Hepimiz aynı suçu işliyoruz!
28 Şubat Operasyonlarının 4. dalga operasyonlarına gelindiği bir dönemden geçerken, 28 Şubat mağdurlarının hayatlarında izleri halen daha görülüyor. 14 yaşındayken Çeçenistan’a destek amaçlı yapılan bir gösteriye katıldıktan sonra idam cezasına çarptırılan Yakup Köse, yeniden hapis cezası ile karşı karşıya.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-09 14:14:15
28 Şubat sürecinde 14 yaşındayken Çeçenistan’a destek amaçlı yapılan bir gösteriye katılan Yakup Köse, "yasadışı örgüt üyesi" olmak gibi birçok mesnetsiz iddiayla "terör örgütü" suçlamasıyla karşı karşıya kaldı.
Köse, çocuk hakları ile ilgili olarak imzalanan uluslararası sözleşmeler rafa kaldırılarak Terörle Mücadele Kanunu kapsamında Devlet Güvenlik Mahkemelerinde yargılandı. Yedinci sınıfta öğrenci iken saçları usturaya vuruldu, kelepçelendi. 10 yıl hapis yattı. Cezaevinde iken her türlü işkenceyi gördü.
Köse'nin, haksız yere atıldığı hapiste tüm zulüm görenler için zulme karşı attığı "Allah-u ekber" çığlığının yankısı hala onun için bir tehdit oluşturmakta. Yakup Köse, Milat Gazetesi'ndeki dünkü yazısında “Allah-u Ekber” Demenin Bedeli 1 Yıl" başlıklı yazısında, cep telefonuna gelen mesaj ile yeniden bir hapis cezasına çarptırıldığını duyurdu.
İşte Yakup Köse'nin o yazısı:
“ALLAH-U EKBER” DEMENİN BEDELİ 1 YIL
İslâm’a muhatap bir anlayışa sahip olamamanın neticesi olan abdestli kapitalist-teyemmümlü sosyalist tartışmaları üzerine yazmak için bilgisayarın başına oturduğumda telefonum öttü; mesaj gelmişti! Devamlı gelen kampanya mesajlarından biri olduğunu düşündüğüm mesajı okumak için telefonu elime aldığımda nereden bilebilirdim ki kampanyanın şahsıma özel olduğunu!
Efendim, mesajın içeriğine geleceğim ama sizi 1999 yılına götürmek isterim. 1995 yılında 14 yaşında örgüt üyesi olarak girdiğim hapishanede, 1999 yılında “ALLAH, BİSMİLLAH, ALLAH-U EKBER” diye yüksek sesle tekbir getirdiğim için, onlara göre slogan attığım için disiplin cezası almıştım. Cezaevi yönetimi disiplin cezasıyla yetinmemiş, aldıkları maaşlarını ne kadar hak ettiklerini göstermek için bir de adlî makamlara suç duyurusunda bulunmuştu!
Şimdi bu girizgâhtan sonra gelelim sadede. Bana gelen mesaj 1 yıl daha ‘tatil’ müjdeliyordu: “İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2000/102 no’lu dosyasından ceza aldınız. Hapis kararınız infaza verilmiştir.” Sağolsunlar Adalet Bakanlığı yetkilileri UYAP üzerinden beni bilgilendirdiler!
Bu ‘tatil’ müjdeli mesaj üzerine avukatım Müşir Deliduman’ı aradım. Uzun bir hapishane sürecinde ve darbe dönemi olması hasebiyle de hakkımda açılmış onlarca davadan hangisi olduğunu bilemediğimden kendisinden dosyaya bakmasını rica ettim. Sayın Deliduman’ın dosya hakkında verdiği bilgilerle durum netleşmişti.
Yukarıda bahsettiğim cezaevi yönetiminin suç duyurusu üzerine İstanbul 6 No’lu DGM’de örgüte yardım ve yataklıktan hakkımda dava açılmıştı. Davanın hâkimi Metin Çetinbaş, 28 Şubat döneminde cuntanın brifinginden geçmiş, şimdi ise Ergenekon avukatları arasındadır. Çetinbaş’ın baktığı çete davaları beraatla, İslâmcıların davaları ise en üst cezadan sonuçlanırdı; her nedense!..
Her platformda adından bahsettiğim Metin Çetinbaş, tekbir getirdiğim için 1 yıl hapis cezası vermişti ve bu karar 12 yıl sonra Yargıtay tarafından onandı. 12 yıl sonra 28 Şubatçılar yine sürpriz yaptı ve kendilerine karşı verdiğim mücadele sırasında çok yorulduğumu düşünmüş olacaklar ki beni 1 yıl ‘tatil’le mükâfatlandırdılar!
Dün gibi hatırlıyorum, 12 yıl önceki mahkemede Çetinbaş, “Slogan attın mı” diye sormuştu. Ben de, “Evet, ALLAH-U EKBER dedim. Eğer ALLAH-U EKBER demek İbda-C örgütüne yardım yataklık suçunu oluşturuyorsa Türkiye’nin yüzde doksanı bu suçu işliyor! Belki siz de bu suç işleyenler arasında olabilirsiniz” demiştim. Ayrıca, “Hiç alakam olmamasına rağmen beni örgüt üyeliğiyle tutukladınız, şimdi de aynı örgüte yardım ve yataklıktan suçluyorsunuz; bu durumda kendime aldığım her şey veya herhangi bir hâdise karşısında gösterdiğim her tepki örgüte yardım ve yataklığa girer” diye hukuk garabetini ortaya koymaya çalıştım ama sonuç baştan belli; gene de varolsunlar, idam etmeden önce savunma yapmamıza müsaade ediyorlar!
Bu satırları yazarken kulağım kapıda, her an kapı setçe yumruklanıp “Aç kapıyı, polis!” sesini duyabilirim. 17 yıl önce 14 yaşındayken anne ve babamın gözüönünde bileğime takılan kelepçeler, 2012 yılında hanımımın ve iki kızımın gözüönünde tekrar takılabilir.
1980 ihtilâlinde doğmuş, 27 Mayıs darbesinin 35. yıldönümünde gözaltına alınmış, 28 Şubat darbesinde idam cezası almış, 2 Mayıs 2011 yılında haklarında suç duyurusunda bulunduğum kişilerin verdiği hapis cezası 2 Mayıs 2012’de onanmış biri olarak mücadelemi sürdüreceğim!
Tekbir getirmek suç mu dediniz; buyurun açın davanızı:
Allah-u Ekber! Allah-u Ekber! Allah-u Ekber!
“Çok şükür; pişmanlık uğramadı semtimizden”!
SON VİDEO HABER
Haber Ara