Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Mısır’ın 'Erdoğan’ı olmaya hazırlanıyor'

Tunus'ta başlayan devrim dalgası Mısır'a sıçradığında, beklendiğinden daha kısa süren protestolar zinciriyle 30 yıllık Mübarek rejimi 18 günde yıkıldı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-21 22:39:37

'Mısır’ın 'Erdoğan’ı olmaya hazırlanıyor'
Bugüne geldiğimizde ise, farklı grup ve ideolojilerin ortak gayesiyle renklenen Tahrir meydanının seçimlerle birlikte kutuplaşmaya başladığını müşahede ediyoruz. Başta Tunus'taki En-Nahda'nın, ardından Mısır'daki Müslüman Kardeşler ile Selefilerin seçimlerde sürpriz çıkış yapmaları bölgedeki dengelerin yeniden şekilleneceğinin ilk adımlarından.

Bu bağlamda merkezi Washington'da bulunan dünyanın en önemli düşünce kuruluşlarından Brookings'in Doha Araştırmalar Direktörü ve Ortadoğu uzmanı Dr. Shadi Hamid ile Mısır ekseninde İslamcı hareketleri ve yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerini USASABAH'dan Taner Doğan'a yorumladı.

***

Ortadoğu'daki devrimlerle birlikte Tunus'ta En-Nahda'nın, Mısır'da ise Müslüman Kardeşler (MK) ile Selefilerin yükselmesinden dolayı 'Arap baharı İslamî uyanışa dönüştü' dememiz mümkün mü?

'Protestolar seküler ve liberallerin bir araya gelmesiyle başladı ve ardından İslamcılar ele geçirdi' diyen bir çok yorumcu var, fakat bu doğru değil. İslamcı hareketler bilhassa Mısır devriminde önemli rol oynadılar. MK Mısır'da organize olmuş en iyi teşkilatlardan. 18 günlük devrim başladığında Tahrir Meydanı'ndaki çatışmalar esnasında yaralanan göstericilerin tedavisini MK üstlendi. Protestolar başladığında MK'in temkinli davranması, protestoların olası başarısızlığından dolayı rejimin daha fazla üzerlerine gelme endişesindendi. Şunu unutmamak gerekir ki Mısırlılar muhafazakar insanlar. O nedenle MK ile Selefilerin başarısına şaşırmamak gerekir. Çoğunluğun liberal ve sol partileri desteklemeleri anlamsız olurdu. Devrimin ardından yeni partiler kuruldu, fakat MK'in tabandaki örgütlenmesinden ve uzun yıllar pasif de olsa siyasetin içinde olmasından dolayı etkileme imkanı daha yüksekti. İslamcıların başarısını şöyle özetlemek mümkün: Mısırlılar kamuda daha çok İslam istiyorlar.

Bu nedenle örneğin ilk defa siyasete giren ve seçimlerden 5 ay önce parti kuran Selefiler yüzde 27 oy aldılar. Dolayısıyla mesele sırf organize olmak da değil. Neden? Çünkü Selefilerin İslam anlayışı bir çok insanın tahmin ettiğinden daha popüler. Hatta Selefilerin İslam hukuku anlayışı bir çok Mısırlının anlayışı ile örtüşüyor. Selefi imamların MK'den hayli fazla ve popüler olması da insanların etkilenmesinin nedenlerinden. Bir çok batılı, insanlara özgürlük verildiğinde Batı ve Amerikan yanlısı olacağını zannetti. Halbuki tam tersi oldu. 'Daha fazla demokrasi' Arap dünyasında daha az liberalizm demektir.

"SELEFİLERİ MUHATAP ALMAMAK OLMAZ"


Ortadoğu'daki devrimlerle birlikte ABD'nin İslamcı hareketlere yeşil ışık yakmaya başladığına şahit oluyoruz. Artık başka alternatifleri bulunmadığından mı, yahut stratejilerini değiştirdiklerinden mi kaynaklanıyor?

ABD İslamcılarla ilişki kurmakta çok geç davrandı. 5-6 yıl önce atılması gereken adımlar yeni atılmaya başlanıyor. Bugün İslamcı partilerle iş birliği yapmaktan başka hangi alternatifleri var? Sonuçta devrimler sonrasında İslamcı partilerin en yüksek desteği aldığına bugün hepimiz şahit oluyoruz. Örneğin Obama yönetimi iki yıl önce gelip 'MK ile diyalog halinde olmamız lazım' deseydi 'cesur bir adım' derdim. Şu an herkes İslamcılarla diyalog halinde olmak istiyor. Bir diğer boyut ise görüşmek ve işbirliği içinde olmak arasındaki farklar. Bugün İslamcı partilerle bir çok görüşme gerçekleşiyor, ancak sadece görüşmek farklı, stratejik anlamda diyalog kurmak farklı. Şahsen ABD ve İslamcı partiler arasında stratejik diyalog olmasından yanayım. Bunun anlamı bir araya gelip tokalaşmak, birlikte aynı karede yer almak ve görüşüp ayrılmak değil. Ortak bir hedef ve vizyon çerçevesinde bir araya gelinmesi gerekiyor. Obama yönetimi son yıllarda Ortadoğu konusunda tutarlı bir vizyon sergileyemedi. ABD bugüne kadar İslamcıları sadece reaksiyonel olarak dikkate aldı. Halbuki 'Ortadoğu nereye gidiyor?', 'Bizler İslamcılardan neler talep ediyoruz?', 'Onlar bizden neler bekliyor?' gibi sorular üzerinde ciddi kafa yorulması gerekiyor. ABD MK ile görüştüğü gibi Selefilerle de görüşmek zorunda. 'Dikkatli olalım, onlar radikal, onlarla iş yapılmaz' demek yanlış olur.

Sonuç itibariyle Mısır'da halkın yüzde 25'ini temsil ediyorlar ve bundan sonra sahnedeki en önemli oyunculardan olacaklar. ABD bazı ülkelerde ise erken davranmayı başardı. Örneğin Tunus'ta devrim öncesine dayanan bir diyalog vardı. Fas'ta ise 2006 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi'yle görüşmeler yapılıyor. Ancak bu ülkeler bugüne kadar Ortadoğu siyasetinde rol oynayan ülkeler olmadığından, ilişki pek bir öneme haiz değildi.

"GÜÇ MÜSLÜMAN KARDEŞLER'İ DEĞİŞTİREBİLİR"

MK kuruluş yıllarında temel hedeflerini 'Cihat yolumuz, Hz. Muhammed liderimiz, Kuran anayasamız' sloganıyla nitelendiriyordular. Bugün ise demokrasiden bahsediyorlar. Sizce bir paradoks değil mi?

MK bilhassa Arap Baharından sonra ılımlılaştı ve demokrasisiz bir hayatın mümkün olmayacağını dillendirmeye başladı. Ancak ben demokrasinin ılımlılaştıran bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Mısır'da daha fazla demokrasinin olması MK'i sağa doğru itiyor. Fakat MK'in her konuda ılımlılaştığını iddia etmek yanlış olur. Örneğin adayları Muhammed Mursi'nin kampanyasını sağa doğru kaydığını görüyoruz. Tabi bu Mısırlıların muhafazakar olmasından da kaynaklanan bir neden. Bu nedenle MK'i liberal olmayan demokratlar olarak nitelendiriyorum. Demokrasi taahhüt ediyorlar, ancak güç herkesi değiştirebiliyor. Bunu sadece İslamcı partiler için iddia etmiyorum. İktidara gelen partiler genelde söylemleriyle örtüşmeyen adımlar atmaya başlıyorlar. MK de yeni Mısır'da söz sahibi olmak istediklerinden aynı şekilde hareket edeceğe benziyor. Hatta şimdiden boylarını aşan işler yapmaya başladılar. Örneğin önemli kurumlarda söz sahibi olmaya çalışmak, parlamentodaki çoğunluğunun yanı sıra, cumhurbaşkanlığını kaptırmak istemiyorlar. Fakat her ikisine de sahip oldukları taktirde, gücün çok fazla tek merkezli olacağını ve bunun Mısır'ın hassas geçiş sürecine zarar vereceğini düşünüyorum. Şu an partiler arasında konsensüs gerekliliği yadsınamaz. Böyle olduğu zaman güç dengelenmiş olacaktır.

"MÜSLÜMAN KARDEŞLER, EBULFUTUH'U DESTEKLEMEZ"

MK cumhurbaşkanlığı için aday göstermeyeceklerini açıkladıkları halde Nisan ayının başında olayların gidişatını ve Askeri Konseyi bahane göstererek Hayrat Şatır'ın adaylığını açıkladılar. Şatır'ın adaylığı ise Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edildi. Şimdi ise anketlerde üçüncü sırada yer alan Genel Başkanları Muhammed Mursi ile yarışa devam ediyorlar. Niçin şu an Amr Musa ile kafa kafaya yarışan ve geçtiğimiz yazın MK'den ayrılıp adaylığını açıklayan Ebulfutûh'u desteklemiyorlar?

Mursi'nin kazanacağını ihtimal vermesem de, şansını hafife almamak gerektiğini düşünüyorum. Medyada yayınlanan anketler manipüle ediliyor. Mursi'nin seçimleri Amr Musa ve Ebulfutûh'un ardından az farkla üçüncü sırada tamamlayacağı kanısındayım. Genelde MK'in örgütlenmesi ve kapasitesi çok hafife alınıyor. Oysa MK oy toplama konusunda çok başarılı. Yüksek Seçim Kurulu Şatır'a yasak koymamış olsaydı, Şatır çok güçlü bir adaydı. Kazanmaları çok daha kolay olacaktı. Kendisi hem örgüt içinde, hem de dışında itibarlı ve hatırı sayılı kişilerden. Hatta Selefilerle olan iyi ilişkilerinden dolayı onların oyunu alabilecek kapasitedeydi. Şatır olamayınca Mursi ile devam etmelerinin sebebi ise teşkilat içerisinde muhafazakarların yönetim kadrosunda olmaları ve ilkelerine vefalı birini istemelerinden kaynaklanıyor. Ebulfutûh'u desteklememeleri de bu sebepten. Hatta içerideki çatışma o kadar derin ki, Amr Musa ve Ebulfutûh ikinci turda yalnız kaldıklarında, MK büyük olasılıkla Ebulfutûh'u desteklemeyecektir.


Fakat MK içerisinde bilhassa genç kitlenin Ebulfutûh'u destekleyeceği medyaya yansıyan bilgiler arasında.

Evet doğru, ancak bu grup MK içerisindeki yüzde 20'yi temsil ediyor ve Mısır'ın eğitilmiş elitlerinden oluşuyor. MK'in teşkilat mensupları genelde itaatkar ve ideolojik anlamda teşkilatın felsefesine bağlılar. Ebulfutûh'u kendilerine Amr Musa'dan daha tehlikeli olarak görüyorlar, çünkü Ebulfutûh seçildiği taktirde, MK'e yardım kuruluşu muamelesi yapacağını açıkladı. Bu da MK'in hoşlanmayacağı bir şeffaflık anlayışı demek. Ebulfutûh uzun yıllar MK'in siyasete girmesine sıcak bakmıyor. Dolayısıyla Ebulfutûh ile MK arasında temel meselelerde ayrışmalar olduğundan dolayı birbirlerini desteklemiyorlar.

Selefilerin siyasete yeni girmelerine rağmen birden sıçrama yapmaları şaşkınlıkla karşılandı. Yüksek Seçim Kurulu adaylarını yasakladığından dolayı geçen hafta zekice bir adım atıp Ebulfutûh'u destekleme kararı aldılar. Nasıl yorumluyorsunuz?

İlk soruda da bahsettiğim nedenlerden dolayı başarılarına şaşırmamak gerekir. Selefiler bugüne kadar siyasette olmamalarına rağmen Mısır'ın en büyük hareketlerinden. Yaklaşık 48 milyon selefinin Mısır'da yaşadığını unutmamak gerekir. Milletvekili seçimlerinde yaptıkları tahminlerde yanılmadılar. 'Yüzde 30 başarı elde edeceğiz' dediklerinde herkes blöf yaptıklarını düşündü, ancak yüzde 27'lik bir başarıyla tahminlerine çok yakındılar. Ebulfutûh'u desteklemelerinin iki sebebi var. Bunlardan ilki Selefilerin MK'e güvenmemesi ve MK'in gücü tekeline almasını istememesi. İkinci sebep ise bağımsız bir adayla seçime girme talebi. Ebulfutûh zamanında Selefi olduğundan dolayı Selefileri çok iyi tanıyor ve fikirlerini önemsiyor. MK ise Selefileri bilhassa yeni siyasete girdiklerinden ötürü küçümsüyor.

"MISIR, TÜRKİYE'NİN EKONOMİK BAŞARISINI İSTİYOR"


Aralık ayında 'Foreign Policy' dergisinde yayınlanan bir makalenizde 'MK'in uzun yıllar Türk siyasetini İslam'a aykırı ve laik bulduğundan uzak durduğunu' belirtmiştiniz. Mübarek sonrasına baktığımızda ise gerek MK, gerekse Ebulfutûh'un 'Türk modeline' sıcak bakmaya başladığını gözlemliyoruz. Sizce Mısır Türkiye'yi model olarak almalı mı?

Türkiye'yi model olarak almak isteyen sadece Mısır değil. Herkes şu an Ak Parti ve Türkiye modelinden bahsediyor, fakat bahsedilen model Türkiye'yi her alanda kopyalamaktan ziyade, Türkiye'nin ekonomik başarısı ile bağımsız dış politikasını örnek olarak almak. Bu iki etken Ak Parti'yi başarılı kıldı. İnsanları aç bırakmayıp, iş imkanı sağlarsanız halk sizin karşınızda değil yanınızda olur. Dolayısıyla ekonomik büyüme her alanda kapıları açıyor. Mısır'daki siyasetçiler Türkiye veya Ak Parti modelinden bahsettiklerinde 'İslami sekülerizmden' veya 'liberal İslamcılıktan' bahsetmiyorlar, ekonomik anlamdaki açılımdan bahsediyorlar. Bu bağlamda Ebulfutûh'un MK'den daha çok Türkiye modelini uygulayabileceğini düşünüyorum. Zaten kendisi de Mısır'ın Erdoğan'ı olmaya hazırlanıyor.

Seçim tahmininizi öğrenebilir miyiz?

Zor bir soru, ancak Ebulfutûh'un seçim kampanyasına baktığımda Mısır halkını daha ikna edici vaatlerde bulunduğunu ve bu nedenle kendisinin kazanacağını düşünüyorum. Kendisi hem İslamcılara, hem de liberallere hitap ettiğinden ve Mısır halkının ekseriyeti bu iki kutuplaşmayı geride bırakmak istediğinden dolayı Ebulfutûh bu anlamda tek alternatif diyebiliriz.

Haber Ara