Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İçselleştirdiğim Kudüs'ü yazdım

Gazeteci, köşe yazarı, Turkish Review dergisinin editörü... Kerim Balcı, uzun yıllar Kudüs'te yaşadı, kendi ifadesiyle yüzlerce ziyaretçi grubuna binlerce kez bu kutsal toprakların tarihini, oradaki yapıları, mimarî özelliklerini anlattı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-13 09:58:04

İçselleştirdiğim Kudüs'ü yazdım
Şimdi ise Balcı'nın yıllar süren sözel anlatımı Aykut İnce'nin fotoğraflarıyla birlikte kâğıda, kitaba kavuştu ve Timaş Yayınevi tarafından yayımlandı: "Kudüs: Kutsallığın Başkenti".

Kudüs üzerine bir kitap yazma fikri nereden doğdu?

Hayatın içinden gelen bir kitap "Kudüs". Bir kitap yazma düşüncesiyle yola çıkmış ve Kudüs'ü seçmiş değilim. Hayatımın sekiz yılını Kudüs'te geçirdim. Zorlu bir dönemdi. Bir yandan İkinci Aksa İntifadası'nın yaşandığı, diğer yandan Yahudiler için Kudüs merkezli bir dünya anlayışının yayılmaya başladığı bir dönem. Ve ben hasbelkader oradaydım. Uzun yıllar yaşadığım bu şehri belki yüzlerce ziyaretçi grubuna binlerce kez anlatmış, anlatarak içselleştirmiş ve artık burası cansız taşlar olmaktan çıkmış yaşayan bir mekâna dönüşmüştü benim için.

Kitabın hazırlığı ne kadar sürdü?

Bir yazara bu soru sorulduğunda "en az ömrü kadar" der. Sürece edebiyat teorisi açısından bakarsak insanlık tarihi kadar. Dolayısıyla Kudüs dediğimde Hz. Adem'den pay var; o gün bugündür yaşamış bütün insanların payı var. Onun için bu kitaba benim kitabım diyemem. Özel olarak şehirle olan ilişkim 1996 yılında başladı, bunu bir kitaba dönüştürme arzusu 2005 yılında bir belgesel ve kitap projesi olarak ortaya çıktı. O zaman Osmanlı dönemi fotoğrafları biriktiriyordum ve dönem fotoğraflarıyla bir Kudüs belgeseli ve kitabı yayınlama arzusuyla yola çıkmıştım. Albüm yayımlandı fakat belgeseli hayata geçiremedik. Bunun yerine modern dönem Kudüs belgeseli yapmak mümkün oldu. Belgeseli çekmek için gelen ekibin içinde Aykut Bey de vardı. O, kırk günde fotoğrafları çekti, ben de yazılarını yazdım.

Kudüs niye kutsal bir şehir?

Bir mekân hiçbir zaman kendi içinde kutsal olamaz. Mekânlar hatıralarıyla kutsaldırlar. Kâbe de dahil olmak üzere bütün kutsal mekanlar orada yaşanmış bazı özel olaylardan dolayı kutsaldır veya Allah bir mekâna hususi bir kutsiyet atfetmiş olduğu için orası sonradan kutsallaşmıştır. Kudüs de sonradan kutsal kılınmış bir şehirdir. Ancak Kudüs'ün kutsallığı bir defa atfedilmiş ve o şekilde kalmış değil, insanın kalbinde zamanla yükselen ve azalan iman gibi bir kutsallık. Genellikle yıkıldığı, işgal edildiği, hususen de zalim bir iktidar tarafından yok edildiği dönemlerde Kudüs şehrine atfedilen kutsallık en yüksek seviyeye ulaşmış.

Örnekleyecek olursanız?

Babil imparatoru şehri yıktığı dönemlerde, yani Kudüs yok olduğunda yeniden keşfedilmiş. Yahudiler asırlarca Kudüs'te yaşamışlar ama şehre o kadar önem vermemişler. Kudüs yokken önemli olmuş onlar için. Benzer bir şekilde Selahaddin Eyyubi döneminde Haçlıların Kudüs'ü ele geçirdiği döneme kadar Müslümanlar 4 asır yaşamışlar Kudüs'te ama hiçbir zaman kutsallık merkezi olarak algılanmamış. Şehir ne zaman kaybedilmiş, düşmüşse, ağıtlar yakılmaya, şiirler yazılmaya, şehir yeni baştan keşfedilmeye başlanmış. Bugüne yansımasında ise İsrail'in işgaliyle Kudüs İslam dünyası için yeniden keşfedilmiş, kutsallığı yeni baştan hatırlanmış bir şehirdir.

Filistin için yeniden Kudüs toprakları mümkün olacak mı sizce?

Kudüs şehrinin sınırlarıyla alakalı olarak teolojik bir tartışma bize ümitvar olmamız gerektiğini söylüyor. İsra Sûresi'nin birinci ayetinde Allah, Mescid-i Aksa'dan bahsederken 'etrafını mübarek kıldığımız mescit' diye bahsediyor. Müfessirler 'etraf' ifadesinin nereleri kapsadığı üzerine tartışmışlar ve bu kelimenin bugünkü Filistin topraklarının tamamını kapsayacak kadar geniş bir bölge olduğu üzerinde durmuşlar. Buradan kutsal toprakların bugün bizim bildiğimiz Kudüs'ten ibaret olmadığını, pekala Ramallah şehrinde olan birisinin de Kur'an'ın yaklaşımıyla Kudüs şehrinde sayılabileceğini anlıyoruz.

Bu İsrail ve Filistin için karışıklığa sebep olacak bir durum değil mi?

Evet, bu yaklaşım önemli çünkü ileride İsrail ve Filistin devletleri bağımsız olarak yan yana kurulduklarında ister istemez Kudüs şehrini paylaşacaklar. Şehrin bir kısmı birinin bir kısmı diğerinin elinde olacak. Ne kadarında ben Kudüs'teyim diyebilecekler? Müslümanlar için Mescid-i Aksa'ya ulaşımın özgür bir şekilde olacağı bir yolun bulunduğu her türlü düzenleme tatmin edici olur. İsrail'in ikna edilmesi veya yenilmesi, yahut Kudüs merkezli bağımsız bir Filistin devleti olarak algılamamak, bir arada yaşamaları zorunluluğunu kabullenmek olarak algılamak gerek...

Şehrin içinde durumlar nasıl?

İsrailliler orada çoğunluk olmakla birlikte azınlıktan korkan bir millettir. Bu genelleme bire bir her İsrailli için geçerli olmamakla beraber özellikle Batı Kudüs'ün Doğu Kudüs'e yakın olan bölgelerinde biraz daha esmer tenli bir delikanlı, bir Arap siması gördüğünde ürperir. Dünyanın her yerinde azınlıklar çoğunluk olanlardan korkarlar ama İsrail'de bunun tam tersi. İşgal şartlarından rahatsız olan daha ziyade İsrailliler. İşgali devam ettirmek pahalı bir şeydir ve bunu eninde sonunda İsrailliler de görecek ve en hızlı şekilde o topraklardan çekileceklerdir.

Haber Ara