İstanbul'u da etkilediğini ve bu gelişimin kaçınılmaz olduğunu ancak Tarihi Yarımada'nın bu değişimden korunması gerektiği fikri üzerinde ortak görüş bildirdiler.
SON VİDEO HABER
Haber Ara