CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de 28 Şubat soruşturması çerçevesinde ifade vermesi gerektiğini belirterek, “Cumhurbaşkanı var, bakanlar var, MGK kararları var. İmzayı atanlar içinde bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de var. Herhalde başta Sayın Gül olmak üzere dönemin isimleri gelip mahkemede ifade verecektir. ‘Neden bunları imzaladınız arkadaşlar? Hangi baskıya muhatap oldunuz?’ diye sorulacaktır” dedi.
‘MGK üyesi değildim’
Gül, dün resmi ziyaret için gittiği Hollanda’ya hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin bu konudaki sorularını yanıtlarken, “Hepimiz o dönemin çok canlı şahitleriyiz, hepimizin çok önemli pozisyonları vardı. O dönem hala herkesin hafızasında canlıdır ve demokrasiye müdahale edilen bir ara dönem yaşamıştır Türkiye. Tabii ki böyle bir ara dönemin hukuki olarak incelenmesinden tabii bir şey olamaz. Yargılama süreci başladığı için daha fazla bir şey söylemek tabii ki doğru da olmaz ama yargı muhakkak ki görevini yerine getirecek ve titiz bir şekilde bir hukuksuzluk varsa bunları inceleyecektir.
Bana gelince; o zamanki Refah-Yol hükümetinde yani düşürülen diyeyim artık Refah-Yol hükümetinde bakandım ama Milli Güvenlik Kurulu üyesi değildim. Dolayısıyla o günkü Milli Güvenlik Kurulu kararlarında da imzam yok. Daha sonra o konular Bakanlar Kurulu’na getirilip herhangi bir Bakanlar Kurulu kararı çıkartılmadığı için benim imzam yok. Ama tabii ki o dönemi yaşayan kişilerden birisiyim” dedi.
Çağrı havada kalıyor
Refahyol Hükümeti’nde Adalet Bakanı olan RP’li evket Kazan ile Devlet Bakanı olarak görev yapan DYP’li Ufuk Söylemez, MGK kararlarından sonra hükümetin tavrı ve Gül’ün açıklamaları konusunda, Milliyet’e değerlendirmelerde bulundu. Kazan, “CHP liderinin sözleri sadece bir temenni. Gül’ün cumhurbaşkanı olmasından kaynaklanan bir konumu var. Gidip hangi konuda ne ifade verecek? Mahkeme, kimin ifade vereceğine davanın seyrine göre karar verir. bu havada kalan bir çağrıdır. O dönemde ben MGK üyesi değildim. Adalet Bakanı daha sonra MGK üyeleri arasında yer aldı. 28 Şubat akşamı MGK bildirisi açıklandı. Başbakan (Necmettin Erbakan) MGK kararlarını bir süre imzalamadı.
MGK Genel Sekreteri imza için geldi. ‘İmzalansın’ dendiğinde, Başbakan, 4 maddeyi imzalarız dedi. O 4 madde imzalandı. MGK kararı ekindeki bilinen o 18 madde, bize MGK üyelerinin imzaları ile gelmedi. O 18 maddelik ek MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç’ın imzası ile Başbakanlığa geldi. Yazıda MGK Genel Sekreteri’nin imzası vardı. Bu ek, Bakanlar Kurulu’nda ele alındıktan sonra bu konuda bakanların neler yapacağı üzerinde duruldu. Türk Ceza Kanunu’na 163. maddenin yeniden konulmasını isteyen bir madde vardı.
Bu bana söylendi. Ben de Adalet Bakanı olarak, bunun insan haklarına aykırı olduğunu belirten bir yazıyı Başbakanlığa göndererek, bu talebe ret cevabı verdim. Biz hükümet olarak hiç bir kararı uygulamaya geçirmedik. İstişari mahiyette görüşmeler oldu. Onlar da ilgili bakanlıklara intikal ettirildi. Nitekim daha sonra Başsavcı Vural Savaş, RP’nin kapatılması için hazırladığı iddianamede, MGK kararlarının uygulanmamasını bize yönelttiği ithamları arasında saydı” dedi.
Sadece genelge çıktı
Söylemez ise, “MGK’ya Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanları katılıyordu. 28 şubat’taki toplantıdan sonra Bakanlar Kurulu’nda, bu tavsiye kararlarının Bakanlar Kurulu kararına dönüştürüldüğü bir müzakere olmadı. Yani bu kararlar böyle ayrıntılı olarak Bakanlar Kurulu toplantılarında ele alınmadı. Zaten yasal olarak MGK’da konuşulanlar gizli tutuluyor. Yanlış hatırlamıyorsam Başbakanlık ile İçişleri Bakanlığı’nın uygulamaya yönelik genelgeleri oldu. Benim bakanlığımı ilgilendiren bir husus olmadığı için bana iletilen bir talep de olmadı. Bugün 28 Şubat uzmanı olarak ekrana çıkanların çoğu o dönemle ilgili yeterli bilgiye sahip değil.
Çok kişi ucuz şov peşinde. O dönem, Çevik Bir ve bir kaç arkadaşını tutuklayarak aydınlatılamaz. O dönemin arkasındaki esas güç ABD idi. O dönemde ABD’de yaptığım temaslar sırasında görüştüğüm bakanlar bunu bana açıkça hissetirdi. ABD Refahyol Hükümeti’nden hoşnut değildi. Ben de, muhataplarıma, ‘Laiklik konusunda endişe etmeyin. RP’nin programını değil hükümet programını esas alın. Cumhuriyet’in sigortası hükümette DYP’dir’ dedim. ABD o dönem, iş dünyası ve medya aracılığıyla halkın duyarlılıklarının istismar edilmesini sağladı. Holdingleri ve medyayı o dönem ABD kışkırttı. 28 Şubat’a dar yaklaşılırsa bu sadece TSK’ya karşı bir intikam almaya dönüşür” diye konuştu.