Nakil kabul etmeyen hatalar
Aksiyon Dergisi'nde yayınlanan bir haberde, Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Transplantasyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şükrü Emre, Türkiye’de doktorların organ nakli konusunu abarttığını düşünüyor. ‘Olay biz değiliz’ diyen Emre, doktorların bu konuda hata yaptığı görüşünde.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-09 18:50:35
Organ nakli konusunda art arda yaşanan kayıplar, tıp dünyasında tartışmalara yol açtı. Türkiye’de yapılan nakillerin başarılı olup olmadığı bir yana, ‘Nakil savaşı mıydı yaşanan, mesleki rekabet mi, yoksa hastalara uygulanan bilimsel bir deney mi?’ sorularını gündeme getirdi.
Bu süreçte ilk iddia ‘mesleki rekabet’ şeklinde ortaya atıldı. Prof. Dr. Ömer Özkan ile Hacettepe Üniversitesi’nden Doç. Dr. Serdar Nasır üniversite yıllarından arkadaştı. İddialara göre ‘elitist’ grupta olmadığı için Ömer Özkan mezun olduğu Hacettepe Üniversitesi’nden ayrılmak zorunda kalmıştı. Akdeniz Üniversitesi’nde Türkiye’nin ilk yüz naklini yapmasının ardından Hacettepe Üniversitesi “Ömer ilk yüz naklini gerçekleştirirse biz de ilk dörtlü uzuv naklini gerçekleştiririz” diyerek nakil işini aceleye getirmişti. Akdeniz Üniversitesi’nde başlayan nakil sürecinin ardından iki hocanın medya üzerinden birbirlerine dönük imalı açıklamaları rekabeti gün yüzüne çıkardı. Hastaneler medya üzerinden atışmalarını sürdürürken Hacettepe’deki hastanın önce bir ayağının, daha sonra ikisinin de alındığı haberi yansıdı. Çok geçmeden de acı haber geldi. Dünyada ilk çift kol ve bacak nakli rekabet savaşı acı bir kayıpla bitmişti.
Aslında durum sadece hayatını kaybedenlerle sınırlı değildi. Doktorlar, bu süreçte hem nakil bekleyenleri hem de organ bağışında bulunmak isteyenleri hayal kırıklığına uğratmıştı. Sağlık Bakanlığı yaşanan olayların organ bağışı konusunda herhangi bir düşüşe sebep olmadığını belirtse de alıcı ve vericilerin bu durumdan olumsuz etkilendiği aşikâr. Gazi Üniversitesi Tıp Etiği Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu’na göre nakillerin topluma yansıma biçiminde olumlu ve olumsuz yönleri olabileceği için etik son derece önemli. Türk Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Kuran ise doktorların medya üzerinden yaptığı göndermeleri doğru bulmuyor. Bu tartışmaların bilimsel ortamlarda yapılması gerektiğini belirten Kuran, “Endikasyonlar, hasta seçimi ve uygulamalarda karşılaşılabilen sorunların yeri bana göre gazeteler değil, kongreler, bilimsel yayınlar. Kişisel fikrim bu olayın fazla magazinleştiği. İlk olması basının da dikkatini çekti ama olayı magazinleştirmek yanlış.” diyor.
Peki, dünyada organ nakli konusunda nasıl bir sistem izleniyor. Nakillerle ilgili doktorların veya hastaların ön planda olması ne kadar doğru?
Amerika ve İspanya organ nakli konusunda hassas ülkelerin başında geliyor. En fazla organ bağışı yapılan ülke İspanya. Bağışlar, güvenilir kişilerden oluşturulan bağış timleri sayesinde toplanıyor. Amerika’da ise organ bağışının sürekli gündemde tutulmasına, halkın bilinçlendirilmesine ve eğitilmesine özen gösteriliyor. Prof. Dr. Şükrü Emre, 2007 yılından beri Amerika’da Yale Üniversitesi’nde organ nakli ve immünoloji bölüm başkanlığını yürütüyor. Bugüne kadar iki bine yakın karaciğer naklini gerçekleştiren Emre, 2005 yılında ABD’de ‘en iyi doktor’ unvanını alan nadir isimlerden biri. Aynı zamanda, kendi dalında son 10 senedir ‘Amerika’nın en iyi doktorları’ listesinde. Amerika’da nakil yapılan bütün hastanelerin bünyesinde bir PR grubu bulunuyor. Burada çalışanların gazeteci kökenli olması önemli. Çoğu durumda basına haber verilmiyor. Ancak önemli bir ameliyat gerçekleşecekse PR grubu tarafından bilgilendiriliyor. Gazeteciler eğer doktorla görüşmek isterlerse PR grubundan izin almak zorunda. Doktor ise basına sadece yaptığı işle ilgili açıklama yapıyor. Emre, Türkiye’de yapılan nakillerin umut verici olduğunu; ancak konunun abartıldığını düşünüyor. Nakillerin giderek medyatikleştiğini belirten Emre, “Burada olay biz değiliz.” diyerek meslektaşlarını eleştiriyor: “Cerrahlar ameliyatı yaptığı için her zaman ön planda. Bu bir anlamda cerrahı hem medyada ön plana çıkarır hem de hata varsa cerrah cezalandırılır. Ancak burada olay biz değiliz. Kendimizi ya da hastanın hayatını ön plana çıkarırsak ana resmi es geçeriz. Burada önemli olan ameliyattır.”
Amerika’daki bir diğer uygulama alıcı ve vericinin hiçbir şekilde haber olmaması. Oradaki HIPAA kanunlarına göre bu bilgilerin verilmesi suç. Hastanın hikâyesi, alıcı ve vericinin isimleri, ailesi haber konusu yapılamıyor. Emre, bu uygulamanın organ bağışı ve olayın medyatikleşmemesi konusunda önemli bir yöntem olduğuna dikkat çekiyor: “Biz alıcıyla vericinin birbirini tanımasını kesinlikle istemiyoruz. Donör ailesi, alıcının ailesini biliyorsa ‘Benim çocuğum sayesinde yaşıyorsun, bunun bedelini öde’ gibi baskılarda bulunabiliyor. Ya da tam tersi alıcı, verici aileye minnet duyuyor, sürekli onlara yardım etme eğiliminde oluyor. Yani aile yakınlarının artık bu dünyadan gittiğine alıştırılmıyor. Sürekli ona bu hatırlatılıyor.”
Kol ve bacakta risk yüksek mi?
Çavdar ve Kavdır’ın hayatını kaybetmesi kol ve bacak nakillerinde riski gözler önüne seriyor. Uzmanlar kol ve bacağın çok kan çeken organlar olduğunu, alıcıların buna adaptasyonunun zor olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Emre, hayatını kaybeden hastalar için uzun süredir bütün vücudunun, kalbinin, diğer organlarının, kolsuz ve bacaksız yaşamaya adapte olduğunu, nakil sonrasında kalbin çift kol ve bacağa alışmasının zorluğunu anlatıyor. Hastalar bu konuda ısrarlı olsa bile risk yüksekse organ naklini gerçekleştirecek ekibin bu konuda dikkatli davranması uyarısında bulunuyor: “Böyle bir ameliyata karar verirken belirli problemleri ve riskleri alıyorsunuz. Bu muhtemel problemlerin ve risklerin iyi incelenmesi gerekir. Ayrıca bu konuların hasta ve ailesine ameliyatı gerçekleştirecek ekip tarafından uygun bir dille açıklanması gerekir. İkincisi ameliyatın başarı şansının hekimler tarafından iyi değerlendirilmesi ve buna göre karar alınması gerekir. Şayet ameliyatın başarı şansı düşük, hastanın hayatını riske sokma ihtimali yüksekse, ameliyat kararı alınmamalı.”
Neticede üst üste gelen mucizevî nakillerin faturası kabarık oldu. İki genç isim bu mücadelede hayatını kaybetti. Organ bekleyen binlerce hasta da olaylardan olumsuz etkilendi. Türkiye’de nakillerin bundan sonra nasıl bir seyir izleyeceği merak konusu.
Haber Ara