Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Kanlı Mayıs' tartışmasın da kim ne dedi?

Kanlı 1 Mayıs derin devletin tertibidir iddiasına karşın, 1977’de 34 kişinin ölmesiyle sonuçlanan gelişmelerin “solcuların kendi içindeki” çatışmalardan kaynaklandığını dile getiren Halil Berktay’ın Taraf Gazete’sinde yayımlanan söyleşisi “sol kesimde” geniş yankı uyandırdı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-05 08:24:11

'Kanlı Mayıs' tartışmasın da kim ne dedi?
TİMETÜRK / Umut İslam

Halil Berktay, 35 yıllık bir tabunun örtüsünü kaldırdı, suskunluk anlaşmasını bozdu. İlk kez yapmıyor bunu. Bundan 10 yıl kadar önce Neşe Düzel’e verdiği Ermeni Soykırımı’nın üzerindeki örtüyü kaldıran röportajdan sonra ne deniyorsa aynısı deniyor onun için. Tek fark “hain”, “satılmış”, “ajan” sesleri bu kez soldan soldan geliyor.  Halil Berktay'ın bu açıklamasından sonra   Kanlı 1 Mayıs derin devletin tertibidir iddiasına karşın, 1977’de 34 kişinin ölmesiyle sonuçlanan gelişmelerin “solcuların kendi içindeki” çatışmalardan kaynaklandığı tespiti de  “sol kesimde” geniş yankı uyandırdı. Konuyla alakalı tüm cevrelerden görüşler dile getirildi. Kimisi Halil Berktay'ın açıklamasını "yalan" olarak değerlendirken . Kimileri bu özeleştirinin önemli olduğunu geçmişle hesaplaşma adına güzel bir fırsat yakalanıldığı belirterek konu hakkında açıklamalarda bulundu.  " Kanlı Mayıs" tartışmasında kimler ne dedi  buyrun hep beraber bakalım...  



Kanlı 1 Mayıs bir "mağduriyet efsanesi" mi?



Halil Berktay ;

“Böyle bir şey olmadığı için, gördük derken, gördüklerine inanarak görmedikleri bir şeyi anlattıkları kanısındayım. Otel ve Sular İdaresi’nden ateş edildiğini gösteren bir tane fotoğraf yok. 1960’larda ve 70’lerde ülkücülerin, polislerin üniversitelere ateş açıp öğrenci öldürdüğünü gösteren fotoğraflar vardır. Fakat 500 bin kişilik mitingde, o kadar basın mensubu varken ne oteldeki ne de Sular İdaresi’nden uzun namlulu silahlarla ateş edildiğini gösteren tek bir fotoğraf yok. Tek fotoğraf, çok sonradan Sular İdaresi üzerine çıktıklarını Ahmet İsvan’ın da kabul ettiği, silahlarını aşağıya doğru tutmuş iki polisin fotoğrafı. O görüntüyü çeken İshak Işıtan, “Yalan söyleyemem ateş ettiklerini görmedim diyor. Çarşamba gecesi geç saatte Beyaz TV ’de Nagehan Alçı’nın programına telefonla bağlanan Metin Göktürk, olayların başında bizzat seyirci olarak Sular İdaresi’nin üzerinde olduğunu ve oradan hiçbir şekilde ateş açılmadığını; polislerin oraya çok sonradan çıktığını tane tane anlattı. Bana “öfkeli” olduğunu söyleyen Ömer Laçiner de bu tanıklığa hiçbir şey diyemedi.”


Gün Zileli:

Dönemin Aydınlık hareketi içinde yer alıyordum. Halkın Sesi ’ni çıkaran isimdim. Çok barizdi bir olay çıkacağı. İçimizdeki düşmanlık çok yoğundu. Düşmanlığın körüklenmesinde Aydınlık’ın rolünü inkâr edemem. ‘Revizyonist zinciri kıracağız’ diye büyük gerginlik yarattık. İlk silahı kim attı, bunu bilmek mümkün değil. Kenardan birinin panik yaratmak için ilk ateşi başlattığı söyleniyor ama bu önemli değil. İki taraf da birbirine karşı kullanmak üzere ağır bir şekilde silahlanmıştı. Yine de eğer meydanda o polis panzerleri kalabalığa girmeseydi onlarca insan ölmeyecekti.


Dönemin DİSK Genel Sekreteri Mehmet Karaca ;

"Yaşananlar yalnızca solun kendi içindeki çatışmayla açıklanamaz. İlk ateşi Maocular açsa da derin devlet bunu fırsat bildi” ifadelerini kullandı. Karaca, “Eğer o gün Maocular meydana girseydi çok daha büyük olaylar yaşanırdı”
Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi tarihçi Ferdan Ergut ;
"Halil Berktay'ın hakkaniyete sığmayan, mağduru suçlu konumuna getiren açıklaması sadece politik olarak değil tarihçilik mesleği açısından da oldukça sorunlu" Elinizde sadece bir belge varsa, çok iddialı laflar edemezsiniz. Berktay'ın durumunda iş daha da vahim: Söylediklerine karşı onlarca bilgi, belge ve tanıklık varken hepsini gözardı ediyor.
Dahası, elinde hiçbir belge olmadan ve olayı kendi gözüyle bile görmemişken (alanın diğer tarafındaymış) "olsa olsa" metoduyla bütün bir solu yargılayıp suçlu ilan ediyor. Oysa tarihçilik bir "bağlam mesleğidir.


Namık Koçak:

Milliyet gazetesi muhabiri olarak oradaydım. ‘Maocular meydana alınmadılar, olay çıkardılar sözü, polisin hemen sıcağı sıcağına yaptığı bir açıklamadır. Önceden hazırdı o açıklama. Ben olay başladığında, şu anda Taksim postanesinin olduğu yerden havaya ateş edildiğini gördüm. Kimdi, onu bilemezsiniz. Sular İdaresi’nin arkasına gittim. Jandarmalar birilerini gözaltına alıyordu. Fotograflarını da çektim. Oradan ateş edildiği iddiası vardı. İnsanların koştuğu Kazancı Yokuşu’nda bir kamyonet vardı. Kaçış noktasını tıkadı. Özellikle mi yerleştirildi, kaçarken mi oldu, söylemek mümkün değil. Hiç kimse şuydu deme şansına sahip değil. Birisi ateş etti. Panik yaratmak için ateş edildi. İnsanların üzerine değil, havaya ateş edildi. Belki de paniği yaratanlar sonunun böyle olacağını da tahmin edemedi.


Celalettin Can:

1 Mayıs öncesinde yazılanlar herkesi tedirgin etti. Biz Maocuları alana sokmayacağız diye bir karar aldık. Aldığımız bu karar ters bir karardı. Bu kararımıza karşı taraf da alana gireceğiz diye karar almıştı. Maocu dediğimiz grup alana girmeye çalışırken DİSK’in barikatıyla karşılaştı. Kısa süreli yaşanan itişmeden sonra vazgeçtiler. Alana giremediler. Alanda ilk önce Sular İdaresi üzerinden ateş edildi. O sırada bir arkadaşımız yaralandı. Alana doğru ateş eden de vardı, havaya doğru ateş eden de vardı. Onunla birlikte panzerler de alana yayıldı. Sirenleri çalmaya başlayınca bir panik havası oluştu. İstiklâl ve Sıraselviler caddelerini polis kapatınca kalabalık Kazancı Yokuşu’na yöneldi. Ezilmeler orada yaşandı. Altyapıyı Emniyet oluşturdu. MİT de olayları organize etti.

Eski Savcı Çetin Yetkin ;

“Ben mahkeme aşamasına kadar tüm dosyayı incelemekle görevliydim. Tek tek inceleyince bir sürü eksiklikler ortaya çıkıyordu. Ekspertiz raporu alınmamıştı. Kaç kişinin yaralandığı, yaralananların nasıl ve ne şekilde yaralandıkları, sonraki durumları tespit edilmemişti. Sadece ölüler vardı elimizde.

Tabancayla vurulmuş adam. Ne otopsi yapıldı, ne de bir tespit. Sanıklar üzerinde yakalanmış tabancalar var. Bu adam hangi tabancayla vurulmuş bakılmadı. Mermiler elde edildi, tabancalar ve boş kovanlar bulundu. Ama, balistik raporu yapılmadı. O kovanlar bu silahtan çıktı mı çıkmadı mı ona da bakılmadı.

Olay öncesinde, sırasında ve sonrasında çekilen fotoğraflar ve filmler incelenmedi. Silahla ateş ederken fotoğrafları çekilen ve yüzleri açıkça görülen kişilerin fotoğrafları polis arşivlerinde bulunanlarla karşılaştırılmadı, kim oldukları araştırılmadı. Ben kendim bir kısım fotoğrafları toparlamıştım. Fotoğrafların arkasını mühürleyip mahkemeye verdim. Fotoğrafların büyütülüp yüzlerinin ve ellerindekilerin belirlenmesi için Adli Tıp’a gönderildi. Sadece bir yazı geldi.
O fotoğraflar sonra ortadan kayboldu. Ben incelediğimde oldukça kalın olan dosyanın sıkıyönetim mahkemesine küçüldüğünü biliyorum.

İddianamede hiçbir soruşturma yapılmadan hazırlandı.Dava açılan sanıklar olayın 2. derecede failleriydi.Kaçışan insanlar sanıktı. Gerçek faillerin Allah’a havale edildiği de iddianamede yazıyordu zaten.”

Birikim'in Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner;

"Şimdi, şaşkınlığım geçti, öfkem başladı. Berktay, nasıl bu kadar fütursuzca söyleyebiliyor. Nedenini bilmiyorum. Psikolojisini de bilmiyorum. Yaptığı şey vahim. Devlet bile reddetmezken, Sular İdaresi üzerinden keskin nişancıların ateş açmasına 'palavra' dedi. Veriler bu kadar açıkken bunları söyleyebilmesine öfkeleniyorum. Taraf'taki röportajda, 'Sol, kendi yaptığı rezillikten bir mağduriyet efsanesi yarattı' ifadesini Berktay, kendine döndürsün. İnsanlar ölmüşken, bu yaptığı hakikaten çok ağır... Bunları nasıl bu kadar fütursuzca..."

Yalçın Ergündoğan;

DİSK İzmir bölge temsilcisi yardımcısı idim. Kürsünün ön tarafında yer alıyordum. Intercontinental ve Sular İdaresi üzerinden alana ateş edilmesi sonunda panzerler meydana girdi. Intercontinental’daki namluları gördük. Meydandaki büyük panik, otelin üzerinden ateş edilmesiyle başladı. Kenarlardaki küçük çatışmalar bizim oradan hissedilmedi. Ortam çatışmaya müsaitti. Bu bir devlet tertibidir. Devlet tertibinde de onbinlerce kişiyi öldürmek yoktu zaten. Derin devletin o gün oluşturmak istediği intibayı bugün Halil Berktay gerçekmiş gibi söylüyor.



Doğan Tarkan;

“Halil Berktay ve Yıldıray Oğur yanlış bir iş yapıyor ya da daha doğrusu bilinen ve herkesin kabul ettiklerini, sanki kendileri keşfetmiş havasında ortaya atıyorlar. Dilleri kötü, aşağılayıcı ve tartışmaya kapalı. Nefret söylemli... Ama aha kötüsü tarihçi olarak Berktay, yazar ve taraf editörü olarak Oğur olgulara dayanmıyorlar, eleştirdiklerinin söylediklerini dinlemiyorlar, anlamazlıktan geliyorlar.”

Dönemin İstanbul Belediye başkanı Ahmet İsvan ;

"Sol fraksiyonlar kendi aralarında kavga etti' diyorlar. Evet, etti ama 34 kişinin ölmesine sebep kavga değildi. Hazırlıklı bir gücün orada halkı paniğe sokmak amacıyla ateş açmasıydı, istendiği gibi panik de oldu ve 34 kişi öldü." dedi.

Selami Gürel;

"Bence 1 Mayıs 1977 provokasyonu, solcularla, işçiler, emekçiler arasındaki köprülerin yıkıldığı, solun marjinalleşmesinin başladığı ve sınıfla köprülerin yeniden bir daha inşa edilemediği “derin” bir eylemdi. Ve arkası binlerce yeni cinayetle, Çorum ve Maraş katliamları ile getirilip, 12 Eylül’ün taşları döşendi. Sorumlularını isim isim sayma şansım yok, ama yaşananlara ve sonrasına bakıldığında; solcular olmadığını tahmin etmek hiç de zor değil. Halil Berktay için de zor olmamalıydı..."

Bülent Uluer ;

“Mayıs 1977 günü Dev-Genç kortejinin başında Taksim Meydanı’na giren dönemin Dev- Genç Başkanı Bülent Uluer, katliama giden yolda solcuların arasındaki gerilimin büyük payı olduğunu söyledi. “Solcular devlete gerekli ortamı kendi elleriyle hazırladılar. Devletin çok da büyük bir komplo hazırlamasına gerek kalmamıştı zaten” diyen Uluer, sol kesim içindeki düşmanlığın kaynağında ise Maocuların ve özellikle Aydınlık hareketinin bulunduğunu söyledi. “

DİSK kortejinin güvenlik sorumlu Mehdi Beşpınar;

“Olay çıkmasını beklediğimiz yer Saraçhane'ydi, DİSK'in de bazı sendikaları, Maden-İş ve Tekstil sendikaları örneğin, o taraftan katılacaktı. Sonuçta miting için toplanmalar başladıktan sonra birkaç laf atma oldu ama anlaşma yoluyla halletik. Maocu gruplarla görüşüp olay çıkmadan yürüyüşe başladık, onlar da arkamızdan yürüyüşe başlayarak katıldılar. Değil çatışma, bizimle Maocular arasında hiçbir önemli olay veya gerilim bile yaşanmadı.”


Ahmet Altan ;

“Dev-Genç’in o zamanki liderlerinden Bülent Uluer, olayların önce Maocuların ateş açmasıyla başladığını, daha sonra da öbür grupların ateş ettiğini söylüyor. Ona göre de silahları patlatanlar solcular. Sular İdaresi’nin üstündeki polisleri görüntüleyen tek insan olan İshak Işıtan ise “ben polislerin ateş açtığını görmedim” diyor. Belli ki “Taksim’e girme” savaşında solcu gruplar silahlara sarılmış, çıkan izdihamda da insanlar ölmüş. İşin gerçeğinin bu olduğu az çok ortaya çıkıyor.”

Mümtaz er Türköne ;

“Ancak Amerikan tarzı süper kahraman filmlerinde rastlayacağınız türden, adaleli bir işçinin zincirlerini kırması figürü, 1977'den bugüne hiç değişmeden geldi. Hâlbuki kanlı 1 Mayıs'tan 2012 yılına dünyada çok şey değişti. Halil Berktay'ın bu yılki 1 Mayıs'a damga vuran açıklaması, solun en meşhur kirli çamaşır sandığının kapağını açtı. 1 Mayıs 1977'de Kemal Türkler de faciadan sonra, Berktay'ınkine benzer şeyler söylemiş ve Maocu grupları suçlu ilan etmişti. Sonra bir propaganda makinesi devreye girdi. Gerçeğe hepimizin ihtiyacı var. Dünün Maocuları bugün sınırları zorlamıyor. Dünyada işçi sınıfının en çok ezildiği ülkenin, Mao'nun Çin'i olması, bugünkü sükûnetin açıklaması olabilir. Çin aynı zamanda sosyalizmi bir tür devlet kapitalizmi olarak yaşatıyor.”

Fehmi Koru;

“1 Mayıs 1977 günü olay yerine en yakın otelin bir katını CIA ajanları kiralamıştı; ilk kurşun o otelin çatısından atıldı”diyenler de vardı; iddiaları doğruysa hiç şaşırmam...
Şıklar şu:
a. Solcular yaptı. b. Devlet komplosu. c. Yabancı parmaklar. d. Hepsi.

Doğru muhtemelen ‘d’ şıkkı; öngörülenlerin hepsi bir biçimde kanlı ola yın içerisinde yer almış olabilir...

“Türkiye’nin siyasi tarihi kışkırtılmış kişi ve grupların birbirine besledikleri husumetin kanlı örnekleriyle dolu; sadece 12 Eylül (1980) öncesinde beşbinden fazla insan sağ-sol kavgasında hayatını kaybetti. 1971 (12 Mart) darbesi öncesi de hayli kanlı sağ-sol eylemlere sahne oldu. Bir süre omuz omuza savaşan kişilerin görüşleri birbirinden farklılaşmaya başlayınca oluşturdukları fraksiyonlar arasındaki düşmanlık karşıt-görüşler arası husumetten daha kıyıcı oluyor bizde...”

Yıldıray Oğur ;

“Kanlı 1 Mayıs'la ilgili bütün komplo teorilerini manasız bırakan gerçek, ölen 34 kişiden sadece üçünün (bir rivayet beşi) kurşun yarası yüzünden hayatını kaybetmesi. Geri kalanların ölüm nedeni izdihamdı. Eğer gizli güçler, devlet ya da CIA kalabalığın üzerine iddia edildiği gibi Intercontinental otelinden ve Sular İdaresi'nin üstünden ateş açacak kadar açıktan bir katliama girişmiş olsaydı bu sayının bu kadarla sınırlı kalmaması beklenirdi.”


Konuyla ilgili haberler ;
 Ateşin açıldığı söylenen yerde DİSK’liler vardı...

1 Mayıs'ta ilk kurşunu Mao'cular sıktı

Kanlı 1 Mayıs'ın arkasından bakın kim çıktı ?





SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara