Tanrı-generaller dönemi bitti!
Bugün gazete manşetlerinde olduğu gibi köşe yazarlarının gündeminde de 28 Şubat gözaltıları var. Birçok köşe yazarı, 28 Şubat gözaltılarını köşesine taşırken, en çarpıcı değerlendirme Taraf yazarı Kurtuluş Tayiz'den geldi. Tayiz, bu soruşturmayla Tanrıgeneraller döneminin kapandığını yazdı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-13 12:02:55
Köşe yazarları, 28 Şubat gözaltılarını değerlendirdi. En çarpıcı tespit Taraf gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz'den geldi: "12 Eylül darbesinin yargılanmasından sonra 28 Şubatçıların da soruşturulması, bu ülkede “tanrıgeneraller” döneminin artık tümden kapandığını gösteriyor."
ILICAK'IN İLGİNÇ TAVRI
Fazilet Partisi'nin kapatılmasına neden olan isimler arasında alan dönemin FP milletvekili, Sabah yazarı Nazlı Ilıcak ise değerlendirmeleriyle şaşırttı. Ilıcak, soruşturmanın genişletilmemesini ve yeni gözaltıların gerçekleşmemesi gerektiğini yazdı.
İŞTE O DEĞERLENDİRMELER
Taraf yazarı Kurtuluş Tayiz:
İnsanoğlunun yanılgısı işte, varlığını sonsuz sanabiliyor. Ama bu, olağan bir yanılgı aslında. Sınırsız bir evren döngüsünün içinde sınırlı bir varoluşa mahkûm olmak, insanoğlu için kolay kabul edilebilir bir durum değil. Bu yüzden kendini sonsuz kılmak arzusu az çok bütün ölümlülerin hayat etkinliğinin bir parçası. Sıradan ölümlüler çoğalarak bu duyguyu tatmak ister; sayıca daha azınlığı oluşturan bir kısım ise kendisini sonsuz kılmak gibi bir çılgınlığa kaptırır. Bu insanlar “tanrı-insan” kategorisine giriyor. Eski çağlarda bunun örneğine çokça rastlanır. “Tanrı-krallar” dönemi diye adlandırılan bir tarih aralığı bile var. Varlıklarının sonsuza dek süreceğine inanan krallar, hizmetlileri ve heykelden yapılma tam teçhizatlı ordularıyla birlikte gömülürlerdi. Çağımız insanı ise sonsuzluk arzusunu daha bilimsel yöntemlerle gidermeye çalışıyor.
28 Şubat için “1000 yıl sürecek” derken, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu‘nun benzer sıradışı duygular içinde olduğu muhakkak. Kıvrıkoğlu’nun özgüvenine diyecek söz yok. Generaller, bütün ölümlülerin gıpta ettiği bir yetiye, zamanı kontrol etme kudretine sahip olduklarına ciddi ciddi inandırmışlar, kendilerini. Tabii, bu çağda böyle yarı-tanrısal bir tutkuya kendilerini nasıl kaptırdıkları, merak konusu. Başka bir zamanda olsa, anlamak mümkün. Fakat, yine de bunun bir açıklaması olmalı, diye düşünüyorum. Kaynağı bu dünyada olmalı. Generallerimizin “büyük tasarım” güçlerinin herhangi bir dirençle karşılaşmaması, onların, kendilerini sıradışı hissetmelerini sağlıyor, olmalı.
Sabah yazarı Nazlı Ilıcak:
28 Şubat'ta rol alan çok sayıda kişi var. Bunları etik açıdan eleştirebiliriz. Ama bana göre, dava çok kapsamlı tutulmamalı; özü zedelenmemeli. Yaratılan geniş mağdur kitlesiyle yargılamalar tartışma hale getirilmemeli. Ve tabii bir de, yeni bir tutuklama furyası başlatılmamalı.
Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül:
Kirli ilişkilerin, para trafiğinin, bu ülkeyi kamplara ayırmanın, koca ülkeyi birilerine peşkeş çekmenin hesabı soruluyor. O zamanın kudretli adamları, sözü emir kabul edilenler, karşılarında hazırolda beklenenler gözaltında. Yeni isimler de gözaltına alınacak, sorgulanacak, yargılanacak. Bu ülkeye ödettikleri bedelin hesabı sorulacak. "Bin yıl" sürecekmiş. Hadi sürsün bakalım...
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan:
- “Bu kadına haddini bildiriniz” sözünü anımsadım ve müthiş bir ferahlama duygusuyla dolup taştım.
- Parlamentoda “Dışarı! Dışarı! Dışarı” diye tempo tutanları anımsadım ve bir tatlı huzur duydum.
- Askeri brifingleri çılgınca alkışlayarak izleyenleri anımsadım ve çok mutlu oldum.
Hürriyet Yazarı Taha Akyol:
27 Mayıs ve 12 Eylül’deki gibi hükümet iskat edilip parlamento kapatılmadı diye, 28 Şubat’ın bir “müdahale” olmadığını söylemek mümkün değildir. 12 Mart Muhtırası da “Anayasayı ihlal” niteliğinde bir “müdahale” idi, 28 Şubat da...
Milliyet yazarı Fikret Bila:
Arama kararlarının 1996-1997 yılları arasında görev yapan hükümeti devirmeye teşebbüs ve faaliyetlerinin engellenmesi gerekçesine dayandırılması, 28 Şubat’ın bir darbe olarak nitelendirildiğini gösteriyor.
Zaman yazarı Bülent Korucu:
Ergenekon soruşturmalarıyla illegal devlet yapılanmasının üzerine giden yargı, 28 Şubat'ı görmezden gelemezdi. Kayıtlara postmodern darbe diye geçen süreçte katkısı bulunanlar savunmalarını çok önceden vermeye başlamıştı. Bilhassa 'silahsız kuvvetler'e mensup olanlar ön savunma hatlarıyla kendilerini güvenceye almaya çabaladı. En sık tekrar edilense sürece yön veren kararların Milli Güvenlik Kurulu'nda görüşülüp imzalanması. MGK meşru ve anayasal bir kurulmuş, o halde yapılanlar suç değilmiş!
Zaman yazarı Mustafa Ünal:
12 Eylül davasının iki isimle sınırlı kalmaması gerektiğini, genişleyerek devam etmesini isteyenler, 28 Şubat'ın ilk operasyonunu değerlendirirken soruşturmanın askerî bölgenin dışına pek taşmaması gerektiğini savunuyorlar. 28 Şubat, yapısı gereği sığ ve yüzeysel soruşturmayla geçiştirilemez. Postmodern darbeye vücut veren 'silahsız kuvvetler' var.
Star yazarı Ahmet Kekeç:
Başlık olarak seçtiğim “intikam saati”, bu soruşturmanın “intikam fırsatına” dönüştürülmemesi gerektiğine ilişkin bir“temenni”yi yansıtıyor, başka da bir amacı yoktur. Hele, “Bu darbenin basın ayağı var, siyaset ayağı var, sermaye ayağı var” gibi, “hedef dağıtacak” işlere hiç tevessül edilmesin. İçinden çıkamayız... Bu bir “dönem soruşturması” değildir. Bir darbe soruşturmasıdır. Darbe soruşturmalarında izlenecek yol izlenmeli, “hukuk dışı” işleri saptanmış kişi ve kuruluşlar, “hukuki yargılama”çevresinde yargılanmalıdır. Budur...
Vatan yazarı Murat Çelik:
Haber dün sabah gündemi hareketlendirince hemen telefon rehberimi taradım. O dönemin üniformalı yetkililerinden kime ulaşabilirim, kimle konuşabilirim diye... Emekli Orgeneral İlhan Kılıç’ın numarası değişmemiş, onu buldum. Sonradan Hava Kuvvetleri Komutanlığı da yapan İlhan Kılıç, 28 Şubat sürecinin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri’ydi.
Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen:
Demokrasilerde bu tür hesaplar nasıl sorulur? Yargı yoluyla. Ama eğer hesabın sorulacağı yargı da postmodern bir yargı ise adalet olmayacak. Çünkü postmodern darbe ne ise postmodern yargı da odur.
SON VİDEO HABER
Haber Ara