Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

ABD-Çin ilişkilerinin olası gelişim seyri

Hu’nun 19 Haziran 2011’deki Washington ziyaretinin sonunda ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Başkanı Hu Jintao ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada “pozitif, işbirliğine dayalı ve kapsamlı ABD-Çin ilişkisine” dair ortak bağlıklarını bildirdiler.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-06-05 08:36:39

ABD-Çin ilişkilerinin olası gelişim seyri
TİMETÜRK / Haber Merkezi

Henry Kissinger*

Hu’nun 19 Haziran 2011’deki Washington ziyaretinin sonunda ABD Başkanı Barack Obama ve Çin Başkanı Hu Jintao ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada “pozitif, işbirliğine dayalı ve kapsamlı ABD-Çin ilişkisine” dair ortak bağlıklarını bildirdiler. Her iki taraf diğeri hakkındaki asli endişesiyle ilgili bir kez daha güvence verdi: “Birleşik Devletler, dünya meselelerinde daha büyük bir rol oynayan başarılı, müreffeh ve güçlü bir Çin’i memnuniyetle karşıladığını bir kez daha vurguladı. Çin, barışa, istikrara ve refaha katkı yapan bir Asya-Pasifik devleti olarak Birleşik Devletler’i memnuniyetle karşılar”.

O zamandan beri iki hükümet, belirtilen amaçları uygulamaya koyuldu. Üst düzey Amerikalı ve Çinli yetkililer, karşılıklı ziyaretler gerçekleştirdi ve temel ekonomi ile stratejik konulardaki teatilerini kurumsallaştırdılar. Ordular arası askeri ilişkiler yeniden başlatılarak önemli bir iletişim kanalı açıldı. Ve gayri resmi düzeyde ikinci-düzey gruplar, ABD-Çin ilişkilerinin olası gelişim ve değişimini araştırdı.

Buna rağmen işbirliği arttıkça, ihtilaf da arttı. Her iki ülkedeki önemli gruplar, Birleşik Devletler ile Çin arasında üstünlük yarışının kaçınılmaz olduğunu ve belki de çoktan başladığını öne sürüyor. Bu bağlamda ABD-Çin işbirliğinin cazibesi, demode ve hatta naif görünmektedir.

Karşılıklı suçlamalar, her iki ülkedeki müstakil ancak paralel analizlerde ortaya çıkıyor. Bazı Amerikan stratejik düşünürleri, Çin politikasının iki uzun-vadeli amacı olduğunu öne sürüyor: batı Pasifik’teki rakipsiz güç olarak Birleşik Devletleri yerinden etmek; kendi ekonomik ve dış politika çıkarlarına boyun eğen dışlayıcı bir blok olarak Asya’yı birleştirmek. Bu anlayışa göre; Çin’in mutlak askeri kapasitesi resmi olarak Birleşik Devletler’inkine denk olmasa dahi, Pekin, Washington’la bir çatışmada kabul edilemez riskler yaratabilme yeteneğine sahip ve ABD’nin geleneksel avantajlarını etkisiz hale getirmek için daha karmaşık araçları hızla geliştiriyor. Zarar görmeyecek ikinci-saldırı nükleer kapasitesi, nihayetinde artan anti-gemi balistik füzeleri ile siber-uzay ve uzay gibi yeni alanlardaki asimetrik yetenekleriyle desteklenecek. Çin, sınırındaki ada zincirleriyle baskın bir deniz konumu elde edebilir. Bazıları, böylesi bir durumda, Çin ticaretine bağımlı ve Birleşik Devletler’in tepkisinden kararsız olan Çin’in komşuları Çinlilerin tercihlerine göre politikalarını ayarlayabilir. Nihayetinde bu, batı Pasifik’e egemen Çin-merkezli bir Asya bloğunun yaratılmasına yol açabilir. Yakın zamanlara ait ABD savunma raporları, zımnen de olsa, bu endişeleri yansıtıyor.
Hiçbir Çin hükümet yetkilisi, böylesi bir stratejinin Çin’in gerçek politikası olduğunu doğrulamadı. Aslında tam tersini vurguluyorlar. Ancak Çin’in resmi-benzeri basınında ve araştırma enstitülerinde, ilişkilerin işbirliğinden çok yüzleşmeye doğru gittiğine dair destek verecek yeterli malzeme bulunuyor.  Yazının devamını okumak için tıklayın

SON VİDEO HABER

İstanbul2da 4 katlı otelde yangın

Haber Ara