Gazeteci yemeğe götürdü, asker tehdit etti
27 Nisan e-muhtırasına günler kala askerlerin kendisine brifing verdiğini söyleyen Ersönmez Yarbay, “Adaylıktan çekilme, Gül cumhurbaşkanı olamayacak. Her türlü tedbir alındı. Ölüme kadar gider” diye telkinde bulunduklarını anlattı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-02 11:36:46
-27 Nisan öncesi Meclis’teki siyasi atmosfer nasıldı?
Suni olarak toplum bir muhalefet havasına sürüklenmeye çalışılıyor, CHP de Meclis’te bunun temsilciliğini yapıyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru AK Parti’ye muhalefet, sokak muhalefetine döndü. Dışarıda Cumhuriyet Mitingleri yapılıyor ve bu bazı sivil toplum örgütleri, sendikalar, dernekler ve siyasi partilerce destekleniyordu. Yani AK Parti’ye ve topluma şöyle bir mesaj verilmek isteniyordu: ‘Seçimle değil, seçim dışı bir yolla gönderileceksiniz!’
-Abdullah Gül’ün adaylığı açıklanana kadar kulislerde ne konuşuluyordu?
Başbakan, seçim öncesi milletvekilleriyle görüşmeler yaptı. Milletvekillerine şunu soruyordu: ‘Kim cumhurbaşkanı adayı olsun?’ Çoğu kişi ‘Siz olun; ama sizin olmadığınız takdirde bu parti devam etmez. Yukarıya çıkmak önemli değil, önemli olan yukarıda güçlü bir isim tarafından partinin desteklenmesidir’ diyordu. Dolayısıyla Başbakan’a ‘Siz bir dönem daha bekleyin’ mesajı verildi.
-Kimlerin ismi geçiyordu?
En fazla Bülent Arınç, Abdullah Gül ve Cemil Çiçek.
-Siz de o soruya muhatap kaldınız. Siz kim olsun istiyordunuz?
Ben ‘Abdullah Gül olsun’ dedim. Onun daha uygun olacağına inanıyordum.
-Gül’ü uygun gördünüz; ama siz aday oldunuz.
Anayasa diyor ki ‘Siyasi partiler cumhurbaşkanı adayı gösteremez.’ Ancak olay anayasaya aykırı gelişiyordu. Muhalefet ‘AK Parti adayını ilan etsin’ diye diretiyordu. Fakat kendileri hiçbir aday çıkarmıyordu.
-Muhalefetten niye aday çıkmadı?
Aday olmak isteyenler vardı; ama engellediler. Tabii askerden beklentileri vardı. Çünkü dışarıda oluşturulan hava şuydu: ‘Asker AK Parti’den bir cumhurbaşkanına müsaade etmeyecek!’ Bunu Sezer de son 6 aylık süreçte aktif olarak destekledi.
-Nasıl gelişti adaylık süreci? Kimseyle paylaşmadınız mı?
RP tek kişiyle yönetiliyordu, ortak akıl yoktu. Dolayısıyla partilerimiz sık sık kapatılıyordu. Biz şöyle yola çıktık: ‘Bir parti kuralım ve ortak akılla hareket edelim.’ Ama zamanla bundan vazgeçilmeye başladı.
-Siz aday olacağınızı kimseye söylemediniz mi?
Ben kimseye zarar vermek istemedim. Bir-iki milletvekilli arkadaşı ikna edip bunu yapabilirdim; ama o arkadaşlarımızın parti yönetimiyle araları açılırdı. Zarar vermiş olurdum. Ben eylemi kendim yaptım, ceremesini kendim çektim. Sadece basınla paylaştım adaylığımı. Başbakanın bilgisi yoktu. Çünkü sorsam zaten ‘Aday olma’ diyecekti.
-Adaylığınız duyulduğunda başbakan sizi aradı mı?
Hayır, aramadı. Başbakana ‘Ersönmez Yarbay aday oldu’ dediler. O da ‘Hayırlı olsun’ dedi. Ama şartlı başvurmuştum. ‘Eğer başbakan veya Abdullah Gül aday olursa çekilirim’ diye söyledim. Ancak seçim döneminde muhalefet içeri girmedi. Muhalefet içeri girmeyince ben kendi partimin adayına karşı aday olmayı etik bulmadım. Muhalefet içeri girse devam edecektim.
-Muhalefetten veya dışarıdan sizi destekleyenler var mıydı?
Meclis’teyken gazeteci bir arkadaş ‘Sizi bir yemeğe götüreyim’ diye geldi. Çankaya’da bir yere gittik. Orada iki arkadaşla tanıştırdı. Gazetecinin tanıdıklarıymış. Muhabbet ederken “Abdullah Gül kesin cumhurbaşkanı olmayacak.” dediler. Ben “Neye dayanarak söylüyorsunuz bunu?” diye sordum. “Bu konuda kararlıyız. Elimizden ne gelirse yapacağız! Aklınıza ne gelirse… Ölüme kadar gider yani!” dediler.
-Siz ne dediniz?
Peki, “Ben nasıl aday olacağım o olamazsa?” dedim. “O olamayacağına göre sen olacaksın, sen çekilme.” dediler. Gül, birinci turda olmasa da 3. turda seçilecekti. Onlar “Kesin seçtirmeyeceğiz, bunu bil!” dedi. Ben bunun içerisinde olmayacağımı söyledim.
-Kimmiş bunlar?
Sivil kıyafetliydiler, sonra asker kıyafetli fotoğraflarını gösterdiler. “Askeriyeden üst düzey birisiyle seni görüştüreceğiz.” dediler. Tabii ben bu söylenenleri kabul etmediğim için o görüşme olmadı.
-O gazeteci kimdi? Bilmiyor muydu asker olduklarını?
Çok meşhur bir gazeteci değil. Bağımsız çalışan biriydi, herhangi bir gruba bağlı değil. Dışarıdan haber satan birisi.
-Sonra ne yaptınız?
Onların görevlendirdiği iki arkadaş bizi Meclis’e bıraktı. Meclis’e girerken “Bizi kameralar çekmiş midir acaba?” falan dediler; ama görünmek de istiyorlardı. Ben olayı hemen Abdullah Gül’e anlattım. “Güvenlik tedbirlerinizi artırın, bu adamların şakası yok.” dedim. Abdullah Bey tabii cesaretli bir arkadaşımız. Süleyman Demirel onun yaşadığı olayları yaşasaydı çekilirdi. 27 Nisan e-muhtırası olunca arayıp “Ciddiyetimizi anladınız mı?” dediler.
-27 Nisan muhtırası yayımlanınca ne düşündünüz?
Dua ettim ki hükümet bu işe karşı çıksın. AK Partililer tecrübeli, kaç partileri kapatılmış insanlar. İstişare ettiler ve o metin hazırlandı. AK Parti kadroları bir Süleyman Demirel kadrosu değildir. Biz zaten darbelerden, hapishanelerden geçerek gelmişiz.
-O kişileri bir daha gördünüz mü?
Hayır. Ben demokrasiyi savunan bir adamım. 1997’de Uğur Mumcu Suikasti’ni Araştırma Komisyonu başkanıydım. Devletin içindeki hukuk dışı adamların ayıklanmasına inandım yıllarca.
-Adaylıktan pişman oldunuz mu?
Cumhurbaşkanlığı bana bir şeref katmaz. Ben kendim katarım. Bir hizmete vesile olur mu diye o makamlara talip olmak lazım. Şu an milletvekili olmadığım için de bir pişmanlığım yok. Bazı arkadaşlar diyorlar ki “Sen böyle muhalif olmasaydın yine milletvekiliydin.” Ben konuşmasam Ersönmez Yarbay olamazdım.
SON VİDEO HABER
Haber Ara