ULUSLARARASI ANLAŞMALARA AYKIRI
- Başbakan Erdoğan'ın kürtaj karşıtı sözleri ve yasa talimatı Batı'da nasıl yankı buldu?
Başbakan Erdoğan'ın çıkışının büyük bir şok etkisi yarattığını söyleyebilirim. Türkiye'nin, Ortadoğu için örnek/model ülke olduğunu artık hiçbir Batı ülkesi savunmayacaktır çünkü Başbakan'ın bu açıklamaları BM'ye ve uluslararası anlaşmalara aykırıdır.
- Kadın örgütleri bu konuda hassas ve bunu bir 'hak' olarak tartışmaktan rahatsız. Sizce?
Kürtaj, BM'ye göre yasaların engel olmadığı ülkelerde bir haktır. Bu hak için kadınlar uzun yıllar önemli mücadeleler verdi.
- Kadın örgütleri kürtajın doğum kontrolü yöntemi olmadığı konusunda hemfikirler, öyle değil mi?
Elbette. Bunu tartışmaya bile gerek yok. 'Kadınlar kürtajı doğum kontrol yöntemi olarak kullanıyor' demek büyük haksızlık ve yanlıştır. Devletin görevi kadınlara her türlü doğum kontrolü yöntemine ulaşmasını sağlamaktır.
DİNLE İLGİSİ YOK, BU SİYASET
- Erdoğan'ın kürtaja karşı çıkmasının sebebi dini inancı mı?
Ben inançlı bir insanım ve şunu biliyorum, bütün bunların İslamiyet ile uzaktan yakından ilgisi yok. İslamiyet kadın düşmanı bir din değildir. Bu tartışmayla kadın bedeni üzerinden siyaset yapılıyor. Nasıl daha önce başörtüsü konusunda kadınlar siyasete malzeme yapılarak mağdur edildilerse şimdi de kürtaj üzerinden bu yapılıyor.
- İslam, kürtaja izin veriyor mu?
Cenin; rahme düştüğü andan itibaren canlı mıdır, ne zaman canlanır? Bu konuda farklı fıkıhlar var. Örneğin Türkiye'de yaygın olan Hanefi mezhebi 120 güne kadar kürtaja izin verirken Maliki mezhebi ise '40 gün' der. Çok açık, İslam'da kürtaja izin vardır.
- Ak Parti yasaklayabilir mi?
Yasaklanması girişiminde, sadece Türkiye değil, dünyadaki birçok kadın örgütü ayağa kalkacaktır. Şu an dünyanın dört bir yanından e-posta ve telefonlar geliyor. Türkiye'de ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar. Kürtajın yasak olduğu ülkelerde illegal şekilde yapılan kürtajlarda kaç kadının hayatını kaybettiğine baksınlar, sonra bu konuyu tartışsınlar!
BAŞBAKAN SINIRI AŞTI
- Başbakan, 'Kadın-erkek eşit değildir' ve '3 çocuk doğurun' sözleriyle ne demeye çalışıyor?
Başbakan 'Kadın-erkek eşit değildir' sözlerini ilk kez Temmuz 2010'da, Dolmabahçe'de kadın örgütleriyle ilk ve son buluşmasında söyledi. Kadınların gözlerinin içine baka baka adeta meydan okudu. Bu sözlere ne yazık ki yeterince tepki gösterilmedi. Medya neredeyse görmezden geldi. Bunu gören Başbakan her gün çıtayı biraz daha yükseğe taşıdı. Önce '3 çocuk' dedi, sonra bunu uluslararası platformda dillendirdi. En sonunda sınırı aştı, 'kürtaja karşıyım' diyerek zirve yaptı. Buraya geleceği belliydi.
- Sezaryen konusunun kürtajla birlikte ele alınması doğru mu?
Doğru değil tabii ki! Birileri para kazanmak için gereksiz sezaryen yapıyorsa buna ben de karşıyım. Ancak kürtaj bambaşka bir konu ve bu konu hakkında karar verecek olan kadının kendisidir, siyasetçi değil...
BAŞBAKAN'IN SÖZLERİNE VATİKAN ÇOK SEVİNİR
- Başbakan diyor ki, 'ABD'de de kürtaja karşı korkunç mücadele ve yasalar var. Batı'da aynı şekilde çıkarılmış yasalar var.' Bu sözlerini kim onaylar biliyor musunuz?
Vatikan! Başbakan'ın sözleri Vatikan'ın işine yarar, bir de yine Katolik olan İrlanda ile Malta'nın... Doğu'da ise Mısır'ın hoşuna gidebilir. Batı'da kürtaj karşıtı söylemi onaylayacak ülke yok. Ak Parti'nin siyasi literatürde olmayan 'muhafazakar demokrasi' adını verdiği ideolojisini kendisine örnek aldığı yer zaten Avrupa değil, Amerika'dır. ABD'de, Bush döneminde zirveye çıkan 'sosyal muhafazakarlık' akımı Ak Parti'nin adına 'muhafazakar demokrasi' dediği ideolojisinin ta kendisi. Cumhuriyetçi Parti bile bundan vazgeçti, bu ideolojinin temsilcisi artık Çay Partisi adlı neredeyse marjinal denebilecek bir grup. Ak Parti ise devr aldığı bayrağı taşımakta ısrarlı.
SAĞLIK REFORMU, AİLE PLANLAMASINI YOK ETTİ
- Fatma Şahin'den Başbakan'a değil biz kadınlara destek olmasını beklerdik, çok üzüldük. Aile planlamasında kilit rol oynayan Ana Çocuk Sağlığı-Aile Planlaması merkezlerini kapattılar. Sağlık Bakanlığı'nda ilgili müdürlük de kapatıldı. Anadolu'nun köylü kadınlarını bırakın, bugün büyük kentlerin varoşlarındaki kadınların bile yanında kocası, babası, ağabeyi olmadan tek başına doktora gitmesi imkansız. Kadın; aile hekimine ulaşabilse dahi tek başına olmayacağı bir yerde nasıl doğum kontrolü talep edecek? Sağlık reformu adı altında getirilen sistem Türkiye'de aile planlamasını fiilen ortadan kaldırmıştır. Hekime gitse bile, üreme sistemi doktorların performans sistemine dahil değil. Doktorlar para almıyor bu işten. Yani niye uğraşayım der! Bu resmen siyaset!
80 bin kadın yasadışı kürtaj kurbanı
- Türkiye'de gebeliğin 10'uncu haftasının sonuna kadar yetkili kişilerce sonlandırılması 1983'ten beri suç değildir.
- 2004'te yeniden düzenlenen TCK'nın 99'uncu Maddesi ile bu hak korundu.
- Türkiye'nin taraf olduğu Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, kürtajı yasaklayan ve suç olarak gösteren yasalara karşı çıkmaktadır.
- BM Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi, 2006 Şili raporunda, kürtajın Şili yasalarına göre suç olarak tanımlamasına yönelik duyduğu endişeyi dile getirdi. Bu tip kısıtlayıcı yasaların kadınların güvenli olmayan, yasadışı yollardan kürtaj olmalarına yol açabileceğini, bu tür kürtajların anne ölümlerinin başlıca nedenlerinden biri olduğunu belirtti.
- BM 1994 Kahire Anlaşması'na göre kürtajın yasal olduğu ülkelerde hükümetlerin görevi kadınların güvenli kürtaja ulaşmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.
- DSÖ'nün verilerine göre, kürtajın yasaklandığı veya aile planlaması hizmetinin yeterli olmadığı ülkelerde her yıl güvenli olmayan kürtajlar nedeniyle 80 bin kadın yaşamını yitiriyor.
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA CİNSEL VE BEDENSEL HAKLAR KOALİSYONU
NAMUS ve töre cinayetlerini araştırırken fark ettik ki, bu olay bir tek Ortadoğu'da var. Örneğin Bosna da Müslüman; ama orada namus için kadınlar öldürülmüyor.Sahra altı Afrika'daki Müslüman ülkelerinde de namus cinayeti duyulmuş şey değil. Koalisyonu, 2001'de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da cinsel ve bedensel hakları savunan örgütlerle bir araya gelerek oluşturduk. 2004'te ise başta Endonezya olmak üzere Güney ve Güneydoğu Asya ülkelerinden gelen taleplere kayıtsız kalamadık. Söyledikleri bizi çok etkiledi. 'Bizim kültürümüzde olmayan bir anlayış bize dayatılmaya çalışılıyor. Ortadoğu'dan ithal bu ataerkil İslam yorumuyla mücadele etmemiz için sizin yol göstericiliğinize ihtiyacımız var' dediler. Onları da koalisyona dahil ettik. Koalisyon, Bangladeş'den Mısır'a, Filistin'den Filipinler'e kadar 60 örgütten oluşuyor