İslâm kardeşliği içinde Şiilik ve İran
Anglo-Saxon-İsrail ittifakı politikalarının İslâm dünyasını daha da parçalamak için onun kalbine, derinliğine bir hançer gibi Şii hilâlini sokmaya çalıştığı ve İran'ın da aynı paralelde hareket ettiği gözden uzak tutulmamalıdır.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-05-01 09:57:35
Hz. Bediüzzaman, "Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat! Ve ey Âl-i Beyt'in muhabbetini yol edinen Alevîler (Şiîler)! Çabuk bu manâsız, haksız, zararlı nizaı aranızdan kaldırınız.
Yoksa kuvvetli bir surette hükmeden zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip ezmekte kullanacak; sonra o aleti de kıracak. Ehl-i tevhid bulunmakla, kardeşliği ve birliği emreden yüzer esaslı kudsî bağ aranızda varken ayrılığa sebep cüz'î meseleleri bırakmak elzemdir." der. İslâm adına gereken elbette budur; aksine davranan, haindir. Bu ideal adına hareket ederken realite zemininde karşımıza çıkan en belirgin bir husus, Şiîlik ve İran meselesidir.
1982 yılı yazında Tahran'da düzenlenen ve 25 İslâm ülkesinden üniversite öğrencileri temsilcilerinin katıldığı bir sempozyuma gözlemci olarak davet edilmiştim. Stantlarda sergilenen kitaplar içinde Chronicle of Hadith (Hadis Tarihçesi) adlı bir kitapçık da vardı. Hz. Ebu Hüreyre, Hz. Ayşe, Hz. Abdullah ibn Ömer gibi en fazla hadis rivayetinde bulunmuş bütün Sahabîleri tamamen yalancı ve bunlardan gelen hadisleri mevzu olmakla itham eden bu kitapçığı sempozyumu düzenleyenlere müracaatla stanttan kaldırttım. Türkiye'ye dönüşte, İran'ın daha önce Pakistan'da bulunmuş o zamanki Türkiye büyükelçisi Muhammed Gencidost'a "Nedir bu hal?" diye sordum. Samimiyetle şu cevabı verdi: "Size bir şey söyleyeyim: Pakiskan'da bir Şiî molla kürsüye çıktığında Sünnîlik aleyhinde konuşmazsa dinlenmez."
1986 yılında İranlı önemli bir hüccetülislâmla bu meseleleri 1,5 saat konuşmuştuk. Nihayet kendisine şunu söyledim: "Tarihinizde iki büyük hatanız oldu. İlk döneminizde Kur'an değiştirilmiştir; onda ilave, eksiltme ve değiştirme vardır." iddiasında bulundunuz. (Buna inanan ve bu konuda elinde imamlardan binden fazla rivayet olduğu iddiasıyla o Ehl-i Beyt imamlarına iftirada bulunan Küleynî'yi Hadis'te en güvenilir ve onun Usûl ve Fürû-u Kâfî'sini en güvenilir hadis kaynağı kabul etmeyi hâlâ sürdürüyor da olsanız,) daha sonra Tusî geldi ve "Böyle bir iddia küfür olur. Çünkü Ebu Bekir zamanında (resmen) toplanan Kur'an'a İmam Ali'nin tek bir itirazını olsun bilmiyoruz. Ayrıca bu iddia, 'O Kur'an'ı Biz indirdik ve onun koruyucusu da Biz'iz.' âyetini inkâr olur." hükmünde bulundu. Bu yanlış itikadınızı, eğer takiyye yapmıyorsanız düzeltiniz. İkinci hatanız, İmamet meselesi. İmamet'i 12 kişi ile sınırlıyorsunuz ve 12. İmam'ın 10 asırdır gaybubette olduğu iddiasındasınız. Devrimden sonra yaptığınız anayasa da, modern bir Sünnî devletin yapacağı anayasadan farksız. Gaybubetteki imamın yokluğunda ümmet arasında sadece tefrika sebebi olan bu doktrini ısrarla neden sürdürüyorsunuz?" Cevabı aynen şöyle oldu ve konuşmamız bitti: "O, bizim varlık sebebimiz."
Evet, Şiîlik, öncelikle kendi müsbet değerleri üzerine değil, Sünnîlik karşıtlığı üzerine oturan bir mezheptir ve tarih boyu bu temelden beslenmiştir. Dolayısıyla gayrimüslim dünyaya karşı İslâmî bir hareketleri olmamış, sürekli Sünnîlik'le ve Sünnî dünya ile uğraşmışlardır. Şiîliğin Safevîlerle birlikte İran'ın resmî mezhebi, hattâ dini haline gelmesi, İslâm bünyesindeki bu tefrikayı bir de İran ulusçuluğuyla derinleştirirken, Şiîliğin İran-Pers İmparatorluğu'na son veren Hz. Ömer ve dolayısıyla Sünnîlik'ten nefret sebebi de katmerleşmiştir. Üçüncü olarak, yine Bediüzzaman'ın bir tesbiti var: "Ümmet'in çoğunluğuna uymalı. Başta Din'de lâkayt Emevîlik nihayet çoğunluğa uyunca Ehl-i Sünnet Cemaati'ne girdi. Başta Din'e sağlam sarılan Şiîlik ise azınlıkta kalmakla nihayet bir kısmı Râfızîliğe dayandı." Çoğunluğa muhalefeti esas tutan azınlık psikolojisi, İslâm bünyesindeki ihtilâf ve tefrikayı daha da arttırmıştır.
Bölgemizdeki gelişmelere ve ideal İslâm kardeşliğine bakarken bu hususlar ve Anglo-Saxon-İsrail ittifakı politikalarının İslâm dünyasını daha da parçalamak için onun kalbine, derinliğine bir hançer gibi Şiî hilâlini sokmaya çalıştığı ve İran'ın da aynı paralelde hareket ettiği gözden uzak tutulmamalıdır." Ali Ünal / Zaman Gazetesi
SON VİDEO HABER
Haber Ara