Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Sen başbakansın kimse seni iplemiyor'

CHP Grup Toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'a sert yüklendi; 'Sen başbakansın kimse seni iplemiyor' dedi.Kılıçdaroğlu, 'Fazıl Say'ı hapse atmazsanız namertsiniz' dedi

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-29 14:05:41

'Sen başbakansın kimse seni iplemiyor'
CHP Lideri, "Uludere'de yaşananları her yurttaşın bilme hakkı var. 'Mahkeme sonucunu bekleyin' diyorlar. İki gariban pilot bulup sorumluluk yükleyecekler ama sorumluluk hükümettedir" diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, özel yetkili mahkemelerin siyasi iradeden talimat aldıklarını iddia ederek, ''Bu mahkemeler (özel yetkili mahkemeler) Kenan Evren'in sıkı yönetim mahkemelerinin 2012 versiyonudur'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin siyasi gündeminin yoğun olduğunu, ancak bu gündemin büyük bölümünün geniş halk kitlelerini ilgilendirmediğini, halkın gündemi ile siyasetin gündeminin farklı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, CHP olarak her iki gündemi de bir arada tutmaya özen gösterdiklerini ifade etti.

Orta Anadolu'da patates üreticilerinin sorunlarını araştırmaları için dört milletvekilini görevlendirdiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, onların derdini yalnızca CHP'nin bildiğini söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, ''Sizin dertlerinizle ilgilenen tek parti, CHP'dir. Şu veya bu şekilde geçmişte belki CHP'ye sempati göstermediniz, belki oy da vermediniz ama artık herkesin şapkasını önüne koyup düşünme vaktidir. Ülkeyi yönetenlerden hesap sormalısınız. Bu da demokrasilerde sandıkla olur. Artık AKP'ye sempati duymayacaksınız. Sizin partiniz CHP'dir'' diye konuştu.

Esnafın oyunu AK Parti'ye verdiğini, ancak AK Parti'nin esnafın sonunu getirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, 2002 yılında, krizin en yoğun yaşandığı dönemlerde 10 milyon 26 bin olan icra dosyası sayısının, 2011 yılında 20 milyon 506 bine yükseldiğini söyledi.

Konya'dan daha küçük olan Hollanda'nın yılda 80 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ettiğini, Türkiye'de ise bu rakamın 12 milyar dolar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bunun nedenin siyasi irade olduğunu ifade etti.

İzmir'de, Pamukçu Beldesi'nde uğradığı bir kahvehanede vatandaşların sorunlarını dinlediğini anlatan Kılıçdaroğlu, herkesin dertli olduğunu söyledi. Üreticinin sarımsağı 1 liraya mal ettiğini, ancak 50 kuruşa alıcı bulamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Eğer böyle giderse, 1 liraya mal ettiğinize 40 kuruşa da alıcı bulamazsınız. Köylü kardeşlerime sesleniyorum: Sizin partiniz CHP'dir. Destek vermezseniz, sizin kazançlarınızdan alınan vergiler birilerine faiz olarak ödenir. Bu tabloyu artık görün'' dedi.

İktidarın, gündemi değiştirmek, vatandaşın düşünmesini engellemek için her şeyi yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, vatandaşın sakin ve dikkatli düşünmesi, iktidarın izlediği politikadan yarar gelip gelmediğini sorgulaması gerektiğini söyledi.

-''Sen artık TBMM Başkanlığı koltuğunda rahat oturamazsın''-

Milletvekillerinin tutuklu olmasına rağmen TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in, ''Elimden bir şey gelmiyor'' dediğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

''O zaman neden boyundan büyük işlere girdin. Bunu sormayacak mıyız? Defalarca uyardık, 'bir ülkede milletvekilleri hapisteyse, bu sorun TBMM'nin sorunudur' dedik. 'Çözecek olan TBMM'dir' dedik. Üç partinin grup başkanvekillerini çağırıyorsun, neden AKP'yi çağırmıyorsun? 'Bu üçü anlaşamazlar, dolayısıyla AKP'nin eline koz vereceğiz...' Ama anlaştılar, ne oldu? AKP'ye gönderdin, o izin vermedi. 'Bu olmuyor, benim elimden de bir şey gelmiyor...' Sen artık TBMM Başkanlığı koltuğunda rahat oturamazsın. Kusura bakma, kimse seni dikkate almaz bu saatten sonra. 'Benim gücüm var' diye ortaya çıkma. Senin gücün yok. Sen itiraf ettin, 'elimden bir şey gelmiyor' dedin.''

İki hafta önceki grup toplantısında basın mensupları ile ilgili bazı düşüncelerini dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Bekir Coşkun için, ''Kaleminden pislik akıyor'' dediğini, ancak basının büyük kısmının sessiz kaldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Tabii ki bundan cesaret aldı postmodern diktatör, 'sizin boynunuzdaki tasmaları ben çıkardım' dedi. Bunu basın mensuplarının önünde söylüyor. Ertesi gün gazetelere bakıyorum, basın mensupları kendilerine yapılan bu hakareti en ağır şekilde eleştirecekler mi diye. Bir iki yazar dışında, tamamında Recep Tayyip Erdoğan'a övgü var. Dönüp bir kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Medyada özgürlük olmadığını biliyoruz da 'boynunuzda tasma var' diyen bir Başbakan var. En azından bunu içinize sindiremediğinizi söyleyin. Türkiye'de basın tarihinde, gazetecilere bu denli bir hakaret ilk kez yapılıyor. Kendisini eleştirenlere tahammül edemiyor, 'sizin boynunuzda tasma vardı, o tasmaları ben çıkardım şimdi başka çevreler boynunuza o tasmaları taktılar' diyor. Bunu ben içime sindiremiyorum. Basın özgürlüğü için mücadele eden bir kişi olarak içime sindiremiyorum. Medyanın da içine sindirememesi lazım. Böyle bir anlayış, böyle bir tutum, demokrasi olabilir mi? Siz bunun adına, 'ileri demokrasi' diyorsunuz.''

-''Atmazsanız namertsiniz''-

Her ülkenin, içinden, Fazıl Say gibi bir sanatçıya sahip olmayı geçirdiğini belirten Kılıçdaroğlu, Say'ın, yılın 340 gününü yurtdışında geçirerek Türkiye'yi tanıttığını ifade ede etti.

Ancak Say'ın, 1,5 yıl hapisle yargılandığını belirten Kılıçdaroğlu, ''Demokrasiye bakın siz. Nasıl anlatacaksınız bunu dünyaya? Siz onu hapse atacaksınız. Atmazsanız namertsiniz, atın bakalım, cesursanız atın. Savcı, hakkında fezleke düzenlemiş. O savcı acaba kendisine savcı sıfatını yakıştırıyor mu merak ediyorum. O savcı sanat,kültür nedir biliyor mu? Fazıl Say kimdir onu biliyor mu? Siyasi otoriteden talimat alanlara savcı denmez, onlar olsa olsa kapı kullarıdır'' dedi.

-''AKP'nin korku imparatorluğunun anahtarı''-

Özel görevli mahkemelerin birer operasyon mahkemeleri olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, bu mahkemelerin siyasi iradeden talimat aldıklarını, o talimat çerçevesinde görev yaptıklarını, ''Başbakan Erdoğan'ın iki dudağına baktıklarını'' ve talimatla işlem yaptıklarını bildiklerini iddia etti.

''Bunların, toplumda adalet değil, adaletsizlik dağıttığını da çok iyi biliyoruz'' diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Her seferinde söylüyorum. Nihayet bu ülkenin Cumhurbaşkanı da söyledi, Meclis Başkanı da söyledi. Bu ülkenin Ulaştırma ve Haberleşmeden Sorumlu Bakanı da söyledi. 'Bu mahkemeler sınırları aşıyor, düzeltilmesi lazım' dendi. Bu kadar insan mağdur olduktan sonra yeni mi aklınız başınıza geldi? Bunlar topluma çeki düzen vermek istiyorlar. Baskı kurmak istiyorlar toplum üzerinde. AKP'nin korku imparatorluğunun anahtarı konumunda bunlar. İktidarın, AKP'nin toplum üzerindeki sopasıdır bunlar. 'Konuşursan sopayı yediririm. Konuşursan sabahın altısında gelirim, seni tutuklatırım, aylarca içeriye atarım...' Bu mahkemeler, Kenan Evren'in sıkı yönetim mahkemelerinin 2012 versiyonudur.

Bu mahkemelerde yargılananlar adalet istiyorlar. 'Siz iddianame hazırladınız ama bunun dayandığı bütün bilgiler yanlış ve sahte' diyorlar. 1500'ün üzerinde kanıt koyuyorlar ortaya. Bilirkişi görevlendirilmesini istiyorlar. Mahkemeler ise 'hayır. Önce sizi mahkum edeceğiz sonra bakarız' diyorlar. Mahkemeye bakın, engizisyon mahkemeleri bile daha adildi. Böyle bir anlayış olabilir mi? Avukatlar da 'bilirkişi görevlendirin' diyorlar. Mahkeme 'hayır' diyor. Avukatlar da o zaman 'biz de davaya girmeyeceğiz' diyorlar. Sen misin duruşmaya girmeyen, bir kanun teklifi veriyorlar, 'avukat olmadan da biz karar vereceğiz' diyorlar. Kanun çıkarıyorlar. O hakimlere sormak istiyorum: Bilirkişi atasanız ne olur? Onlar biliyorlar ne olacağını. Bütün sahtelikler ortaya çıkacak. Sonra dava çökecek. O zaman dönüp o yargıçlara tarih soracaktır: Sen bu insanları sahte delillerle yıllardır hapiste neden tuttun' diye soracaktır.''

Bilirkişi atamayan, savunma hakkını kısıtlayan bir yargının, yargı olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, ''O mahkemede oturan yargıç da yargıç değildir. Giydiği cübbe de yargıç cübbesi değildir. O koltuktan istifa etsin, ayrılsın, Meclis'e gelsin hesabını versin. O yargıçlar, çocuklarına bile hesap veremeyeceklerdir. Tarih önünde onlar mahkum olacaklardır. Yargıcın önce kafasının bağımsız olması lazım. Yargıcın vicdan taşıması lazım. Vicdan değil de siyasi otoritenin talimatını vicdanında taşıyorsa, kimse kusura bakmasın o yargıç değil, başka bir şeydir'' diye konuştu..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, Uludere konusunda ''Sen İdris Naim Şahin'in mi yoksa Çelik'in dediğini mi haklı buluyorsun?' diye sorarak, ''(Ben şunun yanında duruyorum) de. Demezsen 'benim haberim yoktu' olayına ikinci bir katmer eklenecektir, sen ülkeyi yönetemiyorsun demektir'' görüşünü savundu.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Uludere olayının ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Uludere'de istihbaratı kimin verdiğini sorduklarını ancak açıklanmadığını belirten Kılıçdaroğlu, ABD'de bir gazetenin, ''ABD'nin verdiğini'' açıkladığını anımsattı. Kılıçdaroğlu, ''Hemen yalanlama. 3-4 saat halvet oldular, Sayın Genelkurmay Başkanı ile Sayın Başbakan, oturdular, yalanlamaya karar verdiler. Pentagon, 'raporumuz sızdı', Wall Street Journal 'haberimiz doğru, arkasındayız' dediler. Bizimkilerden tık yok. Bu gazete, bunu yazarak Obama'yı zor duruma sokuyormuş, sana ne?'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, ''Uludere'de insanlar öldürüldü, sonradan haberim oldu'' dediğini, bunun müthiş bir itiraf olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Eğer bir ülkeyi yöneten kişi, taşeronların talimatıyla ülkeyi yönetiyorsa, o ülkede kendisini başbakan olarak görmesin. Ülkeyi senin bağımsız iraden yönetecek. Bir ülkede savaş uçakları kalkıp, başka ülkeye bomba atıyor, sen başbakansın, kimse seni iplemiyor bile. Nasıl başbakansın, nasıl ülkeyi yönetiyorsun? Bir Başkan'ın nasıl aciz konumda olduğunu kendisi itiraf etti.''

-İçişleri Bakanı Şahin'in sözleri-

İçişleri Bakanı İdris Şahin'in Uludere olayına ilişkin sözlerine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in, açıkladığı kendi düşüncesi değil; kapalı kapılar ardında AKP'de bakanların, Başbakan'ın konuştuğu şeyler. Tepki gelince, sazı bu sefer başkası eline aldı; Sayın Hüseyin Çelik. Bakan'ın açıklaması insani değilmiş. Bakanlar Kurulu'nda bunlar oturacaklar, hepsi insani, birinin düşünceleri insani değil. Nasıl karar verecekler? Başbakan'a bir soru: Sen Şahin'in dediğini mi yoksa Çelik'in dediğini mi haklı buluyorsun? Biri beyaz, biri siyah, bu kadar farklı. Kimin yanında duruyorsun çık söyle, 'Ben şunun yanında duruyorum' de. Demezsen kusura bakma, 'benim haberim yoktu' olayına ikinci bir katmer eklenecektir, sen ülkeyi yönetemiyorsun demektir. Talimat vermiş 'Siz konuşmayın, bundan sonra ben konuşacağım.' Konuştu da büsbütün berbat etti. 'Kürtaj cinayettir, her kürtaj Uludere'dir' diyor. Hangi mantıkla söylenir bu? Kürtajla savaş uçaklarının 34 yurttaşımızı öldürmesi arasında ne ilgi var? Gündem değiştirecek ya. Büyük bir ihtimalle, 'Her kürtaj bir Uludere'dir' yerine başka bir sözcük vardı, atladı onu söylemedi ya da bilinçaltına Uludere yerleşmiş. Uludere konusunda açık ve net, çıkıp bu milletten özür dilemediğin sürece, Uludere olayı senin yakandan düşmeyecek, çıkıp özür dileyeceksin. Bir başkası da 'Soruşturma sonucunu bekleyin' diyor. Şimdi mahkeme arıyorlar, mahkeme bulacaklar, o mahkeme Deniz Feneri gibi olacak, orayı burayı gezecek, sonunda gariban iki pilotu bulacaklar, 'siz sorumluydunuz niye bomba attınız' diyecekler.''

-''Zaman aşımı yoktur''-

Kılıçdaroğlu, bu olayın bütün ayrıntılarını, herkesin öğrenme hakkı bulunduğunu dile getirdi.

Tezkerenin, Hükümet'e, hudut, şumul, miktar ve zamanı Hükümetçe belirlenecek şekilde TSK unsurlarının Irak'ın kuzeyine girmesine izin verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, sorumlunun da Hükümet olduğunu belirtti.

Kılıçdaroğlu, ''(Bombalandı haberim yok) demekle, bu işten kurtulamazsın. Orada insanlık dramı yaşandı, insanlar öldürüldü, hesabını birilerinin vermesi gerekir. Bu işte zaman aşımı yoktur. Elinde sonunda bir gün bu işin hesabını bu millete mutlaka vereceksin'' dedi.

-''Bu kadar sığ anlayış olabilir mi?''-

En büyük sorunlardan biri olan terörün, 30-40 yıldır çözülemediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, nasıl çözüleceği konusunda aciz bir hükümetin bulunduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

''Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesinde, jandarma otomobili çeviriyor, jandarma aracına çarpıyor, hasar oluyor, 90-100 km yoluna devam ediyor. O aracı niye durduramadıklarını sordum. Bana bugün cevap veriyor, 'ya içinde siviller olsaydı ne olurdu?' diyor. Uludere'ye gidiyor 'terörist' diye sivilleri öldürüyorsun, teröristlerin arabasına ateş etmiyorsun 'sivil' diye. Kafaya bakın siz. 100 kilometre giden bir araç, Göksun'dan Pınarbaşı'na geliyor, yolda durduracak çivili bariyer de mi bulamadınız? 'Bunu izleyeceğiz' diyor. Anlaşıldı, bunların terörle mücadelesi şu; bomba yüklü araç izlenecek, kaç kişi öldüyse terörle mücadele edecekler. Bu kadar kısır bir anlayış olabilir mi, teröre karşı bu kadar sığ bir anlayış olabilir mi? Hata yaptığını söyle. Hayır, savunacak. Tek otorite ya her söylediği doğru ya dokunmak ibadet ya. Böyle bir algıyı toplumda yaratmak istiyorlar. Erdoğan, sen bu ülkede postmodern bir diktatörsün, bütün dünya öğrenecek.''

-''Erdoğan'ın kurşun askerleri''-

Kılıçdarolu, AK Parti iktidarı döneminde faili meçhul 139, ''dur'' ihtarına uymadığı için 428, gözaltında veya cezaevinde 322 kişinin öldüğünü belirterek, ''İşte bizim demokrasimiz, insan hakları karnemiz bu. Onun için kimse Erdoğan'a demokrat, demokrasi hayranı görmesin. Onun ne olduğunu biliyoruz'' dedi.

Hava iş kolunda grev yasağı getirileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bunun uluslararası sözleşmelere, ILO sözleşmelerine, Avrupa Sosyal Şartı'na aykırı olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Refarandumda ne diyordu şimdi ne diyor. 'İstediğimi yaparım, parlamentoda çoğunluğum var, AKP milletvekilleri kalk deyince kalkar, otur deyince otururlar, el kaldırın deyince kaldırırlar. Onlara ne Avrupa Sosyal Şartı, ILO sözleşmesi, Anayasa'nın 90. maddesi...' Milletvekili değil, Erdoğan'ın kurşun askerleri. Hukuk mantığını, yasama organını güçlendirmemiz lazım'' diye konuştu.

-Yeni bir anayasa profesörü''-

Kılıçdaroğlu, atanamayan öğretmenlere ilişkin kanun teklifi vereceklerini ifade ederek, ''Başbakan geçen öğretmenlerle ilgili de bir laf etti; her şey bilir ya, en son ihtisas alanı kadın doğum uzmanı. Öğretmenler, bin 624 lira, çok büyük paralar alıyormuş, 40 saatlik işin karşılığında fazla alıyormuş. Sen, 'Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum' diyen bir İslam düşünürünü bilmiyor musun?'' dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın, anayasa konusunda CHP'nin mızıkçılık yaptığını söylediğini belirterek, sözlerini, ''Anayasa konusunda sen mızıkçılık yapıyorsun. Hani ilkokul öğrencileri var, arkadaşını döver, sonra öğretmene 'bu bana yumruk attı' der, onun gibi. Erdoğan, sen meraklanma, demokrasi, özgürlük, kadın hakları, insan hakları, kadın erkek eşitliği için mücadele ediyoruz ve bunları getirmekte kararlıyız. Sana rağmen yapacağız, sen engel oluyorsun. Bir konuda tartışma çıkmış, 'Bunu gidip Erdoğan'a danışacağız.' Demek ki yeni bir anayasa profesörümüz de oluyor. Hepimizin gözü aydın'' diye tamamladı.

AJANSLAR

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara