Tarihteki ilk sezaryen doğum
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından sonra sezaryen tartışmaları gündeme oturdu.Sezaryenle ilgili farklı görüşler ortaya atıldı.Bu tartışmanın bir diğer boyutu varki,oda bir annenin gözüyle sezaryen...
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-29 15:34:33
Anne olmak yaşamda önemli bir dönüm noktası. Anne olmayı beklemek zorlu bir süreç. Bu süreç boyunca her anne adayının yaşadığı bazı endişeler oluşuyor.
SEZARYEN AMELİYATININ TARİHÇESİ
Sezaryen ismi nereden gelir?
Kesin olarak bilinmemekle birlikte bir inanışa göre antik roman imparatoru Sezar'ın (Jül Sezar) isminden gelmektedir. Sezar'ın doğumunun tarihte ilk defa bu yöntemle geliştiği söylenir. Ancak bu Sezar'ın doğruğu milattan önceki yıllarda olanaksızdır. Sezar'ın annesinin Sezar yetişkin yaşa gelene kadar yaşadığı bilinir, o yıllarda sezaryen gibi bir yöntem uygulansa bile bebek canlı kalabilirdi ancak annenin ameliyattan sonra kanama ve enfeksiyon nedeniyle ölmesi kaçınılmazdır. Sezaryen olan bir kadının ölmemesi bundan yüzyıllar sonra mümkün olmuştur.
Diğer ve daha mantıklı bir inanışa göre ise sezar kelimesi latince kesmek anlamına gelen “caedare" kelimesinden gelmektedir.
Halk arasında yanlış olarak sezeryan veya sezeryen olarak adlandırılsa da doğru yazılışı sezeryan şeklindedir.
Sezaryen ameliyatı çok eski yıllarda antik çağlarda bile ilkel olarak uygulanmaktaydı. O yıllarda henüz ameliyat ve anestezi teknikleri ve gerekli ilaçlar geliştirilmediği için sezaryen ameliyatı ameliyattan sonra annenin öleceğine kesin gözüyle bakarak sadece bebeği kurtarmak amacıyla yapılan bir ameliyattı. Aslında bir ameliyattı demek yerine bir kesiydi demek daha doğru çünkü ameliyatın gereği olan hiçbir kural o yıllarda henüz gelişmemişti.
Kanamayı durdurmak, enfeksiyonları engellemek, annenin ağrı hissetmesini engellemek için hiçbir yöntem yoktu. Uzun saatler ve günler geçmesine rağmen normal yolla doğamayan bebeği annenin ölümünü göze alarak sezaryen kesisi ile doğurturlardı, tabi bu çok nadiren uygulanan bir yöntemdi çoğunlukla sezaryen yapılmadığı için bu tür durumlarda anne de bebek de kaybedilirdi.
-Sezaryen sırasında annenin ölmediği ilk ameliyat 1500'lü yıllarda gerçekleşmiştir.
Dünyadaki ilk sezeryan (sezaryen) doğum 1500 yılında İsviçre ‘de Jacob Nufer isimli doktorun eşine uyguladığı ve başarılı olduğu ameliyattır. Tıp tarihinde bir ilktir.
Hem annenin hem de bebeğin sağ olarak kurtarıldığı ilk sezaryan ameliyatı, 1500 yılında İsviçre’nin Sigershauffen şehrinde yapıldı. Görevi, domuzları hadım etmek olan Jacob Nufer, gebe eşinin rahatsızlandığını görünce, büyük bir cesaret göstererek sezeryan ameliyatı tek başına gerçekleştirdi. Araç olarak ise, yalnız domuzları hadım etmekte kullandığı malzemelerden yararlandı.
François Rosset’nin 1581 yılında Paris’te sezaryan üzerine yayınladığı kitaba göre, Bayan Nufer, ameliyattan sonra 77 yaşına kadar sağlıklı bir yaşam sürdü ve bu arada, birinde ikiz olmak üzere, beş normal doğum daha yaptı. Daha sonraki yıllarda, bu son bilgiyi değerlendiren bilim adamları, öykünün gerçekliğine ilişkin kuşkuya düştüler.
- 1800'lü yılların sonlarına doğru bile sezaryen sırasında anne ölümü %85 kadar yüksek orandaydı. Ölümler çoğunlukla ameliyat sırasında kanamanın durdurulamaması nedeniyle olurdu.
- Amerikada ilk başarılı sezaryen ameliyatı West Virginia eyaletinde Dr. Jesse Bennett tarafından 1794 yılında gerçekleşmiştir. Eşi Elizabeth'i ameliyat etmiştir.
- İngiltere'de ilk başarılı sezaryen ameliyatı 1815-1821 yılları arasında bir tarihte James Miranda Stuart Barr isminde bir kadın tarafından gerçekleştirilmiştir.
- 1876 yılında italyan profesör Eduardo Porro sezaryen ameliyatı yapılan kadınların ameliyat sırasında rahimlerinin de alınmasını önermiştir ve uygulamıştır. Bunu savunmasındaki amaç kanamayı durdurabilmek ve enfeksiyonları önlemektir.
- Bu yıllarda henüz günümüzdeki kendiliğinden emilerek kaybolan sütür (dikiş) mataryelleri olmadığı için cerrahlar rahimdeki kesiklere ve karın içerisine dikiş atmaktan kaçınırlardı çünkü bu dikişler alınmadığı için ameliyat sonrasında enfeksiyonlara neden oluyordu.
- 1928 yılında penisilin Alexander Fleming tarafından bulundu ve 1940 yılında ilaç olarak kullanılmaya başlandı. Bu tarihten sonra sezaryen ve diğer ameliyatlarda enfeksiyonlar oldukça azalmıştır.
Ülkemizde ise, anne ve bebeğin yaşamını devam ettirdiği ilk başarılı sezaryen amaliyatı 1900′lü yılların başında saray cerrahı olan Cemil Topuzlu tarafından İstanbul Nişantaşı’ nda bir konakta gerçekleştirilmiştir.
Günümüzde anne ve bebek ölümlerini azaltmada son derece etkili bir teknik olarak yaygınca kullanılmaktadır.
SEZERYAN NE ZAMAN YAPILIR?
Sezeryan ile doğum yapılmasını gerektirecek pek çok neden olabilir. Bunların bir kısmı anneye ait nedenler, bir kısmı ise bebeğe ait nedenlerdir. Bazı durumlarda doğumun sezeryan ile gerçekleşmesi doğum başlamazdan önce kararlaştırılırken, bazı durumlarda ise doğum eylemi sırasında çıkan problemlerden dolayı sezeryan ile doğum kararı alınabilir.
Bazen gebenin kendisi sezeryan ile doğum yapmak isteyebilir , bu kompleks kararın mutlaka doktor ile tartışılıp karar varılması gerekir
ÇOĞUL GEBELİK
Karnında iki veya daha fazla bebek taşıyan kadınların bir kısmının sezeryan ile doğurtulması gerekir. Eğer çoğul gebelikte doğum çok erken haftalarda gerçekleşiyorsa veya bebeklerin rahim içindeki pozisyonları uygun değilse doktor sezeryan ile doğumu tercih edecektir. Çoğul gebeliklerde bebek sayısı arttıkça ( ikiz, üçüz, dördüz gibi) sezeryan ile doğum ihtimalide artacaktır.
İLERLEYEN DOĞUM EYLEMİ
Sezeryan ile doğumların yaklaşık üçte biri doğum eyleminin normal şekilde ilerlememesi nedeni ile yapılır. Bu gibi doğumlarda gerçekleşen rahim kasılmaları rahim ağzını istenildiği şekilde açıp bebeği ilerletemez. Bu gibi durumlarda doktorunuz bazı ilaçlar yardımı ile doğumu hızlandırmayı deneyebilir. İstenilen ilerlemenin sağlanamadığı durumlarda ise doktorunuz sezeryan ile doğumu tercih edecektir.
BEBEK İLE İLGİLİ SIKINTILAR
Bazı doğumlarda bebek sıkıntıya girebilir ve sezeryan ile doğum gerekebilir. Bunun en sık nedenlerinden biri göbek kordonunun sıkışması ve plasentadan bebeğe yeterli kan gidememesidir. Bazı doğumlarda ise fetal monitörde bebeğe ait anormal kalp atımları tespit edilip sezeryan kararı alınabilir.
Olası diğer sezeryan nedenleri;
- Bebeğin iri olması
- Bebeğin ters gelmesi
- Annedeki bazı enfeksiyonlar
SEZARYEN SONRASI YİNE NEDEN SEZARYEN?
Sezaryen ne kadar usulune uygun olarak gerçekleşirse gerçekleşsin her seferinde rahimde bir "yara izi" bırakır. Bu yara izi de ne kadar iyileşirse iyileşsin, yeni bir gebelikte rahim yeniden büyümeye başladığında ve doğum eyleminde ortaya çıkan kasılmaların etkisiyle ortaya çıkan gerginlik nedeniyle açılmaya ve ileri durumlarda yırtılmaya eğilim gösterir. Bu açılma eğilimi özellikle önceki sezaryendeki rahim kesisi (cilt kesisiyle karıştırılmamalıdır) "klasik" yani dikey olanlarda yüksektir. Ancak günümüzde sezaryenlerin önemli bir kısmı "alt segment yatay kesi" adı verilen rahim kesisiyle uygulanmaktadır. Alt segment yatay kesi iyileştiğinde yeni bir gebelik ve doğum eyleminde bu tür kesiler çok daha az gerilir ve açılma ve yırtılma olasılıkları çok daha düşüktür.
BU KESİLERİ TEKRAR İNCELEYİN
Bu nedenle özellikle daha önceki kesi hakkında bilgi sahibi olmayanlarda veya klasik kesisi olanlarda sezaryen sonrası yine sezaryen uygulanması doğru bir yaklaşımdır.
Daha önce sezaryenle doğum yapmış bir anne adayında bu neden pelvis ("çatı") darlığı gibi yeni gebelikte de devam eden bir olaysa, zaten aynı neden devam etmektedir. Bu nedenle bariz pelvis darlığı olan bir anne adayı tüm doğumlarını sezaryenle gerçekleştirme durumundadır. Ancak şu da bilinmelidir ki, bariz pelvis darlığı gerçekte çok sık rastlanan bir durum değildir
Bir anne adayının geçirmiş olduğu sezaryen sayısı arttıkça artan riskler nelerdir?
Sezaryen sayısı arttıkça rahime yapılan kesi sayısı artar ve oluşan nedbe dokusu yeni bir gebelikte gerilerek açılmaya ve yırtılmaya daha da duyarlı hale gelir.
Sayı arttıkça ameliyata bağlı, ameliyatın doğal sonucu olarak karın içinde ortaya çıkan yapışıklıklar artar. Bu yapışıklıklar yeni bir ameliyatta rahime ulaşılmasını zorlaştırabilir ve/veya rahime ulaşılmaya çalışılırken mesane gibi komşu organların zedelenmesine neden olabilir.
Sayı arttıkça doğası gereği rahim kesisi yakınlarında yerleşim göstermeyi "seven" plasentanın doğum kanalına yakın ve hatta bu kanalı kapatacak şekilde yerleşme olasılığı artar. Placenta previa adı verilen bu durum, plasenta dokusu rahimin kas liflerinin içinde yerleştiği durumda (accreata-"akreata" okunur) daha da karmaşık bir hal alır ve cerrahi işlemin seyrini zorlaştırabilir ve oldukça komplike hale sokabilir.
Bir kadın maksimum kaç kez sezaryen olabilir?
Yukarıda bahsedilen riskler daha önceden bir kez sezaryenle doğum yapmış bir kadının yeni bir gebelik ve doğum eyleminde nispeten az ortaya çıkarlar. Ancak özellikle ikinci sezaryen sonrasında üçüncü bir sezaryen uygulanan kadınlarda yukarıda bahsedilen risklerin sayısı sezaryen sayısı arttıkça eksponansiyel ("sayı arttıkça her artışta daha da hızlı artan" bir şekilde) artış gösterir. Ortadoğu ülkeleri gibi çocuk sayısının özellikle "önemli" olduğu ülkelerde kadınlara 8 adet sezaryene kadar uygulandığı literatürde görülmektedir. Yine de bir kadın için olan mantıklı olanı ideal olarak iki, maksimum üç sezaryenle ailesini tamamlamasıdır.
SSVD uygulanması için gerekli koşullar nelerdir?
Not: Aşağıda benim de eğitim almış olduğum İstanbul Tıp Fakültesi SSVD yaklaşım protokolü yeralmaktadır. Her ekolün SSVD konusunda yaklaşımı farklı olabilir...
1-Anne adayı SSVD konusunda istekli olmalı ve zorlanmamalıdır.
2-Anne adayının pelvis ("çatı") yapısı normal doğum yapmaya uygun olmalıdır.
3-Anne adayında rahim şekil bozukluğu, ya da önceki doğumlarında rahimin yırtılması gibi bir durum söz konusu olmamalıdır.
4-Anne adayı daha önceden yatay kesili bir ya da en fazla iki sezaryen geçirmiş olmalıdır.
5-SSVD uygulanacak merkezin koşulları çok önemlidir. SSVD uygulandığında tüm eylem boyunca bebeğin kalp atışları ve rahim kasılmaları yakından izlenmeli, acil bir sezaryen için ekip ve ameliyathane hazır bulunmalı, merkezde anne ve bebek yoğun bakım ünitesi bulunmalıdır. Çoğu durumda SSVD uygulanacak anne adayının kan grubuna uygun en az iki ünite taze kan hazır bulundurulur.
Hangi durumlarda SSVD uygulanması sakıncalıdır?
1-Daha önce dikey klasik insizyonla sezaryen öyküsü
2-Rahimin doğum eyleminde yırtılması (rüptür) öyküsü
3-Daha önce çeşitli nedenlerle rahime yapılmış cerrahi işlemlerde rahime derin kesiler yapılmış olması (miyom operasyonlarında olduğu gibi).
5-Mevcut gebelikte normal doğumu zorlaştıracak etkenlerin varlığı (iri bebek gibi)
6-Daha önceki sezaryen nedeninin devam etmesi (dar pelvis gibi)
7-İkiz gebelik, makat gelişi, miad geçmesi gibi nedenler tam bir engel teşkil etmemekle birlikte SSVD uygulanırken çok daha dikkatli olunması gereken durumlardır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara