Mısır'da uzun zamandır beklenen tarihi seçim sona erdi . Müslüman Kardeşler'in adayı Muhammed Mursi, Mübarek rejiminin en son Başbakanı Ahmet Şefik'le birlikte ikinci tura kaldı.. Üçüncü sırayı ise her iki yöne de eğilimi bulunan milliyetçi kanadın temsilcisi Hamdin Sabbahi aldı.
Seçime katılan ilk beş adayın aldığı oyların birbirine yakın olması dikkat çeken noktalardan biri. Öte yandan kamuoyu yoklamalarında seçimin iki favorisi olarak gösterilen eski Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa beşinci sırda yer alırken Abdul Munim Ebul-Futuh ise dördüncü sıraya yükseldi.
Seçimde en büyük sürprizi ise milliyetçi kanadın temsilcisi Hamdin Sabbahi gerçekleştirdi. İkinci tur 16-17 Haziran tarihlerinde yapılacak. Seçimde öne çıkan adaylardan olan Ahmet Şefik’in kazanma olasılığı gergin ortamı oluşturuken Müslüman Kardeşler'in seçim zaferinin ise tüm dengeleri sarsacağı yorumları yapılıyor. Seçim sonrasında oy tasnifi işlemleri sırasında sandık müşahidine izin verilmediği gerekçesiyle Ahmet Şefik itirazda bulundu.
Mısır seçimi ve Müslüman Kardeşler üzerine Ahmet Varol, Ali Bulaç ve Akif Emre tarafından yazılan yazılar;
Ahmet Varol ‘Mısır’da Sonuç İkinci Tura Kaldı'' başlıklı yazısında Muhammed Mursi’in birinciliğinin kesinleştiğini, ancak üçüncü sırada kimin yer alacağını ve üç adayla mı gidileceğini yazdı. İslami kesimi temsil eden diğer bir aday Ebul Fütuh’un ikinci turda üçüncü sıraya girerse Muhammed Mursi’nin oylarını etkileyeceğini savundu.
Akif Emre ise; Mısır'ın Arap dünyasındaki öncelikli konumu sadece demografik ve coğrafi büyüklüğünden kaynaklanmadığını , aksine Mısır Arap kimliğini oluşturan kültürel kodların harmanlandığı bir havza olduğunu dile getiriyor . Ayrıca Şam ve Bağdat merkezli devlet oluşumlarını, tarihsel olarak Arap daha geniş anlamda İslam tarihinin belirlediği tespiti üzerinde Şam merkezli siyaset Bizans, Bağdat merkezli siyasetin acem etkisini taşıdığını belirterek Mısır’ın kültürel ve siyasi kodları üzerinden bugünü yorumluyor.
Son Olarak Ali Bulaç, Seyid Kutub’u merkeze alarak, Müslüman Kardeşler'in ortaya çıkışı ile Türkiye'deki Sosyal Müslümanlık arasında ilginç bağlar olduğunu aynı zamanda yakın-uzak mesafeden benzerlikler dile getiriyor. Öte yandan yaptığı bu tespit üzerinden “ Müslüman Kardeşler”in ortaya koyduğu pratikleri değerlendirerek “ İslamcılık’ta şiddet sorununu ele alıp Seyyid Kutub metodolijisi üzerinden tartışıp değerlendirmeler yapıyor.
İşte yazarların o yazıları :
AKİF EMRE
.jpg)
Mısır, bunlardan bağımsız ama yerel unsurlarla birlikte Bağdat'ın, Şam'ın birikimini de mezceden bir yapı çıkardı. Kudüs'ü işgal eden Haçlılar, Mısır'da, Nil deltasında saplandıkları için kalıcı olamadılar. Osmanlı'nın eyaleti olmasına karşın modernleşme ve Batılılaşmada merkezle at başı gitmesi ve İstanbul'un kuşatıcı gücünü yitirdikçe karşı bir denge unsuru olarak öne çıkması... Özellikle Fransız ve İngiliz nüfuzunun önce burada yerleşerek merkezi kuşatması tesadüf değil.
Mısır siyasi etkisi bir yana, tüm Arap ruhunun buluştuğu, Asya ve Afrika'nın kültürel zenginliğinin harmanlandığı bir potadır. Mısır'ın tarihine ve kültürüne dair tüm bu hatırlatmalar Mısıra güzelleme olsun için değil elbette. Tam aksine, çok aktüel bir meseleyi tartışmak için bunca çaba. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
__________________________________________________________________________
Ahmet Varol

Bu durumda üçüncü sıraya kalacak kişinin kim olacağı önem taşıyor. Biz bu yazıyı yazarken henüz kesinleşmemiş ikinci önemli husus da buydu. Üçüncü sırada ise Hamdin Sabbahi veya Abdulmunim Ebu’l-Futuh’un yer alması ihtimali vardı.
O durumda bunların kimlikleri ve siyasi çizgileri etkileyici olacak. Ebu’l-Futuh’un İslâmî kesimi temsil ettiğinden ve siyasi çizgisinden söz etmiştik. Oyların yarıdan çoğu netleştiğinde üçüncü sırada görünen ama çok az bir farkla Ebu’l-Futuh’tan önde giden Hamdin Sabbahi ise Nasırcı kesimi temsil ediyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
___________________________________________________________________________
ALİ BULAÇ

1928'lerde Müslüman Kardeşler Hasan el-Benna'nın liderliğinde "politik bir hareket" olarak ortaya çıkmadı. Politikaya dolaylı yollardan atıflarda bulunuyordu. Sebebi Mısır'ın bir sömürge yönetimi altında olmasıydı. Sömürge yönetiminde yapılması gereken en önemli işlerden biri tabii ki sömürgeciliğe karşı savaşmak, bununla mücadele etmekti. Bu öncelikli bir hedeftir. Buna paralel ve belki de bundan önce yapılması gereken şey, sömürge yönetimin toplumun bünyesinde meydana getireceği tahribatları önlemektir. Bunun da büyük ölçüde ahlaki ve manevi takviye hareketi olması gerekirdi. Hasan el-Benna'nın başında olup formüle ettiği İhvan ve faaliyeti bu hedefi merkeze alıyordu. Toplumu fikri, ahlaki ve manevi bakımdan güçlü tutmak, direncini sürekli artırmak.
İhvan-ı Müslimin'in politik bir harekete dönüşmesi Seyyid Kutup gibi bir zatı ön plana çıkarmış oldu. Ve tabii bu Seyyid Kutup'un Türkiye'deki İslamcıları bu şekilde etkilemesinin önemli sebeplerinden biridir. Bu dönemde de Türkiye'de Müslümanlar siyasî faaliyetlere başlamışlardı. 1970'lerin başlarında MSP'nin gençlik teşkilatlarında İhvan'ın kitapları okunuyordu. Merkez sağ ve merkez solun dışında yani kapitalizmin, sosyalizmin, komünizmin ve milliyetçiliğin dışında kendine bir siyasî mecra arayan Müslümanlar için Seyyid Kutup'un formüle ettiği İslami hareket tam da uygun düşüyordu. Tefsirinin yayınlanmasıyla da Seyyid Kutup büyük bir kabul gördü. Seyyid Kutup'un kabul görmesinin diğer önemli bir sebebi, hem sosyolog olarak toplumu iyi tanıması, Batılı kavramları analiz edebilme formasyonuna sahip olması, hem de aynı zamanda İslami ilimlere vukufiyetidir. "Fi Zilal'il-Kur'an" adıyla tefsir yazabilecek kadar tefsir ilmine, geleneksel usule ve Kur'anî ilimlere vâkıf istisnai bir şahsiyettir.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...