Kenanoğlu Hz. Hüseyin'e iftiralarını sürdürdü
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, İslam'ın kutsallarına saldırmayı sürdürüyor. Kenanoğlu İslam'ın sapkınlık olarak değerlendirdiği konulardaki yaklaşımlarını, 'Kabul etmeseler de Alevilerin İslam algısı budur' diye savundu.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-06 15:59:54
Kendi inanış biçimini Alevilerin inanç sistemi olarak sunan Kenanoğlu, sapkın düşüncelerini haberleştiren TimeTürk'e saldırdı.
TimeTürk'ün Alevi inancını aşağıladığını ileri süren, Kenanoğlu, böylece kendisini aklamaya çalıştı.
Kendi inanış biçimini Alevilerin inanç sistemi olarak lanse etmeye çalışan Kenanoğlu İslam'ın kutsallarına saldırmayı sürdürdü. Kenanoğlu, "Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur" sözünün Hz. Hüseyin'e ait olduğunu iddia ederek de iftiralarına devam etti.
Demokrathaber'e açıklamalarda bulunan Kenanoğlu, sorulara şu şekilde cevap verdi:
“Artık İslam’la vedalaşmak…” bu söz ne anlam taşıyor kime ait?
“Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur ...”sözü Hz. Hüseyin’e ait bir sözdür.
Yezid, babası tarafından Müslümanların başına halife tayin edildiği zaman Medine’nin hakimi İmam Hüseyin’den biat almak isteyince, İmam Hüseyin Yezit’e biat etmeyi kabul etmez ve cevabında bu sözü söyler. Hz. Hüseyin’in vedalaşmak gerek dediği İslam Dedesi Hz. Muhammed ve Babası Hz.Ali’nin islamı değildir. Muaviye ve oğlu Yezit tarafından aslından uzaklaştırılan ve bunların zalimliklerine, mızraklarına kalkan olarak kullandıkları değiştirilmiş, dönüştürülmüş, Muaviye’nin ve Yezit’in islamıdır. Ben de bu sözü bilerek açıklamama taşıdım. Çünkü bize şu an Yezit’in Muaviye’nin islamı dayatılıyor. Biz yine o islamla vedalaşmalıyız. Alevilerin algıladığı, yaşadığı islam’la değil.
Alevilik’de Namaz yok, cami yok, ramazan orucu yok, resim var, müzik var, heykel var, Kadın Erkek birlikte ibadet var, Cem var, Dem var, Kuran da değiştirildi diyorsunuz…
İnsanın kendi inancını ispata davet edilmesi zulümdür. Kuran’da başörtüsü var mı yok mu tartışması bir başörtülüye nasıl bir zulümse veya bir başartülüye “..ispatla bakalım kuranda örtünme var mı ?” demek nasıl bir zulümse bir Aleviye de “bunlar Alevilikte var mı? Bunlar İslam’da var mı?” demek de aynı şekilde zulümdür. Bu sözlerin ve inancın mucidi ben değilim. Bu Alevi toplumunun inancıdır. Anadolu’da bin yıldır inanıla gelinen ve uygulanan bir inanç bütünüdür. Kuran’ın değiştirildiği Aleviler içerisinde yaygın bir kanaattir. Bu değişikliğin Ömer, Osman, Muaviye ve Yezit dönemlerinde peyderpey yapıldığına inanılır. Bugün Aleviliğin kabul ettiği ve uyguladığı kimi esasların ve Hz. Ali ile, Ehlibeytle ilgili ayetlerin yakıldığına inanılır.
Kur’an’ın bazı ayetlerinin yakılıp yakılmadığı da İslam Alimleri arasında tartışılan bir husustur. Salman Rüşti’nin “Şeytan Ayetler” isimli kitabının konusunu da bu ayetler oluşturur. (Sadece bir hatırlatma için örneklediğimi belirtmek isterim) Ancak bu konuda yorum yapmak bize göre değildir. Sünni inançlı insanlar hatta kimi Alevi inançlı insanlar Kuran’ın kesinlikle değiştirilmediğini söylerler. Buna saygı duyarız. “Hayır değiştirilmiş” diye de bir tartışma ve iddia içerisinde olmayız. Ancak biz de böyle inanırız. Bu da bizi bağlar.
Aleviler çoğunlukla, yaygın olarak Kuran’ın değiştirildiğine inandıkları için Hz.Ali nin sıffin savaşında kullandığı “ben kuranı natıkım” sözüne itibar ederler. Alevi ulularının, pirlerinin deyişlerini, duvaz imamlarını Ayet olarak kabul ederler. Onların sazla söylenişi nedeniyle ise saza “Telli Kuran” derler. Deyişlerin söylendiği saz dualanarak kılıfına konur. Bu konuda ilahiyat fakültelerinde yapılmış ve yayınlanmış araştırmalar bulunmaktadır. Şimdi isim vererek kimseyi tartışma içerisine çekmek istemem ama bu akademisyenleri tanıyorum. Aleviler Kuran’ın değiştirildiğini aleni olarak söylemezler çünkü bilirler ki bu onların katledilmelerinin bir gerekçesidir. O nedenle bu ve benzeri konularda takiyye yapmayı tercih ederler. Şimdi dün ben bu açıklamayı yapınca yakınlarım aynı şeyi bana söylediler,” niye yazdın bunları, başın belaya gidecek” dediler. Çünkü bunları söyleyenin yazanın başı hep belaya gitmiş. Yeni genç jenerasyon ise böyle bir inancı tamamen unutmuş durumdadır. Asimilasyon etkisini göstermiştir.
Alevilerin ibadethanesi Cemevleri, Dergahlar, Tekkelerdir. Toplu İbadeti Cem, orucu Hızır ve Muharrem orucudur. Alevilerin, cemi, demi, Dergahı, 12 hizmeti, deyişi, duvaz imamı, semahı vardır.
Alevi toplumu bilinen tarihiyle bin yıldır Anadolu’da bu şekilde inanmış ve ibadet etmiştir. Bu şekilde ibadet edip inandığı içinde katliamlara, baskılara, kıyımlara, idamlara maruz kalmıştır. Eğer Alevilerin bu tür farklılıkları yoktuydu da Aleviler niye yakıldı, yıkıldı, kesildi, asıldı. Pir Sultan Abdal niye idam edildi. İdam gerekçelerini okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Hace Bektaş dergahı postnişini Hamdullah Çelebi’nin 1826 yılındaki idam kararında da yine aynı şeyler vardır.
Nedir bunlar?
Bunlardan bazıları şöyledir;
1- Pir Sultan dinsiz, namaz kılmıyor ve oruç tutmuyor
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara 'Yezit' diyor ve şarap içiyor.
4- Kur’an ve İslam Peygamberi hakkında uygunsuz sözler söylüyor.
5- İslamiyet'in ilk üç halifesine sövüyor.
6- Peygamber hanımı Hz. Ayşe'ye hakaret ediyor.
7- Cem Ayini gibi gizli toplantılar yapıyor.
8- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden bir devlet düşmanı.
9- Rafızî kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.
10- Saz ve Çalgı çalıyor törenlerde semah dönerek oyun oynuyor.
11- Törenlerde ve dışarıda haremlik selamlık kuralına riayet etmiyor.
12- Mehdi-i Zaman (Zamanın Mehdisi) gelecek propagandası yapıyor...
Bunlar yani Pir Sultan Abdal’ı idama götüren maddeler Alevilerin inancında olan şeylerdir. (Hakaretler hariç).( Bu konuda açıklayıcı bilgi benim Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yapılan bir çalıştayda sunmuş olduğum tebliğde detaylı bir şekilde vardır. Bu tebliğ web sitelerinde bulunabilir.)
Bu tür kararlar, fetvalar, fermanlar hemen hemen her dönemde Aleviler için verilmiştir. Bunların bir kısmı da günümüzde kitap olarak yayınlanmıştır. Şimdi kalkmış birileri beni hedef göstermekte ve İslam’a hakaret etmekle suçlamaktadır.
Sözlerinizle amacınız hakaret etmek miydi peki?
İnancımızı açıklamak, savunmak neden başka bir inanca hakaret olarak algılanır, anlamak mümkün değil. Tarihimiz boyunca hep buna maruz kaldık, bu nedenle katlimiz vacip görüldü, bugün de buna maruz kalıyoruz. Kabul etseler de etmeseler de biz Alevilerin İslam algısı budur. Tüm asimilasyonlara karşın Alevilik kendini temel değerleri üzerinden sürdürecektir.
Deniz Güneş / Demokrat Haber İstanbul
SON VİDEO HABER
Haber Ara