Dolar

34,8945

Euro

36,7495

Altın

3.005,84

Bist

10.058,63

İsmail Güneş ; 'Ateşin Düştüğü Yer'

İsmail Güneş'in son filmi 'Ateşin Düştüğü Yer', töre ile vicdanı arasında sıkışan bir baba ile kızının duygusal ilişkisini anlatıyor. Geçen yıl Altın Portakal'a kabul edilmeyen film, izleyenlerde, haksızlığa uğradığı kanaatini güçlendiriyor. 'Recep İvedik seyircisine bayılıyorum' diyen Güneş, onları filmine davet ediyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-06 07:40:30

İsmail Güneş ; 'Ateşin Düştüğü Yer'
Yönetmen İsmail Güneş, yıllardır inatla sürdürdüğü sinema yolculuğunda 'Ateşin Düştüğü Yer'e uğruyor. Kimileri onu 'İslâmcı, muhafazakâr yönetmen' olarak tanımlasa da Güneş, bu tür ötekileştirici tanımlamalara karşı çıkıyor. "Ben yalnızca sinema yapıyorum." diyen yönetmen, cuma günü gösterime giren 'Ateşin Düştüğü Yer' filminde, şimdiye kadar hep töre, gelenek, din gibi hedef şaşırtıcı adresler üzerinden gündeme gelen sosyal bir olguya, insanî açıdan yaklaşarak vicdan meselesi olarak ele alıyor. İsmail Güneş ile geçen yıl Altın Portakal'a kabul edilmeyen son filmini Zaman Gazetesi'nden, Ali Koca  konuşmuş.

Filmin öyküsü nasıl ortaya çıktı?

2003 yılında, bu olayın aynısını bir gazetede okudum. Alanya'da bir mevsimlik işçinin en büyük kızı hastaneye kaldırılıyor. Hamile olduğu ortaya çıkınca da onu 'ölüm yolculuğuna' çıkarıyor. Sonra kızın cesedi bulununca baba hapse giriyor. Şunu anlamak istedim: 17 sene büyüttün, okşadın, sevdin. Hasta olunca varını yoğunu harcadın; sonra bu kadar yakınından birini öldürmeye hangi saiklerle, nasıl kendini ikna ettin?

Filmin arkaplanında kent hayatına ayak uydurmakta zorlanan geleneksel aile profili var. Bir bakıma, Anadolu insanının 50 yıllık hikâyesi...

Filmin açılış sahnesinde bir televizyon görürüz. Seyredilmeyecek bir ortamda bile açık. Artık insanların köyden kente gelmesi gerekmiyor. Kent, evin içinde. Yalıtılmış bir hayat sunuyor televizyonlar. Benim 12 yaşında bir kızım var, Feriha'yı ağzı açık izliyor. Hastane sorunu var mı o dizide; ulaşım, okul, iletişim sorunu var mı; yok. Ne var; bodrumda yaşıyorlar. Bu mudur taşradan kente gelmiş ailenin sorunu? Ben bu sorunların sonucunun insanlar üzerindeki etkisini göstermek istedim.


'BİZE YAPILAN ÖTEKİLEŞTİRME, IRKÇILIKTIR'


'Ateşin Düştüğü Yer', geçen yıl Altın Portakal'ın ön jürisinde 100 üzerinden sıfır not aldığı için elenmişti. Basın gösteriminden sonra da 'haksızlığa uğradığınız' konuşuldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önyargıları kırmak çok zor. Ben orada belediyeyi de kabahatli buluyorum. Kadın temasıyla bir festival düzenliyorsunuz, ama bu filmi dışlıyorsunuz. Sinema dışında başka şeyler var demek ki. Bu ülkedeki ötekileştirme meselesi alıp başını gidiyor. Ben hep şu örneği veririm: İtalya'da komünist yönetmen Visconti, faşist yazar D'Annunzio'nun 'Masumlar' romanını sinemaya uyarlıyor. Değeri var çünkü. Bize yapılan ırkçılıktır. Irk dediğiniz, sadece etnik bir mesele değil ki. 'Benden değil' deyip ötekileştiriyorlar.

Kendinizi 'muhafazakâr sanatçı' olarak tanımlar mısınız?

Hayır, asla! Ben dindarım, muhafazakâr değilim. İlk filmimden itibaren aykırı işler yaptım. Hiçbir zaman din ile çelişmedim. Ama 'muhafazakâr dünya' ile hep bir meselem oldu. Muhafazakâr kelimesi ortodoks bir kavram. Neyi muhafaza edeceğiz?

Gündemdeki 'muhafazakâr sanat' tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bence muhafazakâr sanat diye bir şey olmaz. Çünkü bir şeyi muhafaza ederek sanat üretemezsiniz. Bir taşı alıp muhafaza ettiğinizde sanat olmaz. Siz onu kıracaksınız, Rodin'in Musa'yı gördüğü gibi oradan bir heykel inşa edeceksiniz. Muhafazakârlığı yanlış anlayıp kullanıyorlar. Ben en çok İskender Pala'ya şaşırdım. Bu kadar üreten ve ilerici bir adamın 'Muhafazakâr Sanat Manifestosu'nu çok anlamsız buldum.

Yerli sinemanın vizyon sıkıntısı yaşadığı mayıs ayında gösterime girmek risk değil mi?

Biz 9 Mart'ta düşünüyorduk, fakat Fetih 1453 geldi bizi ezdi. Mecburen kaçtık oradan. Aslında tek sorun seyircide. Yoksa bir filmin iyi olup olmadığını seyirci bilemez. Recep İvedik seyircisine bayılıyorum. Birincisini seyrediyorlar 4 milyon, ikincisini yaptırıyorlar 4 milyon 250 bin, üçüncüsüne de gidiyorlar 4,5 milyon. Tutarlı bir seyirci. Dördüncüsüne de gidecekler, beşincisine de. Ben Recep İvedik seyircisini filmime davet ediyorum. Gelsinler, görsünler.

'Millî sinemanın devamı değilim'

Millî sinemanın devamı değilim. Dinî film dediğinizde cami görünecek, ezan okunacak! Dini buraya indirgedi millî sinema, uzun süre. Mesut (Uçakan) bunu biraz daha ileriye taşıdı. Sosyal meseleleri sinemasına taşıdı. Ben bütün bunların dışında, 'yalnızca sinema' diye düşündüm. Yani her şeyi anlatabilirsiniz, ama sinema ile anlatmalısınız. Kendi adıma ben ne millî ne ak ne karayım. 'Gülün Bittiği Yer'de bu toplumun şiddet eğilimini, toplumdaki işkenceyi ortaya koyunca "Nereden çıkardın sen bunu?" dediler. Benim o filmde söylediğim, devletin işkence yapma meselesini, AK Parti 15 yıl sonra kabul etti!
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara