Bu dünya bir imtihan yeri ise...
Bu “imtihanın” kuralları belirlenmiş, bir “görünür” olan ve uyulması nispeten daha kolay bulunan “ibadet” var, bir de “görünürlüğü” daha az olan ve uyulması anladığım kadarıyla çok daha zor olan “ahlak, dürüstlük, hakşinaslık, kul hakkı yememe, her yaratılanı yaratandan ötürü kendine bir emanet olarak görme” var.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-23 11:32:43
Ahmet Altan'dan Türk-İslam sentezi üzerine bir değerlendirme;
Bilebildiğim kadarıyla, dindarlar “bu dünyayı” bir “imtihan yeri” olarak görürler.
Sonsuzluğun yaşanacağı “ahiretteki” asıl hayatın nasıl olacağı, bu dünyada verilen “imtihanda” belli olur.
Bu “imtihanın” kuralları belirlenmiş, bir “görünür” olan ve uyulması nispeten daha kolay bulunan “ibadet” var, bir de “görünürlüğü” daha az olan ve uyulması anladığım kadarıyla çok daha zor olan “ahlak, dürüstlük, hakşinaslık, kul hakkı yememe, her yaratılanı yaratandan ötürü kendine bir emanet olarak görme” var.
Camiler dolup taşıyor, Ramazan’da lokantalar kapanıyor, Hac’ca kafilelerle gidiliyor, içki içilmiyor, ibadette dindarlarımızın bir aksaklığı yok.
Peki ya “ahlak, dürüstlük, hakşinaslık, kul hakkı yememe, her yaratılanı yaratandan ötürü kendine bir emanet gibi görme” nasıl gidiyor?
Dindarlar, Allah’ın bütün kullarını “kendilerine bir emanet” gibi görüyor mu, onların haklarını savunuyor mu, haksızlığa karşı baş kaldırıyor mu, Allah’ın bütün kullarını “eşit” yarattığına iman ediyor mu?
Bütün kulların haklarını koruyor mu?
Yoksa “bazı” kulları diğerlerinden ayırıyor mu?
Burada, “dindarların” açık ve kesin bir cevap vermesi gereken temel bir soru duruyor, “milliyetçi” bir insan “dinin” bütün emirlerine, ahlakına, dürüstlüğüne, eşitlik anlayışına uygun davranabilir mi?
Geçenlerde, Altan Tan, Kürt meselesinin çözümünde din âlimlerinden bir “fetva” istiyordu.
Benim cehaletimi bağışlasın dindarlar ama o “fetva” Hazreti Muhammed’in “veda hutbesinde” verilmedi mi?
Peygamber, “kavmiyetçiliğe” karşı çıkmadı mı?
Daha ne fetvası?
O korkunç “Türk-İslam sentezi” kavmiyetçiliği dinin kalbine yerleştirip, İslam’ın eşitlikçiliğini, hakperestliğini, dürüstlüğünü tarumar etti.
“Türk” lafının önde geldiği bir “İslam anlayışı” olabilir mi?
Bu Müslümanların ne kadarı Türk, ne kadarı İslam?
Yazının devamı için tıklayın
SON VİDEO HABER
Haber Ara