Muhaliflere silahlı mücadele telkininde bulunmadık
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 'Biz hiçbir zaman Suriye muhalefetine, Suriye Ulusal Konseyi ya da muhalefetine silahlı bir mücadele telkininde bulunmadık, bulunmayız' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-31 15:30:23
Suriye'deki durumla ilgili son değerlendirmelerinin sorulması üzerine Davutoğlu, bu tür süreçlerde dönüm noktası niteliğinde olaylar yaşandığını, Hula katliamının da böyle bir dönüm noktası olduğunu söyledi.
Hula katliamına kadar 15 bini aşkın Suriyeli'nin öldürüldüğünü, 20 bin insanın kayıp olduğunun belirtildiğini ve milyonlarca insanın yerlerinden edildiğini ifade eder Davutoğlu, "Hule katliamı şunu ortaya koydu. Suriye'de kendi halkına karşı maalesef acımazsızca ağır silahlar kullanan bir rejim ve bu rejimin desteklediği bazı milisler var" dedi.
Başta Suriye yönetiminin katliamdan dolayı muhalifleri suçladığına dikkati çeken Davutoğlu, BM gözlemcilerinin başındaki generalin BM'ye sunduğu raporun açık bir şekilde bu katliamın rejimin elinde bulunan ağır silahlarla yapıldığını ve katliamı rejim yanlısı milislerin yaptığını ortaya koyduğunu ifade etti.
Bir rejimin ayakta kalmasının iki şartı bulunduğunu ve bunların iç meşruiyet ile dış meşruiyet olduğunu belirten Davutoğlu, "Hule katliamı açık bir şekilde ortaya koymuştur ki Suriye yönetimi iç meşruiyetini tümüyle kaybetmiştir" dedi.
Suriye yönetiminin dış meşruiyet zemininin de kalmadığına işaret eden Davutoğlu, bu meşruiyetin Suriye'nin Arap Birliği'nden çıkartılmasıyla zemin kaybetmeye başladığını, son dönemde birçok ülkenin Suriye'deki diplomatlarını çekmesiyle de bu meşruiyetin tamamen kaybolduğunu söyledi.
BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın çabasının iyi niyetli bir çaba olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, ancak bu çabaların başarıya ulaşması için bir muhatabın olması gerektiğini, Hula katliamının, muhatabın olmadığını bir kez daha ortaya koyduğunu kaydetti.
Annan Planı'nın ne kadar uygulandığının şüphe götürdüğünü dile getiren Davutoğlu, plana göre başlatılan ilk ateşkesten bu yana bin 500 kişinin öldüğünü söyledi.
BÖLGEMİZE DIŞARIDAN BİR MÜDAHALE İSTEMEYİZ
Suriye'de Yemen'de uygulanan formülün işleyip işleyemeyeceği konusundaki soru üzerine, Davutoğlu, Türkiye'nin yaklaşık 11 ay Suriye halkının taleplerinin yerine getirilmesi ve ızdırabının giderilmesi için neler yapılabileceğini Suriye yönetimiyle tartıştığına dikkati çekti.
Daha sonra bölge ülkeleriyle birlikte başka bir çaba içerisine girdiklerini ifade eden Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman bölgemize dışarıdan bir müdahale olmasını istemeyiz, uluslararası bir sorun olmasını istemeyiz" dedi.
Esed Yönetimi'nin ne yapmaya çalıştığı sorusu üzerine, Davutoğlu, Esed Yönetimi'nin psikolojik zaafının olayı doğru anlayamaması olduğunu söyledi.
Hiçbir ülkenin ordusunun kendi halkına karşı savaşamayacağını vurgulayan Davutoğlu, Esed Yönetimi'nin bunu anlamaktansa sürekli güvenlik tedbirlerini öne çıkardığını kaydetti.
Suriye'de Libya'da olduğu gibi silahlı müdahale olup olmayacağı konusundaki düşüncesinin sorulması üzerine Davutoğlu, Esed'in çözüm üretmek yerine silahlı bastırma yoluna yöneldiği için toplumsal tabanının gittikçe azaldığını ifade etti.
Silahlı muhalefetin, özellikle Haziran ayından sonra Esed kendi halkına saldırı emri verdiğinde ordudan kaçan askerler tarafından kurulduğunu belirten Davutoğlu, Özgür Suriye Ordusu gibi yapılanmaların dışarıdan oluşan yapılanmalar olmadığını söyledi.
Davutoğlu, "Biz hiçbir zaman Suriye muhalefetine, Suriye Ulusal Konseyi ya da muhalefetine silahlı bir mücadele telkininde bulunmadık, bulunmayız. Hiçbir yerde de böyle bir yöntemimiz olmadı" dedi.
Suriye'de siyasi muhalefete zemin bulunmadığına işaret eden Davutoğlu, ancak halkın kendini ifade edebilmesiyle silahlı muhalefete gerek kalmayabileceğini kaydetti.
BÜTÜN YOLLARI DENEMEK DURUMUNDAYIZ
Esed'in nasıl gideceği yönündeki soruyu yanıtlarken Davutoğlu, "Esed Suriye halkının iradesiyle gidecek. Hep baştan beri söylediğimiz, Suriye halkının kendi kaderine ağırlığını koyması" dedi.
Askeri bir seçeneğin masada olup olmadığı sorusu üzerine Davutoğlu, "Hepimiz burada elimizi vicdanımıza koymak durumundayız. Bütün yolları denemek ve bütün ihtimalleri tüketmek durumundayız. Hiç kimse, hele hele Türkiye gibi bir ülke, herhangi bir şekilde askeri müdahaleyi ilk ve öncelikli bir seçenek olarak düşünmez" diye konuştu.
Bosna-Hersek'te 3,5 yıl yürütülen katliama uluslararası toplum tarafından seyirci kalındığını anımsatan Davutoğlu, bu katliamda uluslararası toplumun geç tepki vermesi yüzünden 300 bin insanın öldüğünü, 100 bin kadının tecavüze uğradığını anımsattı.
Davutoğlu, "İç savaşın ortaya çıkmaması için uluslararası toplumun tedbir alabilmesi lazım. Bu tedbir BM Güvenlik Konseyi'nde çok kararlı bir tutumun sergilenmesi ve ortak bir uluslararası pozisyonun belirlenmesi" dedi.
ÖLEN ÇOCUKLAR BİZİM ÇOCUKLARIMIZ
Bakan Davutoğlu, Hula'daki katliamın Türkiye'deki muhalefet partileri tarafından da kınanmadığını belirterek, "Bırakalım siyasi görüş ayrılıklarını, Suriye halkı bizim dostumuz, orada ölen çocuklar bizim çocuklarımız. Açık bir şekilde bunu kınamak, açık bir şekilde buna karşı tavır almak lazım. Nasıl Bosna'da, Kosova'da açık bir tavır aldıysak, Suriye halkı bizim için aynı Boşnaklar, Kosovalılar gibi et ve kemikle birbirine bağlandığımız bir halktır" diye konuştu.
Suriye sınırının terör ve sızmalar konusunda da son dönemde gündeme geldiğinin hatırlatılarak, o konuda bir kaygıları olup olmadığının sorulması üzerine Davutoğlu, Suriye Yönetimi'nin kendi lehine olan her şeyi kullanmak isteyeceğini söyleyerek, şöyle devam etti:
"Türkiye'ye karşı olması bağlamında değil sadece, Suriye içinde de maalesef terör unsurlarını, PKK unsurlarını kendi halkına karşı kullandığı bilgilerini alıyoruz. Belli yerlerde kontrolü sağlamak için, bazen Suriyeli Kürt, bazen Suriyeli Arap kardeşlerimize karşı belli yerlerde rejimin yanında yer aldıkları bilgisi bize geliyor."
Türkiye için esas güvenlik hassasiyetinin Suriye'de daha yaygın bir kaosun çıkması olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şu anda Suriye yönetiminin kendisinin bir istikrarsızlık kaynağı olduğunu ve bu yönetimin devam etmesi durumunda daha fazla katliam olacağını kaydetti.
Katliamlara tepkilerin artabileceğini ve bunun da Suriye içinde parçalanmalara ve de facto otoritelere yol açabileceğini ifade eden Davutoğlu, bunun olmaması için, çözüm için herkesin elinden geleni yapmasını istediklerini söyledi.
TAMPON BÖLGE
Sınırla ilgili ciddi bir kaygı duyup duymadığı yönündeki soru üzerine Davutoğlu, "Biz sınırlarımızı kontrol ederiz, ediyoruz ve edeceğiz de. Bu konuda Türkiye hem buna muktedirdir, kendi sınırlarını kontrol etmeye, hem de eğer bir güvenlik riski oluşursa her türlü tedbiri almaya da hak sahibidir" dedi.
Tampon bölgenin de bu seçenekler içinde olup olmadığı sorusunu yanıtlarken Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir gelişme olduğunda uluslararası hukuk çerçevesinde her türlü tedbiri alma hakkını biz mahfuz tutarız. Ama bu, çok bilinen bir konu olduğu için tampon bölge tartışmaları, o anlamda bir karar alındığı noktasında değil. Uluslararası hukuk çerçevesinde uluslararası hukukun sınırları içinde her türlü tedbiri alırız ama bizim güvenlik değerlendirmemiz içinde. O ayrı bir konudur. Yani Suriye içindeki gelişmelerden bağımsız olarak, Suriye'de veya herhangi bir sınırımızda bizim güvenliğimizi tehdit eden bir unsur olduğunda, Kuzey Irak'ta olduğu gibi, gerekli tedbiri almakta tereddüt etmeyiz. Ama şu anda gelişmeler o düzeyde değil. Bizim şu anki güvenlik değerlendirmemizde Suriye açısından risk oluşturan husus Suriye içinde bir de facto otorite parçalanmasının yaşanması ve bunun doğuracağı iç çatışmaların ortaya çıkaracağı bir güvenlik boşluğu. Bunun için, 'biz bunu zamana yayalım' diyenlere karşı da söylediğimiz bu, bir an önce şu veya bu şekilde bu sorunun çözülmesi için uluslararası toplum tek bir tutum içinde davranmalı."
SON VİDEO HABER
Haber Ara