'Kitle imha silahı görmek istemiyoruz'
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 'Ortadoğu'da kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölge oluşturulması, AGİT benzeri bir yapı ile mümkün olabilir' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-18 22:59:16
Türkiye'nin kimyasal silahların önlenmesinin engellenmesi konusuna önem verdiğini belirten Gül, "Biz Türkiye olarak Kimyasal Silahlar sözleşmesine çok önem veriyoruz. Türkiye her zaman küresel anlamda silahsızlanma ve silahların yayılmasının önlenmesi konusundaki çalışmalara önem vermiştir. Ve bu konudaki konumu ile uluslar arası toplumdaki gayreti bilinmekte ve takdir edilmekte. Bu çerçevede silahların kontrolü, silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma yolu ile uluslar arası güvenlik ve istikrarın arttırılmasına yönelik tüm girişimleri destekliyoruz. Bu amaçla uluslar arası silahların yayılmasını önlenmesi enstrümanlarını ve ihracat kontrol rejimlerine tarafız. Jeostratejik konumumuz nedeniyle Avrupa'da dahil olmak üzere bölgesel ve uluslar arası güvenlik açısından kritik bir öneme sahip bir ülkeyiz. Bu nedenle Türkiye'nin bu alandaki işbirliği ve desteği çok geniş bir coğrafya açısından önemli. Bu geniş coğrafya açısından Doğu Akdeniz, Ege, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Orta Asya ve Hazar bölgesine kadar giden çok geniş bir alan söz konusu" diye konuştu.
Türkiye'nin bölgesinde güvenlik açısından önemli bir rol oynadığını ve bölgesinde kitle imha silahları görmek istemediğine değinen Gül, "Türkiye 21. yüzyılda uluslar arası güvenlik açısından çok önemli bir rol oynamaktadır. G-20 üyesi olarak aktif bir dış politika yürütmektedir. Demokrasi ile olan tecrübemiz komşu ülkelere önemli bir içgörü sağlamakta ve onlar için önemli bir ilham kaynağı olmakta. Seul'daki nükleer güvenlik zirvesindeki mevcudiyetimiz bizim küresel anlamda silahsızlanmaya ve güvenliğe verdiğimiz önemin çok açık bir kanıtıdır. Ayrıca Türkiye nükleer silahların yayılmasının önlenmesine ilişkin sözleşme konusundaki gözden geçirme konferansında da aktif katılım göstermekte. Ve ayrıca silahların yayılması ve yayılmasını önleme girişimlerine üyedir. Güvenlik ortamının karmaşıklığı nedeniyle biz her türlü kitle imha silahlarından kurtulmak ve her türlü terörizm ve etnik bölücülükten korunmak konusuna önem veriyoruz. Türkiye, kendi bölgesinde herhangi bir kitle imha silahı görmek istememektedir.
Bu silahlara sahip olunmasına kesinlikle karşıdır. Bu tip silahların geliştirilmesi ya da elde edilmesi konusundaki çabalar, başka ülkelerin de bunları elde etmeleri konusunda bir yarışa sebebiyet verebilir. Böylesi bir bölgesel yarış, uluslararası barış ve güvenliği tehdit edecek bir istikrarsızlığı oluşturabilir. Bu nedenle biz silahların yayılmaması aleyhindeki bütün rejimlerin etkin şekilde uygulanmasını istiyoruz. Kimyasal silahlar konvesyonu 188 ülkenin taraf olması nedeniyle gerçek anlamda evrensel bir sözleşmeye yakın olarak çok önemlidir. Ve bu sözleşme kitle imha silahlarının bir bütün kategorisi olduğu gibi yasaklamış olması nedeniyle aynı zamanda sürekli bir kontrol ve doğrulama rejimi öngörülerek bu silahların kullanımı ile ilgili izleme çalışmalarını yürütmesi nedeniyle kendine has önemli bir sözleşmedir. Ve sözleşme bu açıdan etkin çok taraflılığa bir örnek ve bu konuda rol oynamaktadır. Ayrıca bu başarıların yanı sıra bir takım zorluklarda yok değil. Örneğin halen bu rejimin dışında kalan 8 taraf söz konusudur. Sözleşmenin nihai amacına ulaşılması için bu taraflarında katılımının sağlanması ve bu şekilde sözleşmenin tam anlamıyla evrenselleşmesi gerekmektedir. Diğer taraftan kurum tarafından ele alınması gereken esasa ilişkin konularda söz konusudur. Burada önemli olan konulardan bir tanesi kimyasal silahların yeniden ortaya çıkmasını önlenmesi ve toksin kimyasalların kötüye kullanılmasının önlenmesidir. Mevcut kimyasal silahların ortadan kaldırılması gerçek anlamda evrenselliği elde edebilmek açısından gereklidir" ifadelerini kullandı.
"HALEPÇE KATLİAMINDAKİ SAHNELERİ UNUTMAMALIYIZ"
İran ve Irak'ta 1980'li yıllarda kimyasal silahların sebep olduğu üzücü olayların unutulmaması gerektiğini belirten Gül, "Ülkemizin sınırları ötesindeki İran ve Irak'ta 1980'li yıllarda kimyasal silahların yarattığı üzücü olaylar, bize bu silahın nasıl insanlık dışı olduğunu ve hiçbir ayrım gözetmeden herkese zarar verdiğini hatırlatıyor. 1988'de Halepçe katliamındaki sahneleri hiç unutmamalıyız. O nedenle kimyasal silahlardan arınmış bir dünyaya doğru atılacak bütün adımların samimi ve sözde kalmayan adımlar olması gerekmektedir. Kimyasal silahlarla mücadele, diğer silahsızlanma çalışmalarının başarısı açısından da önemli bir test olacaktır. Ve bu başarılarımızla umuyoruz ki dünyayı kitle imha silahlarından tamamen arındırmış bir hale gelebiliriz. Nükleer ve biyolojik alanda da çabalarımızı odaklamalıyız. Kitle imha silahlarının yayılması dünyanın önündeki en ciddi tehditlerdendir. Bu tehdidin üstesinden gelebilmek için bütün üye devletlerin kendi politikalarında adil ve tutarlı olmalıdır" dedi.
"DAHA BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMLAR GEREKMEKTE"
Günümüz dünyasındaki güvenlik sorunlarının bütüncül yaklaşımlarla çözülmesi gerektiğini vurgulayan Gül, "Dünya çapında inandırıcı bir silahların yayılmasının önlenmesi rejimini oluşturabilmek için bir takım hassas bölgelerin kalbinde yer alan bazı ülkelerdeki nükleer silahların mevcudiyetini de göz ardı etmemeliyiz. Bu güvenlik zorlukları ve meseleleriyle başa çıkmaya çalışırken küresel problemlerin tek taraflı ikili veya bir biri gibi düşüne birkaç ülkenin oluşturduğu knnmasına kesinlikle karşıdüçük gruplar içerinde çözülmeyeceğine de unutmamalıyız. Dolayısıyla güvenlikle ilgili ikilemleri çözmek için daha bütüncül yaklaşımlar gerekmektedir. Türkiye, Ortadoğu'da kitle imha silahlarından arınmış bir ülke oluşturmak için aktif olarak çalışmaktadır. Tüm üye ülkelerin de bu konuda çabalarını yoğunlaştırması gerekir. 1991 yılındaki 687 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı (Irakla ilgili karar) böylesi bir rejimin oluşturulması için gerekli hukuki altyapıyı sağlam bir şekilde sağlamaktadır. Aynı zamanda 2010 Mayıs ayında yapılan nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşmasının gözden geçirilmesi konferansı sırasında 2012'de Ortadoğu'da kitle imha silahlarından arınmış bir bölge oluşturmakla ilgili bir konferans düzenlenmesine ilişkin çağrıları da desteklemiştik. Başkan Obama da desteklemişti" diye konuştu.
ORTADOĞU'DAKİ KİTLE İMHA SİLAHLARI
Ortadoğu'da AGİT'e benzer bir bölgesel güvenlik mimarisinin oluşturulmasının çok önemli olacağını belirten Gül, "Bu süreç yapılması kolay olan bir konu değil. Çünkü bölgede rol alan devletler arasında çeşitli ve derin siyasi farklılıklar ve güven eksikliği söz konusu. Siyasetin dalgalı doğası ve bölgesel oyuncuların bu güne kadar kendilerine has oluşturmuş oldukları pozisyonlar kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölge amacına doğru atılacak ilk adımları zor kılmaktadır. Böylesine bir sürecin önündeki önemli engeller arasında Arap-İsrail sorunu ve İran'ın nükleer programı ile ilgili olarak artmakta olan tansiyon dile getirilebilir. Şuna inanıyorum ki bölgede istikrarı inşa edebilmek için bir bölgesel güvenlik yapısını hazırlamak bunu planlamak ve buna öncülük etme konusunda çalışmamız gerekmekte. O nedenle AGİT'e benzeyen bir bölgesel güvenlik mimarisinin Ortadoğu'da oluşturulması çok önemlidir. Ve bu şekilde Ortadoğu'da kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölge oluşturulması mümkün olabilir" dedi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara