Dolar

34,8957

Euro

36,7306

Altın

3.012,17

Bist

10.058,63

Cezayir'den müttefik olur mu?

Arap devrimleri ile Ortadoğu yeniden şekillenirken bu değişim süreci farklı fırsatlara ve sorunlara da yol açmaktadır.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-25 12:14:20

Cezayir'den müttefik olur mu?
Özellikle Suriye'deki devrim hareketinin getirebileceği değişim İsrail, İran ve Suudi Arabistan gibi birçok tarafı etkileyeceği için sorunun çözümünü de karmaşıklaştırmaktadır. Suriye'deki değişim özellikle İran'ın bölgedeki gücünü ve çıkarlarını yakından ilgilendirdiği için demokratik dönüşümü destekleyen Türkiye ile göründüğünden daha ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Hatta bu sorun Türkiye'nin Irak ile ilişkilerini bile olumsuz etkilemektedir. Diğer taraftan, Birleşmiş Milletler'in İran'a uyguladığı ambargo Türkiye'yi de bağladığı için İran'la ticaretin zayıflaması da Türkiye'yi yeni müttefik arayışına itmektedir. Bu durumda İran'ın alternatifi, daha uygun özelliklere sahip, işbirliğine istekli ve genelde ihmal ettiğimiz Cezayir olabilir mi?

Tarihsel olarak İran'a göre Cezayir ile ilişkilerimiz daha olumludur. Osmanlı Devleti'nin bölgede İran (Safevi Devleti) ile yaşadığı büyük rekabete karşılık, coğrafî keşifleri ve teknolojik üstünlüğü ile Batı'nın bölgedeki yayılma tehditlerine karşı Osmanlı Devleti'nin Arap dünyasını ve özellikle Cezayir'i fethi zor olmamıştır. Cezayir'e verdiği kısmî özerklik ile uzun süre birlikte yaşanmış ve Cezayir halkı ile Anadolu'dan giden Türkler kolayca kaynaşmışlardır. Dolayısıyla, Cezayir'de Osmanlı'ya ve Türklere bakış, İran'dakinden çok daha olumludur. Cezayir bağımsızlık oylamasında Türkiye'nin Fransa'nın yanında oy kullanmasının yarattığı büyük hayal kırıklığı 1980'lerde Turgut Özal'ın Cezayir'den özür dilemesi ile aşılmış ve ilişkiler normalleşerek üst düzeyde birçok ziyaret ve anlaşma yapılmıştır.

Cezayir, Kuzey Afrika'da nüfusu, petrol gelirleri, bağımsız ve aktif dış politikası ve entelektüel ağırlığı ile liderlik potansiyeli olan bir ülkedir ve bunu gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Ancak bölgede etkin olmak isteyişi, İran'la yaşanan rekabet gibi değil işbirliği odaklıdır. Afrika'daki Fransız ağırlığı düşünüldüğünde bu durum, hem Cezayir'e hem de Türkiye'ye yarar sağlayacağından işbirliği için bir müttefikin bulunması anlamına gelmektedir. FIS'in seçim zaferinin iptaliyle 1990'larda yaşanan iç savaş ve askerî yönetimden çok zarar gören ve içe kapanmışlıktan 1999'da Bouteflika'nın başkan seçilmesiyle çıkmaya başlamıştır. Ülke siyasetinde askerin siyasetteki ağırlığı bitmese de yönetim belli ölçüde sivillere geçmiştir. Halihazırda iki ülke arasında yeterince fark edilmeyen geniş bir işbirliği zemini bulunmaktadır. Cezayir ile ekonomik, kültürel ve siyasî her alanda ilişkilerin gelişme potansiyeli göründüğünden daha fazladır. Ancak Türkiye'nin bu ülkeye bakışını değiştirmesi gerekmektedir. Cezayir de buna hazırdır çünkü yatırım çekmek ve bölgede daha fazla varlık göstermek istemektedir. Ayrıca, Türkiye ile arasında ciddi sorun bulunmamaktadır. Cezayir'e yapılacak üst düzey ziyarette yatırım, ihaleler, akademik ve kültürel ilişkiler geliştirilebilecektir. Türkiye'ye yönelik ilgi fazla olduğu için özellikle vizelerin kaldırılması her iki tarafın da yararına olacaktır. Cezayir bölgede ciddi bir entelektüel birikime sahip olduğu için iki ülke arasında özellikle akademik işbirliğinin geliştirilme potansiyeli yüksektir.

Arap Baharı'nın estirdiği değişim rüzgârından etkilenen Cezayir'in 75 yaşındaki lideri Bouteflika, bağımsızlık mücadelesi verdiği Cezayir'de kötü bir miras bırakmamak için büyük ihtimalle değişime ve demokrasiye geçişe yavaş yavaş imkân verecektir. 10 Mayıs'taki parlamento seçimleri siyasî tabloyu değiştirmedi. Katılımın düşük olduğu seçimlerde Başkan Bouteflika'ya yakın hükümet ortağı Milli Kurtuluş Cephesi (FLN) yüzde 34 oyla birinci,

Ulusal Demokratik Ralli (RND) ikinci ve sistem içindeki İslamî partilerin oluşturduğu Yeşil Cephe üçüncü çıktı. İslamcı partiler seçimlere hile karıştırıldığından şikâyetçi oldularsa da sonuç değişmedi. Yine de bu seçimler ile ülkede çoğulcu demokratik sürecin önü açılmış oldu. Yapılması istenen demokratik, siyasî ve bürokratik reformlarda Türkiye'den de destek istenebilir.

SOĞUYAN İLİŞKİLERE ALTERNATİF ÜRETMEK GEREKİR

Suriye, Irak, İran ve İsrail ile ilişkilerde sorun yaşadığımız bu yeni dönemde Cezayir ile stratejik ortaklık potansiyelimiz de bulunmaktadır. Aynı durum İran ile söz konusu değildir. Hâlbuki ilişkilerimizin en iyi olduğu dönemde bile farklı anlayışlar ve çıkarlar yüzünden İran ile stratejik ortaklık imkânı olmamıştır. Arap Baharı sonrasında İran ile bu stratejik farklılaşma daha net ortaya çıkmıştır. Ancak Cezayir yönetici elitleri, Arap Baharı'ndan çok hoşnut olmasalar bile engel de olmaya çalışmamışlardır. Devrim esnasında Kaddafi'ye verdikleri destekten sonra ilişkiler normalleşmeye başlamıştır. Ayrıca, Cezayir'in özellikle İsrail karşıtı tutumu çok eskiye dayanır. İsrail karşıtı politikamıza kardaş Azerbaycan'ın destek vermediği bir dönemde işbirlikleri çeşitlendirmek yalnızca yarar sağlar. İran'ın tersine ve Türkiye'ye benzer şekilde Cezayir, dış dünya ile ve özellikle Batı ile ciddi sorun da yaşamamaktadır.

Diğer Arap ülkeleri gibi Cezayir'in en önemli sorunu yüzde elliye varan genç nüfusa yeterince istihdam sağlayamamasıdır. Ekonomik olarak petrol ve doğalgaz geliriyle önemli maddi imkâna sahip olmasına rağmen, bu sektörler istihdam yaratan alanlar değildir. İşsizlik yüzde 10 civarında seyrederken genç işsizliği (15-24 yaş arası) yüzde 24 civarındadır. Devletçi ekonomilerden özellikle 2000'lerde tamamen olmasa bile belirli ölçüde vazgeçmiştir. İran'a göre dünyaya daha açık bir ekonomiye sahiptir ve İran'ın 81 milyar dolar gayri safi milli hâsılasına karşı Cezayir'inki azımsanmayacak düzeyde 52 milyar dolar civarındadır. Türkiye'nin Cezayir ile 2010'daki ticaret hacmi 2,8 milyar Euro olurken, İran ile ticaret hacmi aynı yıl İran ile 8 milyar Euro'dan fazladır. Dolayısıyla, Cezayir ile ticaretin gelişme potansiyeli daha fazladır.

İstihdam yaratmak için Cezayir yabancı yatırım çekmeye çalıştığı için Türk yatırımlarına ve ekonomik işbirliğine büyük alan vardır. Ayrıca, Cezayir ciddi altyapı iyileştirilmesi için büyük kaynak ayırdığı için ihalelere de talip olabilirler. Bunun için siyasî ve diplomatik destek şarttır. Cezayir ile ekonomik ilişkilerimiz İran düzeyinde olmadığı gibi atom çalışmaları yüzünden İran ambargoya maruz kaldığı için Türkiye'nin ticareti olumsuz etkilenirken benzer özellikler gösteren Cezayir ile böyle bir sorun yaşanmamaktadır. Ekonomik göstergeler açısından İran, genel olarak Cezayir'den önde görülse bile potansiyelinin çoğunu zaten kullamış olması ve artan yaptırımlar Türkiye-İran ekonomik ilişkilerinin daha fazla gelişmesine engel olmaktadır.

Kamuoyu olarak da Cezayir halkı Türkiye'ye sempatik yaklaşmaktadır. Son on yıldaki ekonomik ve siyasî yükselişi ile Türk dizilerine büyük ilgi oluşmuştur. Ayrıca, Davos ve Mavi Marmara ile zirveye çıkan Filistin sorununa Türkiye'nin desteği bu ilgi ve sempatiyi zirveye çıkarmıştır. Hatta Türkiye'nin Fransa ile yaşadığı Ermeni sorkırımı tartışması, Cezayir'de de yankı bulmuş uzun süre Fransa'dan özür bekleyen Cezayir kamuoyunda Fransa'nın söylemi tutarsızlık olarak değerlendirilmiş. Cezayir Başbakanı'nın "Türkiye bizi alet etmesin" kabilinden söylemi alışılmadık biçimde ülke kamuoyunda açıkça eleştirilmiş ve hükümet ve Fransa aleyhine kampanyalar yapılmıştır.

Kısaca, küresel ekonomik kriz, Çin, Hindistan ve Rusya gibi Doğu ülkeleri karşısında Batı'nın gerilemesi, Arap Baharı ve Türkiye'nin yükselişi gibi gelişmelerle dünya yeniden şekillenirken, Türkiye'nin kendi bölgesindeki ekonomik, sosyal ve diplomatik potansiyelini daha iyi kullanması gerekmektedir. Bu potansiyeller arasında yeni müttefikler bulmak başta gelmektedir. Bunun için öncelikle Cezayir'e bakışımızı değiştirmemiz gerekir: Mesafe olarak değil zihinsel olarak uzak kalmış görünüyoruz. 1990'ların iç savaş durumundan çıkıp Cezayir'in dünyaya açıldığını yeni fark ediyoruz. Sonuç olarak Türkiye açısından Cezayir, son zamanlarda rekabet ve sorun yaşadığımız İran'a karşı önemli bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır.

Zaman / Ahmet Uysal (Doç. Dr., Eskişehir Osmangazi Üniversitesi)
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara