Darbelerin değişmez ideolojisi: Kemalizm
Kemalist sistem 1924'lerden bu yana 'varlığını Türk varlığına armağan eden' laik, Türkçü, batıcı bir toplum oluşturmaya çalıştı. Bu politika; Osmanlı'dan devralınan kitlenin İslami kimliğinin tamamen tasfiyesine yönelen bir amaca dayanıyordu. Toplumuna yabancı ve emperyalistlerin emellerine uygun düşen bu politika, 'Kemalist ideoloji' olarak dinleştirildi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-08 13:00:34
Kemalizm’in düşünsel tahlilini yapabilmek, slogan düzeyini aşamayan taklitçi görüşlere fikir muamelesi yapmanın zorluğunu içermekle birlikte, aynı zamanda resmi tarih dışında gerçek anlamda objektif verilere ulaşmanın demagojik söylemler ve yalan-yanlış üretilmiş bilgi yığınına karşı koymak anlamına da gelmektedir.
Cumhuriyetin kurucu kadrolarının felsefi temellerini oluşturan materyalizmin ve pozitivizmin Türkiye’de taraftar ve taban bulmasında birtakım kuruluş ve süreli yayınlar etkin konumda bulunmuştur. Bunlar kanalıyla hem materyalist ve pozitivist düşünceler yaygınlaşmış hem de Batılı akımların genelde din, özelde ise Hıristiyanlık ve İslam hakkındaki görüşleri bu akımlar sayesinde Türkiye’de sistematik bir surette yayılma ve gelişme kaydetmiştir.
Üstelik tarihe günümüz merkezli, teolojik bir amaç yükleyerek, günümüzü yaratma vazifesini yükleyen bir anlayışın subjektif baskılarına maruzsanız ; geçmişi anlamayı ve bugüne ilişkin sorunları da doğru bir perspektiften çözümleyebilmeyi zorlaştıran bu anakronizmin örneklerine cumhuriyet tarihi yazımında çokça rastlamaktayız.
Bunun en manidar örneklerinden birini Niyazi Berkes’te görmekteyiz. Onun Türkiye’nin ‘çağdaşlaşması’na adadığı eseri adeta Osmanlı’ya çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni yaratma vazifesi vermiş görünmektedir. Tarihe böyle baktığınızda bugünü de kendi gerçekliğinden soyutlayarak yeniden üretmeyi beraberinde getirmekte.
Tıpkı “asırlardır Türkiye üzerine oynanan oyunlar” üzerine yazılıp çizilenler ya da “Şu Çılgın Türkler” örneklerinde olduğu gibi. Üretilmiş ve yakın tarihten tevarüs eden bir ulusalcılıkla bugüne baktığınızda darbe yapmak için uygun şartların oluşacağı zaman dilimini “istiklal harbi”, “yeniden milli mücadele” gibi terkiplerle romantikleştirerek kuvvacılığa soyunmak ya da soyunanları alkışlamak da mümkün bir hale gelmekte.
Bugün Kemalizm'in terimsel olan kabulünün yıl dönümü. Türkiye halkının en zorlu imtihanlarından biri Kemalizm. Etkileri daha yıllarca kaybolmayacak sanırım. Andımızdan, milli bayramlara devlet kademesinden toplumun en alt tabakasına kadar Kemalizm'in kutsal sembolleri hala canlılığını korumakta.
Kemalizm'in doğum günü kutlu olsun !
Kemalizm teriminin resmiyet kazanması, Mayıs 1935 tarihinde toplanan CHP Dördüncü Büyük Kurultayı’nda düzenlenen programda yapılan şu açıklamayla belirlendi ;
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin programına temel olan ana fikirler, Türk Devrimi’nin başlangıcından bugüne kadar yapılmış olan işlerle, yalın olarak ortaya konmuştur. Bundan başka, bu fikirlerin başlıcaları, 1927 yılında Parti Kurultayı’nca da kabulolunan tüzüğün genel esaslarında ve Genel Başkanlığın, aynı kurultayca onanmış olan bildiriğinde ve 1931 kamutay seçimi dolayısiyle çıkarılan bildirikte saptanmıştır. Yalnız birkaç yıl için değil, geleceği de kapsayan tasarılarımızın ana hatları burada toplu olarak yazılmıştır. Partimizin güttüğü bütün bu esaslar, Kamâlizm prensipleridir”
Halkının değerleri ve menfaatleri ile ilgisiz, ama batılı değerlerle aynılaşan Kemalist ideoloji, halka karşı varlığını ancak ele geçirdiği iktidar gücü ile devam ettirebildi. TC iktidarı, gücünü halktan değil, Kemalist ideoloji ile eğitilen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)'nden alıyordu. TSK, aldığı eğitim sonucunda milliyetçiliğe ve vatanseverliğe bağlılıktaki samimiyetini hiç kimseyle paylaşmak istemiyordu. Tabii ki TSK için milliyetçilik veya halkçılık demek, Türkçülük demekti; vatanseverlik ise kemalist ideolojinin iktidarını savunmaktı.
1927 yılında toplanan Cumhuriyet Halk Fırkası Kurultayı’nda kabul edilen Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık ve Laiklik ilkelerine, 1931 yılında toplanan CHF Kurultayı’nda Devletçilik ve İnkılapçılık ilkeleri eklenmiştir. 1935 yılındaki CHP Kurultayı’nda ise, bu ilkeler Kemalizm olarak tanımlanmıştır. 5 Şubat 1937 tarihinde ise 6 ilke Anayasa’ya girmiştir.
Bundan sonra belirlenen bu 6 ilke toplumun tüm kesimlerinin üzerine birer sopa olarak inecek kesintisiz bir baskı sürecine girilecekti. Türkiye’de neredeyse tüm sorunlarda başımızı tosladığımız vahim çözümsüzlük duvarının baş mimarı elbette Kemalist ideolojidir !
Bu ideolojiyi yeri geldiğinde besleyen ve ihtiyaç hasıl olduğunda ondan beslenen devlet politikasıdır. Her toplumsal sorunu devletin bekası ve çıkarları süzgecinden geçirip değerlendiren, bu değerlendirme ışığında meşru ve gayrımeşruyu ilan eden devlet aklıdır. Bu akıl, otoriter gelenekle pekiştirilmiş milli devlet aklıdır.
Bu aklın karşımıza koyduğu tüm sorunlar Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana devlet politikası olarak uygulanan red, inkar, asimilasyon politikaları sonucu meydana gelen katliamlar, imha politikaları travmalar, göçler sorunu elbette Kemalizm'in ürettiği ulus kimliğin bir sonucudur !
Bütünüyle Türkiye'de tüm sorunların temelinde birçok etmen olmakla birlikte birincil olarak Kemalizmin ürettiği ulus kimliğin biçimlendirdiği resmi politikalar olduğu aşikârdır.
Tabi ki bugün hala birçok noktada bu ideolojinin ürettiği sorunların çözümsüzlük buhranı içerisinde kaybolmasına tanıklık ediyoruz. Kürt sorununda tutunda diğer etnik grupların durumlarına, inanç özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden, ve daha nice nice problemlerimizden bahsediyoruz...
Bize de tüm bunlara karşı, Devrimci Yunan Şair'in kanaatlerini paylaşmak düşüyor...
Yannis Ritsos’un dediği gibi ;
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
Konuyla alakalı fotoğraf albümü için tıklayın : Dünden bugüne CHP
SON VİDEO HABER
Haber Ara