TRT Genel Müdürü olmak istiyorum
Hakkı Bulut, arabesk müzik deyince akla gelen Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur ve Müslüm Gürses'in halktan koptuğunu söylüyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-13 11:19:48
Aktif olarak, ne kadar zamandır müziğin içindesiniz?
Müzik, insanın DNA'sında varsa küçük yaştan başlar. Rahmetli babam da bağlama çalıyor, köyde eğitmenlik yapıyordu, Tunceli'nin Mazgirt ilçesinde. Sesi güzeldi. Ondan geçti. 1960'ta Adana'da Altın Ses müsabakasında birincilik aldım. Yarışmayı kazandıktan sonra, Leylam diye bir uzun hava yaptım, İstanbul'a getirdiler beni.
Hangi yıldı?
1969. Sınıf öğretmeniydim. 12 yıl eğitimcilikle geçti. O yarışmayı kazandığım zaman, yanında oturduğum aile dedi ki: "Hakkı Bey, sen birinci oldun. Plak firmasından 500 lira para iste. Kendini ucuza satma." 500 lira istedik, düştü 50 liraya. Onu da otobüs parası yapıp, İstanbul'a geldik. Bir sene sonra yine İstanbul'a geldim. Meşhur 'İkimiz Bir Fidanının Güller Açan Dalıyız' şarkısını yaptım.
Kaç sattı o 45'lik?
O zaman için 1 milyon sattı. O günden bugüne 58 tane albüm, 900 tane beste ve güfte yaptım. Halkın dilinde dolaşan en az yüz şarkım var. Bunların içinde 'Ben Buyum, Ben Köylüyüm, Son Mektup, Tövbemi Geri Aldım' vardır. Kültür Bakanı'nın isteğiyle, TRT'nin kapılarını arabeske açtığı Seven Kıskanır vardır. 6 tane 45'liğim altın plak aldı. Altın long-play ve 'pırlanta CD' aldım.
Seven Kıskanır'a gelirsek, TRT sizden nasıl bir talepte bulundu? Kültür Bakanı kimdi, o sırada?
Kültür Bakanı Mustafa Tınaz Titiz'di. 1985 yılıydı, baktım müzik kongresi tertipleniyor Ankara'da. "Arabesk müzikle ilgili sanatçıların da fikirleri alınacak." denildi. Amaç, arabeskin diğer müzik türleri üzerinde yaptığı büyük darbeyi önlemekti.
Sizce diğer müzik türlerine darbe vuruyor muydu?
Arabeskin çıktığı ilk yıllarda Orhan Gencebay, Hakkı Bulut vardı. Bizden önce de Suat Sayın, Adnan Varveren vardı. Bizden sonra Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses çıktı. Arabesk ortaya çıktıktan sonra ne sanat müziği, ne pop müzik, ne de rock kaldı. Bütün müzik tarzlarını yerle bir etti, arabesk.
Sonuçları ne oldu?
O tarzı icra edenlerin kıskançlıkları başladı. Arabeski kötü göstermek için 'arabesk' dediler. Bu adı, halk vermedi; onlar verdi. TRT'dekiler özellikle... Çünkü onların ekmeklerine mani olundu.
Engel olanları biliyordunuz o halde?
Tabii, biliyorduk.
Madem engeldiler, neden TRT'nin teklifini kabul edip, o kanala çıktınız?
Anlatacağım... O kongrede, arabesk müziği anlatacak sanatçılar varken, kimse konuşmadı. Ben, arabesk hakkında olumsuz yorum yapan akademisyenlere cevap veriyordum. O zaman, Kültür Bakanlığı yetkilileri "Hakkı Bey, biz Orhan Gencebay'dan Ferdi Tayfur'a bütün arabesk sanatçılarını dinledik. Sizden kendinize ait bir eser getirmenizi istiyoruz." dediler. O sırada piyasada olan Seven Kıskanır'ı verdim. O albüm tam 700 bin tane satmıştı. Şarkının üzerinde, rahmetli Esin Engin'le klasik ritimleri geri çekip, Batı enstrümanlarıyla çalınan ritimleri öne aldık. TRT'nin kapıları ilk kez, sayemde, arabesk müziğe açıldı.
'Devlet, arabeskle mücadele ederken beni kullanıyor' diye düşünmediniz mi?
Devlet, beni kullanmıyordu. Benim müzik tarzımı kabullendi, lanse etti.
Arabeske karşı bir duruş değil miydi bu?
Arabeske değil, kalitesizliğe karşı bir duruştu. Devlet, beste ve güftelerimi beğeniyordu. O zamana kadar, her bayramda aynı sanatçıları ekrana çıkarıp, beni çıkarmıyorlardı. Ben de durmadan TRT Genel Müdürü'ne dilekçeler veriyordum.
Sizi neden ekrana çıkarmıyorlardı?
Çünkü bizim çevremiz yoktu.
Ama Orhan Gencebay'ı da çıkarmıyorlardı...
Onu, Ferdi Tayfur'u, Kibariye'yi bile çıkarttılar. Sadece beni çıkarmıyorlardı. O kongreden sonra, akademisyenler Unkapanı'na gelip, benimle görüştüler. Onları plakçılarla, sanatçılarla görüştürdüm. "Biz yanlış yaptık. Halkın içine girmedik." dediler. Gazetelerde ertesi gün 'acılı arabesk' diye bir şey çıktı.
Kim keşfetti bu kavramı?
Metin Uca. Kendisi de itiraf etti. Yoksa ne ben, ne de devlet 'acılı-acısız arabesk' diye bir deyim kullandık.
O jargonla konuşursak, 'acısız arabesk' miydi sizinki?
Ben öyle bir deyim kullanmam. Kültür Bakanı dedi ki: "Ben görevimden ayrılıyorum. Ayrılmadan, şarkını TRT'de yayınlamak istiyorum." Nitekim yayınlandı. TRT Müzik Dairesi, "Sen bizi ezerek, TRT'ye çıktın." diyorlardı. Ben de "Bakanlığın emriyle geldim." dedim. İsmimin üstüne bir kırmızı kalem çektiler. TRT'nin kapıları hâlâ bana kapalı.
TRT'ye ne kadar süre çıktınız?
Sadece bir kere.
Bir kere TRT'ye çıkıp, 'devletin arabeskçisi' mi ilan edildiniz?
Evet, öyle. TRT bana bir sürü program çekti, hiçbiri yayınlanmadı. Geçenlerde aradılar, "Bakın ben gelirim, ama yayınlayamazsınız. Bana orada düşman birileri var." dedim. "Araştıralım, dönelim." dediler. Bir saat sonra "Hakkı Bey, başka bir tarihte sizi alsak mı?" dediklerinde, "Size demedim mi?" dedim.
Nasıl bir yasaktır ki bu?
Orada yazılı bir şey var herhalde, gelen kaldıramıyor! Anayasa gibi... Mesela Sayın Özal döneminde birkaç kere Köşk'e davet edildim, gittim. Demirel zamanında da davet edildim. Kış kıyamet, uçak bileti yok. Bilet de yollamıyorlar. Arabayla gitmeye de korktum, gidemedim! Ondan sonra Köşk'ten davet gelmedi. O yasaklara devam etsinler, inşallah bir gün TRT Genel Müdürü olurum. Niyetim, o. Yıllardan beri birçok partiden milletvekilliği adaylığı teklifi aldım. Her kesimden sevenim var. Bundan zarar göreceğim için kabul etmedim!
Film çekmeye gelenler, dereyi geçemedi
Bu kadar engele rağmen, albümlerinizden nasıl haberdar oluyorlar?
Sevenlerim haberdar oluyor. İnternet ortamında kimi 10 tane, kimi 20 tane CD alıp herkese dağıtıyorlar. Benim milyonlarca satan plaklarım oldu.
Para kazanabildiniz mi?
İlk yıllarda kazanamadım. 20 milyar lira almam lazımken, 2 milyar liraya razı oluyordum. Çünkü öğretmenlikten kazandığım para, ayda 170 milyon liraydı. Yazın İstanbul'a gelip plak dolduruyordum. Benimle film çevirmek isteyenler, İstanbul'da beni bulamıyorlar, Adana'ya geliyorlar. Adana'dan Osmaniye'ye... Nerede bu adam? Osmaniye'de Kumarlı Köyü'nde... Köyün önündeki dere öyle çağlamış ki, "Yahu, bu adamı alana kadar biz öleceğiz." deyip, İstanbul'a dönüyorlar. İstanbul'a en az 10 yıl önce gelmem lazımdı. Ben şöhret olduktan 12 yıl sonra geldim.
Şöhret, ailenizi nasıl etkiledi?
Aile yapısını bozmadan gelen, benim gibi bir sanatçı var mı bilmiyorum. İlk evliliğim, dört kızım var, aynı adamım. Magazinlere girmem, skandallara karışmam.
Oğlunuzla ilgili sorunlarınız, magazinde epey yer etti ama?
Oğlumuz askerden geldikten sonra, Adana'da bir demir-çimento ticarethanesi açtım. Oğlumu da başına koydum. Malımızı çarçur etti. O zaman günde iki-üç konserimiz oluyordu. Konserlerin parasını hep o işe yatırıyordum. O zamanki parayla, 1 trilyon liraya yakın kaybettim. Büyük sıkıntılar yaşadık.
Kendinize bir özeleştiri getiriyor musunuz?
Elbette. Belki de suç, günah bende. Belki eksik bir şeyler yaptım.
Şöhretten dolayı, çocuklarla ilgilenememek olabilir mi?
Annesi ve kız kardeşleri hep yanlarındaydı. Bazı insanların psikolojisinde vardır. Bizimki de televizyonlarda olay oldu.
Orhan, Müslüm ve Ferdi arabeski terk etti
Hakkı Bulut arabeski, Orhan Gencebay'a, Ferdi Tayfur'a, Müslüm Gürses'e nazaran nerede duruyor?
Onlardan farklıyım ben. Bir kere yaptığım müzik tarzı, halk müziğinin formatlarıdır. Ben arabeske sürekli sahip çıkıp, "Ben arabeskçiyim." dedim. Ama Orhan Bey, "Ben arabesk yapmıyorum, serbest çalışma yapıyorum." diyor. Ferdi Tayfur, "Ben bugüne kadar arabesk müzik yaptım; ama isteyerek yapmadım. Hiç sevmedim." dedi. Müslüm Gürses'in bir tarzı yok. Haydar Haydar'ı okur, yeri gelir Teoman'dan "Paramparçaaaa" der! Seyircilerini kaybetmekten başka yaptıkları bir şey yok! Müziğe de vefasızlık ediyorlar. Orhan Gencebay, tutulan yıllarında "Arabesk yapıyorum." diyordu. 20 senedir müzik dünyasında yok!
Neden?
Halkın diline düşen tek şarkı yapamadı! "Arabesk yapmıyoruz." diyerek, başarısızlıklarını örtmeye çalıştılar. İstanbul'a geldiklerinde ezilmişlerdi, dertleri ve özlemleri vardı. O özlemleri bitti. Kente adapte oldular, Bodrum'lardan aşağı inmiyorlar. Bu şekildeki insan, beste-güfte yapamaz.
Halktan mı koptular yani?
Halktan koptular.
Size de, farklı tarzda müzik yapmanız yönünde teklifler geldi mi?
Ben zaten geniş kitlelere hitap ediyorum. Rock müziği yapanlar, eserlerimi alıp okuyorlar. Sertab Erener, İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız'ı okudu. İstanbul Arabesk Project dört şarkımı okudu. Adını söylemek istemiyorum; ama Zerrin Özer şarkımı okuyor.
Neden adını söylemek istemiyorsunuz?
Ablası Tülay Özer ve Zerrin Özer, çok vefasızlar. Tülay Hanım, İkimiz Bir Fidanın Güller Açan Dalıyız'la meşhur oldu. Bir kere bile "Bu şarkı, Hakkı Bulut'a ait." demedi. Almanya'da kadromda konser veriyor, dedim ki: "Bu şarkıyı okurken niçin adımı söylemiyorsunuz?" "Senin ismin zaten büyük. Söylersem, ben daha da küçülürüm." dedi. Şarkımı verdiğime pişmanım.
Ya Zerrin Özer?
Kral TV Müzik Ödülleri'nde Zerrin Özer'in okuduğu Son Mektup isimli şarkım, birincilik ödülü aldı. Herkese önde yer ayrılmış, bir ben arkadayım. Kim birinci olursa, o şarkının önce söz yazarını, arkasından bestecisini çağırıp ödül veriyorlar. Sonra sanatçıyı çağırıyorlar. Ben de iki ödül alacağım diye mutluyum! Zerrin Özer sahneye çıktı, orkestraya, plak firmasına, aranjeyi yapana teşekkür etti. Bir kelimeyle bile "Bu şarkının sözleri ve müziği Hakkı Bulut'undur." demedi. İki ödül beklerken, adımı bile anmadılar. Salonu gözyaşlarıyla terk ettim. Öğrendim ki, Kral TV ile Zerrin Özer "Hakkı Bulut'tan bahsetmeyelim." diye anlaşmışlar. O yüzden Kral TV'ye nefret duyuyorum. Gelen davetiyelerini iade ediyorum.
SON VİDEO HABER
Haber Ara