Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İstifa ve görevden alma söz konusu değil!

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in istifasının ya da görevden alınmasının söz konusu olmadığını bildirdi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-05-02 17:21:12

İstifa ve görevden alma söz konusu değil!
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere toplantıya ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Bir gazetecinin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik'in istifa ettiği ya da görevinden alındığı yönünde haberler çıktığını belirterek, ''Bu bilgiyi teyit ediyor musunuz?'' sorusuna Arınç, ''Hayır, teyit etmiyorum, böyle bir gelişme yok. Yani Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı'nın istifası söz konusu değil. Şuanda görevden alınması da söz konusu değil'' yanıtını verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tiyatroların özelleştirilmesine ilişkin sözlerinin hatırlatılarak, bu konunun Bakanlar Kurulu gündemine gelip gelmediğinin sorulması üzerine Arınç, Başbakan Erdoğan'ın konuyu açtığını ve üzerinde görüşmeler yapıldığını ve konunun bütün teknik ayrıntılarıyla incelenerek bir taslak hazırlanması için ilgili bakanlara görev verildiğini bildirdi.
Arınç, şunları kaydetti:

''Sayın Başbakanımızın konuşmasından sonra bu konuyu destekleyen de daha çok eleştiren görüşler de basında yer aldı. Bu da işin doğasında vardır. Bunları tabi karşılıyoruz. Şunu ifade etmek gerekir ki Kültür ve Turizm Bakanlığımızın bugüne kadar yaptığı faaliyetler çerçevesinde çok memnuniyet verici gelişme şudur; geçmişte şu kadar sahne ve tiyatro varken ve hatta İstanbul'un Anadolu yakasında bile henüz bir tiyatro bulunmuyorken bugün sayısı 50'yi aşan ve Anadolu'nun bütün bölgelerine yayılmış bir şehir tiyatrosu veya devlet tiyatrosu etkinliğinden bahsedilebilir.

Bir yerde bütün elimizdeki kadroları kullanarak tiyatroyu Anadolu'ya götürmek, halkımızın ilgisine sunmak ihtiyacı görülmüştür. Bu gerek, yerine getirilmiştir. Bu bakımdan Sayın Kültür Bakanımızın çalışmalarını takdirle izlediğimizi ifade etmek istiyorum. Buna ilişkin veriler de sizlere sayısal olarak takdim edilebilir. Kaldı ki bütçe görüşmeleri sırasında da Kültür Bakanlığı üzerinde yapılan görüşmelerde hem tiyatroların hem sanatçıların verilerle, sayılarla hangi noktaya geldiğini açıkça görebiliriz.

Burada mesele şudur; Devlet Tiyatrosu'nda veya Şehir Tiyatroları'nda ama daha çok tartışılan konu Şehir Tiyatroları'nda belediyelerin yani işveren olduğu maaşlarını ve tüm imkanlarını tiyatro ve çalışanlarının ödenmekte olduğu yerlerde biz gerekli kalitenin artmadığını, izleyici sayısının fevkalade dikkat çekecek kadar yükselmediğini ve özgürlük anlayışının yeterince yer bulamadığını görüyoruz. Dolayısıyla sanat gibi bir alanda özgürlüğün daha geniş anlamda sağlanması lazım.

Bir tarafta işveren, bir tarafta da işçiler diyelim, yani daha çok çalışanlar bunların arasındaki ilişkiyi sağlıklı olarak kurmak mümkün değil. Bakıyorsunuz basit bir yönetmelik veya yönetim anlayışına bile isyan edebiliyorlar. Diyelim ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi işveren konumundadır, maaşlarını ödediği sanatçılarımızın hangi repertuvarları tercih edeceklerini, neyi, ne zaman oynayacaklarını, yönetimle ilgili sorunlarını, yönetimden birilerinin daha güçlü inisiyatif almasına isyan edebilmektedirler.

Oysa, bütün dünyada geleneksel olarak bir kural vardır ki işveren durumunda olanların sürekli müdahalelerinden veya kurulacak bir müşterek yönetimle her zaman ağırlıklarını hissettirmelerinden bahsedebiliriz. Bunu sanatçı kimliği ile bağdaştıramayanlar olduğu gibi meseleye ideolojik olarak bakanlar da bulunabiliyor. O yüzden Sayın Başbakanımız çok da isabetli bir düşünce ile özerk veya devlete ait bir yapıyı değil, bundan sonra özelleştirme alanının daha da genişlemesi ile rekabetin ve kalitenin daha da yükseleceğini ve özgürlük alanlarının daha da güçleneceğini ifade etti. Bu konu Bakanlar Kurulumuzda tam bir kabul gördü.''

TÜRKİYE'NİN SANATA DA SANATÇIYA DA İHTİYACI VAR

Anayasanın 64. maddesinin ''Devletin sanata, sanatçıya değer vermesi gerektiğini'' söylediğini, kendilerinin de bu maddeyi ciddiye aldığını belirten Arınç, ''Bazılarının ağzında sakız gibi çiğnediğinden değil ama Türkiye'nin sanata da sanatçıya da ihtiyacı var. Ancak, bu desteğin ne kadar daha güçlü olabileceği, sanatın daha ne kadar güçlenebileceği ve yönetim açısından ne kadar daha çok özgür olabileceklerini enine boyuna masaya yatırdık. Bu konudaki kararımız kesindir. Bu konuda teknik bir çalışmanın dünyadaki örnekleri de dikkate alınmak suretiyle çünkü elimizdeki veriler devlete ait tiyatro ve sanatın pek çok çağdaş batı ülkesinde bulunmadığını gösteriyor. Sadece bazı eserlere sponsor olmak suretiyle veya imkan hazırlamak suretiyle yarı zamanlı çalışan sanatçılardan bahsedilebiliyor'' diye konuştu.

Arınç, Türkiye'ye özgü bir modelin de meydana getirilebileceğini belirterek, ''Dolayısıyla ilgili Bakanlıklar; Maliye Bakanımız da, Kültür ve Turizm Bakanımız da, diğer Bakanlıklarımız da Türkiye'de nasıl özgür bir sanat ortamının meydana geleceği, mevcut Devlet Tiyatroları ve Şehir Tiyatroları'nın, belediyelere ait tiyatroların nasıl özelleşmesi halinde daha iyi bir kalite gelebileceği konusunda bir ön inceleme yapacaklar, Bakanlar Kurulumuza sunacaklar ve ondan sonra kesin kararımızı vermiş olacağız'' dedi.

YAŞANAN VAKALAR BESİN ZEHİRLENMESİ DEĞİL

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ''Okul Sütü Projesi'' kapsamında yaşanan vakaların, besin zehirlenmesi belirtileri olmadığının ortaya çıktığını bildirdi.

Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, ilköğretim okullarında başlanan süt dağıtımında bazı zehirlenme vakaları yaşandığına ilişkin haberler geldiğinin belirtilerek, son durumun ne olduğuna ilişkin bilgi istenmesi üzerine, konunun üzücü ancak büyütülecek ve kampanyayı gölgeleyecek noktada olmadığını söyledi.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker'in verdiği rapordan alıntı yapan Arınç, dağıtımdan önce sağlık ve hijyen konularında bazı ön incelemeler yapıldığını anlattı.

Uygulama sürecinde süt tüketimini müteakip ortaya çıkacak muhtemel ''laktoz intolerans'' belirtileri ve süt alerjisi için öncelikli tedbir alındığını dile getiren Arınç, süt alerjisinin bazı kişilerde olabildiğini, ilk kez ya da aşırı dozda içildiğinde alerji belirtilerinin görülebildiğini kaydetti.

Süt alerjisine karşı ailelerden muvafakat alındığını da ifade eden Arınç, kutuların üzerinde de süte alerjisi olanların öğretmenine haber vermesi yönünde uyarı ibaresi konulduğunu aktardı. Arınç, öğretmenlere bu çerçevede eğitim verildiğini, süt tüketiminin ve öğrencilerin sağlık durumunun takip edilmesinin sağlandığını dile getirdi.

Arınç, şunları kaydetti:

''Diyarbakır, Sivas, Edirne ve Konya illerindeki Okul Sütü Komisyonu'ndaki Sağlık Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, cereyan eden vakaların, sizin bahsettiğiniz, bizim de takibimizde olan konuda besin zehirlenmesi belirtileri olmadığı, aşırı gaz, karın ağrısı, şişkinlik, bulantı ve ishal belirtisi olduğu da ortaya çıkmıştır. Bu da memnuniyet vericidir çünkü ilk planda biz de 'Acaba bir zehirlenme söz konusu oldu mu?' diye endişe etmiştik. Valilikler konuyu takip ediyor. Bugün dikkat ederseniz 7 milyon 200 bin çocuğumuza süt dağıttık. Bunların belki on binde birinde bu tür belirtilerin görülmesi de dikkat çekici bir diğer husustur.''

Haber Ara