Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Dünya, Amerikan değerlerini istemiyor

Amerikalılar umutlarının ve rüyalarının hatta temel değer setlerinin insanlığın geri kalanı tarafından her daim paylaşılmadığını öğrenince şaşırıyorlar. Leon Hadar'ın yazısı...

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-27 10:46:37

Dünya, Amerikan değerlerini istemiyor
Amerikalılar umutlarının ve rüyalarının hatta temel değer setlerinin insanlığın geri kalanı tarafından her daim paylaşılmadığını öğrenince şaşırıyorlar. Dolayısıyla da Afganistan’da bir Amerikalı askerin elinde 16 (son açıklamalara göre 17) insanın can vermesinden sonra bazı üstadlar sıradan bir paradoks olduğunu düşündükleri şeyi çözmeye çalışmaktalar.

Geçen ay Afganistan’da Amerikan personelinin kazayla Kur’an nüshalarını yakmaları NATO’ya karşı şiddetli protestoları tetikledi ve 29 kişi hayatını kaybetti; öte yandan, 11 Mart’ta Kandahar’da aralarında dokuz çocuğun da bulunduğu Afgan sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesi az da olsa Amerikan karşıtı ve ekseriyetle barışçıl gösterilere yol açtı.

Bir hakimin İslam’dan Hıristiyanlığa dönen bir kişiyi idam kararına Afganların çoğunun destek vermesi veya önde gelen politikacılardan Selman Tasir’e koruması tarafından düzenlenen suikastı protesto etmeyi pek çok Pakistanlının reddetmesi (Tasir, Pakistan’ın kutsala/dine hakaret yasalarına karşı çıkıyordu) Afganların, Pakistanlıların ve teröre karşı savaşta en azından kağıt üzerinde Amerikan müttefiki olan diğer ulusların hayatında dinin oynadığı güçlü rol ile bizim seküler Amerikan geleneği olarak görmeye eğilimli olduğumuz şey arasındaki büyük uçurumu sahneleyen iki örnek vakadır.

Doğrusu, din ve inancın, kilise ve geleneksel otoritelerin hakikat algısını reddeden, bireysel haklara ve aklın özgürleştirici gücüne vurgu yapan, Batıda güçlü felsefi ve siyasi devrimlerin kıvılcımını çakan ve ABD’nin ideolojik temellerini sağlayan 18’nci yüzyıl Aydınlanma Projesinin hiçbir zaman müşterek ve evrensel bir girişim olmadığını Amerikalıların anlamaları güçtür.
Rick Santorum ve onun Evanjelik, Muhafazakâr Katolik ve ultra Ortodoks Yahudi destekçilerinin (kürtaja, homoseksüel ilişkilere ve doğum kontrolüne güçlü muhalefetlerini ifade etmişlerdir) temsil ettiği Cumhuriyetçi Parti’deki teokratik sağ siyasetin güç kazanması, anayasasında din ve devlet ayrımına kutsal bir yer veren Amerikan Cumhuriyetinde bile dini inanç ve geleneklerin kamusal hayatta başrolü oynadığının işaretidir aslında.

Aydınlanma Projesi ve kıvılcımını onun çaktığı felsefi gelenekler, siyasi hareketler, sosyal ve ekonomik sistemler (sekülerizm, liberalizm, demokrasi, kapitalizm, sosyalizm) en iyi halde ABD’de, Anglo-Sakson dünyada ve Avrupa’nın büyük bir kesiminde bile üretim safhasındadır ve farklı ulus ve kültür gelenekleri tarafından farklı şekillerde uyarlanmaktadır. O halde kadın hakları, dini özgürlükler, ırk eşitliği, siyasi haklar ve serbest piyasa çabaları Batıda aynı süreçte ilerlememektedir. Örneğin, İtalya ve İrlanda gibi Katolik uluslar kürtajı ve boşanmayı yasakladı; siyahiler 1960’lara kadar Amerika’da ayrımcılık yaşamışlardı.

Amerikan versiyonu demokrasi ve kapitalizm ise Batı’nın tümünde kopyalanmadı. Kanada’da devlet kontrolünde olan bir sağlık sistemi ve Avrupa’dakine benzer bir parlamenter sistem var ki Cumhuriyetçi başkan adaylarınca muhtemelen “sosyalist” addedilmektedir; Kanadalılar ve Batı Avrupalılar ise ABD’de suçluların idam edilmesini öyle pek aydınlanmacı bulmazlar.
Aynı zamanda, Japonya, Çin ve Hindistan gibi uluslar Aydınlanma Projesinin kendi tarihlerine, geleneklerine ve cari ihtiyaçlarına uygun düşen bazı unsurlarını benimserken diğerlerini reddettiler. Buna da a la carte Aydınlanma deyiverin.

Ancak Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana Amerika’nın siyasi ve entelektüel seçkinleri dünyanın geri kalanının kendileri gibi olmaları gerektiği ve bunu onların da istedikleri yanılsaması içinde çalışıyorlar.

Yükselen pazarlarda serbest piyasa ekonomisini nam-ı diğer Washington Konsensüsünü teşvik etmek; Ukrayna ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde Renkli Devrimleri kutlamak; Afganistan, Irak ve tüm bir Ortadoğu’da liberal-demokratik değerlere dayalı Özgürlük Gündemini bastırmak, bunların hepsi de Amerika'nın başını çektiği ideolojik haçlı savaşının parçasıydı ki askeri güç kullanılması dahil gaddarlık bakımından Sovyetler Birliğinin çokta uzak olmayan bir geçmişte yürüttüğü küresel devrimci kampanyalarını hatırlatmaktadır.

Gerçek şu ki Batı dışı pek çok toplum bizim gibi olmaya ya hazır değil ya da bunu istemiyor yahut ne hazır ne de bunu istiyor. Aile, aşiret ve dinin bireylerin hayatına egemen olduğu Afganistan gibi bir toplumun (modern çağın arefesindeki Avrupa’yı hatırlatmaktadır) Amerikan yardımı ve rehberliğiyle kendisini Batılı bir ulusa dönüştüreceği fikri, hiçbir zaman gerçekleşmemiş yüksek beklentilere yol açtı.

Dahası, Amerikalılar, Batı dışı uluslar demokratikleşme ve liberalleşme sürecinin bir parçası olarak Batı’daki araçlardan bazılarını (örneğin Irak’ta serbest seçimler, Çin’de serbest piyasa) benimsediklerinde Aydınlanma Projesini benimsiyor, bize benziyor oldukları düşüncesiyle kendilerini avutmaktadırlar. Fakat Irak’taki demokrasi ve serbest seçimler Iraklılar tarafından çoğunluğu teşkil eden mezhebi (Şia) güçlendirme aracı olarak görülmektedir ve (serbest seçimler Sünni çoğunluğun iktidara gelmesine ve şu an ülkeyi yöneten azınlık Nusayrileri bastırmalarına imkân verdiğinde) Suriye’de olacaklara ayna tutmaktadır. Mısır’da ve Ortadoğu’daki diğer ülkelerde yaşanan Arap Baharı bol bol kutlansa da kadın haklarına ve dini azınlık haklarına bağlılıkları sorgulanabilir olan İslamcı grupları güçlendirmektedir. Benzer şekilde, Doğu Asya’daki siyasi seçkinlerin servet yaratmak ve ülkenin ekonomik temelini güçlendirmek için kapitalist güzergâhtan ilerlemeleri Adam Smith’in ideallerine bağlılığın yansıması değildir. Pek çok vakada, ulusal ekonomi stratejisinin bir parçasıdır ve Çin ve diğer ülkelerin Amerika’yla daha etkili bir şekilde rekabet etmelerine yardım etmektedir. Serbest piyasanın ve serbest seçimlerin eski yönetici seçkinlere meydan okuyabilecek bir orta sınıfın temellerini atabileceği doğrudur. Fakat Rusya’daki olaylar göstermektedir ki bu süreç yavaş ve iniş-çıkışlıdır yahut Türkiye’de olduğu gibi sekülerleşmeyi ve Batılı tarzda liberalleşme formlarını aksatabilir.
Amerikalılar milyonlarca göçmeni ülkelerine cezbeden ve ülkelerini ekonomik bakımdan müreffeh, siyaseten istikrarlı kılan demokrasi ve liberalizmi kutlamakta, el üstünde tutmakta ve muhafaza etmekte özgürdüler. Fakat ideallerini dünyaya yaymanın en etkili yolu, diğer ulusları bunlara zorlamak değil kendi siyasi ve ekonomik modellerini mükemmelleştirmek ve onu diğer uluslara daha cazip kılmaktır.

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın

Kaynak: Singapore Business Times

Haber Ara