Emekli Astsubay'dan müthiş iddialar
Emekli Jandarma İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz, Diyarbakır'da bölgesel yayın yapan Güneydoğu Güncel'e konuştu. Ergenekon örgütünün eylemlerine Diyarbakır'dan başladığını iddia eden Oğuz, ''Bu davanın soruşturması bence Diyarbakır'dan başlamalıydı. Ergenekon, JİTEM eliyle Diyarbakır'da sayısız eylem yaptı. İstanbul'da sadece bombalar ve silahlar yakalandı. Asıl eylemler ve eylem kararları Diyarbakır JİTEM Komutanlığında alındı'' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-31 14:29:36
İstihbarat Astsubayı Hüseyin Oğuz, Ergenekon örgütünün eylemlerine Diyarbakır'dan başladığını iddia ederek, ''Bu davanın soruşturması bence Diyarbakır'dan başlamalıydı. Ergenekon, JİTEM eliyle Diyarbakır'da sayısız eylem yaptı. İstanbul'da sadece bombalar ve silahlar yakalandı. Asıl eylemler ve eylem kararları Diyarbakır JİTEM Komutanlığında alındı'' dedi.
Şeyhmus Çakan'ın haberi ;
JİTEM binası olarak kullanılan Saraykapı'ya teşkilatın bir istihbarat Astsubayı olmasına rağmen içeri giremediğini anlatan Oğuz, “Saatlerce dış kapıda bekletilmiş, ondan sonra aşağı katta bir başçavuşun odasına girebilmiş ve kayıp olan bir genci sormuştum. Bu bina 1978 yılında Alay Komutanlığı olarak hizmet veriyordu. Alay Komutanlığı buradan taşınınca bina JİTEM'e tahsis edildi. İşte o zaman kirli ilişkiler ve karanlık olayların startı verildi. Türkiye'de önemli şahsiyetlerin yok edilmesi kararı, Diyarbakır JİTEM Komutanlığında, yani bu binada alındı” dedi.
İNFAZ KARARLARI DİYARBAKIR'DA ALINDI
Turgut Özal, Eşref Bitlis ve ekibi, Uğur Mumcu, Behçet Cantürk, Musa Anter, Vedat Aydın gibi şahsiyetlerin infaz kararlarının Diyarbakır Jitem merkezinde alındığını ileri süren Oğuz, “Herkes Turgut Özal'ın dosyasının açılmasından korkuyor. Çünkü bu ülkenin Cumhurbaşkanıydı. Ben bunları kafamdan uydurmuyorum. 1992 yılında Diyarbakır JİTEM komutanlığında alınan eylem kararlarının tümü gerçekleşti. Genel Komutanlığı JİTEM Diyarbakır yönlendiriyordu. Artık öyle olmuştu ki önüne geçilmiyordu. Aslında ben Ergenekon davasında tanık olarak dinlendiğimde Ergenekon'un başlangıcının Diyarbakır'da olduğunu, burada daha fazla eylem yapıldığını, mağdurların burada daha çok olduğunu söyledim. Zaman zaman gelip Diyarbakır savcılığına ifade verdim. Benim bu söylediklerimi Diyarbakırlı bir vatandaş anlattığında ne kadar mağdur olursa olsun kamuoyunda yer almaz. Ama ben batılı ve o dönemde görevli biri olarak karanlık dönemi yaşayan tanığı olarak gelip burada Güncel gazetesine demeç veriyorum. Zaten yıllarca Diyarbakırlılar Kürt olduğu için hep dışlandı. Ben Meclis susurluk komisyonunda “bölgede kökeni Kürt olduğu için vatandaşlar öldürülüyor” dediğim zaman çok büyük sıkıntılar yaşamıştım. İfade vermediğim savcı kalmadı. Gelinen süreçte doğrular ortaya çıkıyor. Şimdi herkes konuşuyor. Önemli olan o zor dönemde konuşmaktır. Ama yine de az da olsa pişman olduklarını ya da dürüst olduklarını gösterir şekilde kod adı kullanarak konuşanlarda oluyor” diye konuştu.
Diyarbakır'ın hassa bir yer olduğunu belirten Oğuz, “Batı illerinde Diyarbakır'ı sanki suç merkezi olarak lanse ediliyor. Karanlık güçler Diyarbakır'ı suç merkezi olarak gösterdiler ve başardılar. Diyarbakır JİTEM için çok rahat çalışılacak bir yerdi. İstediği gibi at koşturuyorlardı” dedi.
JİTEM KONTROLDEN ÇIKTI
JİTEM içerisinde faaliyet amacının dışına çıkıldığını, gizlice gözaltılar ve infazların olduğunu iddia eden Oğuz, “İnfazlarda, özelikle Jandarma bölgelerinde yapılıyordu. Çünkü JİTEM, jandarma bünyesinde olan bir kuruluştu. Yapılan bu pis eylemlerin aydınlığa kavuşmaması içindi. O bölgeye atılan bir ceset veya bir malzeme zamanın Karakol Komutanı tarafından çözüm için uğraş verilse idi, belki bu gelişen süreçte Doğu ve Güneydoğu'daki faili meçhuller tartışılmamış olacaktı. 1995 yılı içerisinde Diyarbakır merkezde parkta oturan iki sevgili genç vardı. Biri Mersinli Fatma, diğeri Diyarbakır Silvanlı Servet Aslan. Örnek olsun diye anlatıyorum. Bu iki sevgili, o yıllarda JİTEM grup komutanı, kamuoyunun da intihar ettikten sonra tanıdığı Abdülkerim Kırcı'nın zamanında, JİTEM'in elemanları tarafından güpe gündüz alındılar. Üç-dört gün işkence yapılarak sorgulandılar. Daha sonra Malatya ili Kömürhan köprüsünün yanına cesetleri atıldı. Bizzat yaptığım olay yeri incelemesinde, olay yerinde iki tane cesetle karşılaşmıştım. Her ikisi de arkadan tek mermi ile infaz edilmişti. Boş kovanlarda makine kimya yazıyordu. Olay yerinde Fatma'nın ayağında çorap yoktu. Hatta ayakkabıları aynı değildi. Servetin gömleği yırtıktı ve ayağında 'Ajan ve provokatörün sonu budur' yazıyordu. Bu da soruşturmayı yürütecek güvenlik güçlerini yanlış yönlendirme amacı taşıyordu. Yani örgüt içi hesaplaşmaymış gibi gösterilmeye çalışılmıştı. Bende burada hiç yanılmadım bunun direk JİTEM işi olduğuna kanaat getirmiştim.”
JİTEM EN FAZLA DİYARBAKIR, BATMAN VE MARDİN'DE İNSAN ÖLDÜRDÜ
JİTEM yapılanmasının işlediği faili meçhul cinayetlerin sayısının bine yakın olduğunu belirten Oğuz, “17 bin 500 faili meçhulden bahsediliyor. Bunların tümünü JİTEM'in yapması mümkün değil. Kan ve namus meseleleri yüzünden gidenler de var. Bölgede JİTEM en fazla Diyarbakır, Mardin ve Batman'da insan öldürdü. O da zaten eylemler Toros'a bindirilerek götürülüp öldürülüyordu. Öldürülenlerin kimileri karakol bahçesine gömüldü, kimisi ortalığa atıldı. O zamanki sistem JİTEM'e sınırsız yetki sağladı. O yıllarda Yeşil denilince herkes kucak açıyordu” dedi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara