Kur'an bilgi kitabıdır
Farabi, İslâm dünyasının en büyük âlimlerinden biri. Onun bize ulaşan bir sözü şöyle: “İnsan ahlâkının temeli bilgidir. Çünkü akıl, iyi ile kötüyü bilgi ile ayırır.”
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-03 16:25:18
Toplumların, bireylerin zaman içinde kendini ifade etme biçimleri vardır. Bu dil, bilinçli oluşturulmaktan ziyade, cahilce gerçekleştirilir.
Ancak, bilgili söylem her zaman dikkat çeker!
İşte bunlardan bir tanesi: Farabi, İslâm dünyasının en büyük âlimlerinden biri. Onun bize ulaşan bir sözü şöyle: “İnsan ahlâkının temeli bilgidir. Çünkü akıl, iyi ile kötüyü bilgi ile ayırır.”
Farabi, bu sözünde şunu demek istiyor: Bilgisiz kalmak, ya da başka bir deyişle cahil olmak, iyi veya kötü hangi konu olursa olsun, bir sorun karşısında çıkış yolu bulamamak demektir.
Siz şayet hala kış uykusundan uyanmamış, “iyiyi kötüyü” ayırt edecek bir bilgiye sahip olmamış iseniz, akıl yalnız kalır. Hedefine varamaz. Dolayısıyla aklın yanı sıra bilgi sahibi olmak da gerekir.
Bu koşulları mistik boyutta ele alırsak, bilgisiz bir insanın cahil olarak tanımlanabileceğini, bu hali ile de gerçeğe varabilecek bir kapasitesinin olmadığını kabul etmek zorunda kalırız.
Bilgisiz kalmak, aslında kötü bir insan olmak manasına gelmez, ancak bu durum, onun ‘cahil’ olarak anılmasını, bu damgayı yemesini de engellemez.
O halde gerçekleri, doğruları ve yanlışları saptayabilmek için bilgi şarttır.
Akla gelen soru şu: Bilgi sahibi olmak için ne yapmalı?
Önce bugünün biliminin mutlaka bir açıklamasının olduğu düşünülmeli, “beyinsel işlevlerin” ne olduğu algılanmalı. Varlığın bir bütün olduğu, Newton fiziğinin ardında bulunmalı. Kuantum boyutunun, klâsik fiziğin temel yapısını oluşturması bir yana, ondan ayrı olmadığı kabul edilmeli böylece bütünlük inancı pekişmeli.
Ve bu ayrımın fark edilmesi sonucu, birimselliğin olmadığı aşaması kabullenilmeli.
Bu hususlara dikkat etmeyen, bilgiyi umursamayan, hor gören, kaba kuvvete başvurup dilediğini yaptırma yoluna giden bir toplum, sapkınlık içinde yaşamına devam eder ve asla başarılı olamaz. Çünkü beklentileri farklıdır. Kaygıları da bu düzeyde gelişir.
Bilgiyi bir kenara bırakıp gururun peşinde koşarak misyon sahibi olmayı benimseyenler, takdir edersiniz ki saygı duyulacak bir durum yaratmaz. Onlar sadece klikleşirler.
Oysa bilgi, insanı her duruma motive eder. Bu niteliğin ne denli önemli ve gerekli olduğunu hatırlatır.
Bilgili bir insan, bilgisini satmayı bilir. Konuşmak için zorluk çekmez. Çoğu kez de karşı tarafı ikna etmeyi başarır.
Kültürlü bir insan, açık ve dürüst olmayı bir zorunluluk haline getirmiştir. Ancak kimileri kendilerini saklamaya özen gösterir.
Ne yaparsanız yapın, onların ağzından bir tek kelâm çıkartamazsınız. Kargaşayı sevmeyen tiplerdir bunlar. Açığa çıkmamaları belki de bundandır.
Bazı insanlarda ‘tuhaf ve çekingen’ bir hal vardır. Onlar kendilerini anlatmakta güçlük çekerler. İşte bilgi, bu tür pasif durumların üstesinden gelir ve adeta o kişiye farkında olmaksızın terapi yaparak güven sağlar.
İşin önemi de bu noktada çıkıyor. O çekingen, mahcup tavırlı kişinin yapabileceği en önemli şey, artık bilgi dağarcığını güçlendirmek olacaktır.
Tabi bu durum, kısa vadede bir sonuç alınacağı anlamına gelmemeli. Bahsettiğim durum, asosyal hayatıbenimseyen kimselerde daha çok görülür.
Şurası muhakkak ki her aşamada bilgi-ilim boyutuna ihtiyaç vardır. Bir kimseyi ikna etme yolunda zorlanılırsa, onda bilginin varlığı tartışılır.
Hele mesele daha “ciddî gerekçelere dönüştüğünde” cahil insanı ikna etmek daha zor olur.
SON VİDEO HABER
Haber Ara