Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e 'Aydın Kadınlar'

“Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Aydın Kadınlar, Şair ve Yazarlar” tarihçi, yazar Sabiha Doğan’ın kaleminden yayınlandı. Kitabına Alman Yazar Marie Von Ebne Eschenbach’ın kadın sorununu özetleyen ilginç cümlesiyle giriş yapmış. “Dünyada ilk kadın okumayı öğrendiğinde kadın problemi ortaya çıkmıştır.”

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-19 17:41:25

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e 'Aydın Kadınlar'
Doğan, tarih bölümünde tamamladığı yüksek lisans çalışmasına bazı eklemeler yaparak okurların beğenisine sundu. 1850-1950 yılları arasını inceleyen yazar, bizlerle ilginç bilgiler paylaşmış. Kitabına Alman Yazar Marie Von Ebne Eschenbach’ın kadın sorununu özetleyen ilginç cümlesiyle giriş yapmış. “Dünyada ilk kadın okumayı öğrendiğinde kadın problemi ortaya çıkmıştır.”

Sabiha Doğan, Osmanlı’da Tanzimat Öncesi ve Sonrası Kadın, başlığıyla bizlere dönemdeki kadın yaşamına ilişkin çeşitli bilgiler sunmuş. İlgili yazıda, kadınların sözü edilen zaman dilimdeki ailevi, sosyal ve iş yaşamlarına ilişkin örnekler vermiş. Mesela, kadınların Tanzimat öncesi dönemde aktif olarak ticaretle uğraştıklarını, çamaşırcı dükkânı işletip, köle tüccarlığı yaptıklarını, sarayda hekimlik mesleğini icra ettiklerini, ipek tezgâhı işlettiklerini anlatmış.

Kitaptan öğrendiğimize göre kadınlar, hukuki haklarını korumak için padişah da dâhil olmak üzere ilgili yerlere dilekçe göndermekten çekinmemektedirler. Bununla birlikte, Tanzimat’a kadar kadınlara yönelik bazı uyarı ve kısıtlamalar dikkat çekmektedir. Bunlar, daha ziyade kadınların giyimlerine, sosyal çevredeki davranışlarına yönelik olmuştur. Ancak, kadınların bu kararlara pek uymadıkları aynı yıl içerisinde peş peşe çıkarılan fermanlardan anlaşılmaktadır. 



Bu konuda ilgi çeken yasaklardan biri III. Selim döneminde kadınların açık renk ferace ve büyük (açık) yaka giymelerinin yasaklanmış olması, bu kıyafetleri diken terzilerin cezalandırılmaları ve III. Osman zamanında açıklanan bir fermanla da kadınların dışarı çıkmalarının haftada üç günle sınırlanmış olmasıdır. Yine başka bir fermanda kadınların ince yaşmak kullanmamaları, saçlarını göstermemeleri; yanlarında genç, süslü arabacı götürmemeleri istenmiştir.

Hatta bu dönem, kadın kıyafeti gittikçe gayrimüslim kadınlarınkine benzemeye başlamıştır. Kadınların kıyafetlerinin kumaşları incelmiş, modelleri daralmış, ince yaşmaklar altından saçları görülmektedir. Her ne kadar bu yasaklar bize bir kısıtlama gibi gelse de yazar, bunun kadının sosyal hayattaki giyim tarzında ve davranışlarında hâkim olan rahatlığı göstermesi açısından anlamlı olduğunu vurgulamıştır.



Kitaptan biraz daha bilgi verecek olursak şunları da ekleyebiliriz. XVIII. yüzyılla birlikte Batılılaşma etkisini iyice artırmış, İstanbul’da semtler ekonomik ve sosyal yapıya göre farklı alanlara kaymaya başlamıştır. Ülke genelinde hâkim olan haremlik selamlığa rağmen, üst ve orta kesim kadınının karma sosyal yaşama dâhil olduğu görülmüştür. Batılılaşma temayülü o kadar artmıştır ki, gayri meşru ilişkiler büyük bir özentiyle yayılmaya başlamıştır. Tanzimat dönemiyle birlikte geleneksel aile modelinde iyi uzaklaşan Osmanlı aile biçimi içerisinde, roller tam olarak belirlenememiştir.

Tanzimat döneminde üst ve orta kesim kadınlarının eşitlik ve hak talepleri, açıklanan Tanzimat Fermanı’yla hayal kırıklığına uğramışsa da İttihatçıların, kadının önemli misyonunu fark etmesiyle farklı bir sürece taşınmıştır. Kadına eşitlik düşüncesiyle yaklaşan İttihatçılar, Osmanlıda feminizmin beslenme noktasını da oluşturmuşlardır.

Osmanlı aydını içerisinde kadın sorunuyla, modernleşme ve devletin kurtulması arasında bağ kurulduğu görülmüştür. Bu yönde İslamcılar, Batıcılar ve Türkçüler arasında farklı bakış açıları görülse de ortak düşünce, bir kadın sorunu olduğu yönündedir. Cumhuriyet sonrasında da kadın meselesi hızını kesmemiş, kadına hak talepleri devam etmiştir. Osmanlı aydın kadınıyla Cumhuriyet aydın kadını arasında zamansal farklılık çok olmasa da, onlara biçilen roller ve misyonları değişmiştir. Batı ve Doğunun, ideal kadın modelinin senteziyle oluşturulan yeni kadın tipinin toplumsal açıdan oluşturduğu sıkıntılara ve erkeklerin bu yeni durum karşısındaki kimlik bunalımı yaşadığına değinilmiştir.

“Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Aydın Kadınlar, Şair ve Yazarlar”da yüzyıllık süre, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olarak iki ana başlık altında incelenmiş. Bu süre içerisinde eser veren kadın yazarların biyografileri yer almış. Fikri bir ayrıma tabi tutulmayan her görüşten aydın kadını burada görebiliyoruz. Örneğin Nazım Hikmet’in arkadaşı ve ilk kadın gazetecilerden Suat Derviş’i de, milli ve manevi düşünceye sahip Samiha Ayverdi’yi de, Milli Mücadeledeki aktif yönüne rağmen daha sonra yüz ellilikler listesine giren Halide Edip Adıvar’ı da bulabiliyoruz. Kitapta ayrıca, 1850-1950 yılları arasındaki kadın yayınlarını, kurdukları dernekleri öğrenebiliyoruz. Kadınların bu çalışmalar sırasında gösterdikleri özveriye, karşılaştıkları sıkıntılara değinilen eserde ayrıca, Milli Mücadele döneminde yapılan kadın mitingleri de yer almış. Bu dernekler içerisinde kimsesiz kadın ve çocuklara yardım eden, gazilere destek olan teşekküller çoğunluktayken evliliği teşvik eden, fuhşu önlemeyi amaçlayan dernekler olduğunu da görüyoruz.

Kitabın belki de en ilgi çeken kısımlarından biriyse, Osmanlı’da feminizm gibi görünmekte. Osmanlı’da feminizmin nasıl ortaya çıktığını, aşamalarını, sebeplerini okuyabileceğiniz kitapta, erkekler aydınların bu konuda kadınlara destek olduklarına da vurgu yapılmış.

Milli Mücadele sebebiyle ortaya çıkan işgücü açığıyla kendilerini bir anda iş yaşamında bulan kadınların karşılaştıkları sıkıntılar, giydikleri tek tip elbiseler ve haremlik selamlık çalışmaları kitapta yer alan ilginç bilgilerden. Ancak, devlet dairelerinde çalışan kadınlara gösterilen tepki sebebiyle zamanla üniforma benzeri giysinin kullanılmasına son verilirken basında, “Evde omlet yapmayı beceremeyen kızlar şimdi memure oldular.” diye eleştirilmiştir.

Aydın kadınların genel profiline bakıldığında üst ve orta sınıf ailelerinin kızları oldukları, iyi bir eğitim aldıkları görülmekte. Bunun dışında kalan tek kadınsa, bir hademe kızı olan Yaşar Nezihe’dir. Üstelik Yaşar Nezihe, okula gittiği için babası tarafından evden kovulmuştur.

İyi eğitimli, yabancı dil bilen, toplumda kadın hakları savunuculuğu yapan aydın kadınların özel yaşamlarına ilişkinse yine dikkat çeken örneklerle karşılaşıyoruz. Özel hayatında mutsuz, kimse tarafından anlaşılmayan, yalnızlık çeken bir aydın kadınlar topluluğuyla... Bunu biraz da Batıda moda olan şekliyle özel buluşma günleri düzenleyerek aşmaya çalışan kadınlar olsa da, hepsinin yalnız ve anlaşılmayan dünyalarda yaşadıklarına tanıklık ediyoruz.

Yazarın, kadınsı bir hissiyatla hazırladığı bu değerli çalışma, akademik olma özelliğiyle birleşince ortaya güzel ve kaliteli bir eser çıkmış. Her satırında bilgi yüklü, bizi farklı dünyalara taşıyan bu kitap, alanında kaynak bir eser olma niteliğinde. Kadınlarla ilgili çok yönlü bir çalışma olan kitap, çoğu kişinin ilgisini çekecek türde. Tarihle ilgili olduğu kadar, edebiyat ve sosyolojiye de kaynaklık etme durumundaki çalışma, büyük boy hazırlanmış. Akademikkitaplar’dan çıkan “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Aydın Kadınlar” okurların ilgisini çekecek ve beğenisini kazanacak özel bir kitap olma hüviyetine sahip.

Haber Ara