Nasıl olur da bir ülke hem Washington hem de Tahran’la arkadaş kalabilir? Nasıl İran’a yabancılaşmadan Suriye’yi kınayabilir? Bunlar, İran’ın nükleer programı ve Suriye’deki kan gölü, İran, Suriye ve geleneksel müttefiki ABD ile ilişkilerini daha da garip bir duruma sokarken Türk diplomatlarının çektiği baş ağrıları.
Tahran çarşamba günü, İran ile altı dünya gücü arasında gelecek hafta yapılacak önemli nükleer görüşmelerin ev sahipliğini İstanbul’un bırakmasını istedi. Çıkış İstanbul’un, pazar günü “Suriye’nin Dostları” toplantısına yaptığı, Suriyeli isyancılara sempatik görünen ama Tahran’ın keskin şekilde eleştirdiği ev sahipliğinin ardından geldi.
‘Türkiye çifte standart uyguluyor’
İran parlamentosu dışişleri komisyonunun başındaki Aladin Borujerdi, İran televizyonuna yaptığı açıklamalarda, “Türkiye, Suriye meselesindeki mantıksız ve aşırı durumu ile son Suriye konferansı hesaba katıldığında, Türkiye toplantıya ev sahipliği yapma yeterliliğini kaybetti” dedi. Artan bir diplomatik münakaşa ortamında, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı, İran büyükelçisini Borujerdi’nin açıklamaları üzerine çağırdı. ABD Dışişleri Bakanı Hillaty Clinton, İstanbul’un görüşmelere ev sahipliği yapacağını açıklarken bir hafta öncesine kadar İran da İstanbul’un en iyi yer olduğunu düşünüyordu. Fakat çarşamba günü İran, Türkiye’nin Suriye yaklaşımını cezalandırmaya kararlı göründü.
İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ramin Mahmanparast Türkiye’yi bölgede diplomatik çifte standart uyguladığı gerekçesiyle suçladı. Hükümete ait günlük bir gazeteye konuşan sözcü, “Suriye halkının isteklerini savunurken Bahreyn ve Yemen halkının haklı taleplerine gözlerinizi kapatamazsınız” diye konuştu. İran ve Türkiye iyi ilişkilere sahip olmaya devam edecekleri konusunda ısrarlılar. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Tahran’a geçen hafta iki günlük bir ziyaret gerçekleştirdi. Burada ülkesinin İran’ın barışçıl amaçlarla geliştirdiğini söylediği nükleer isteklerine sarsılmaz desteğini dile getirdi. Fakat Türkiye’nin son zamanlardaki tüm eylemleri İran’ı memnun etmedi.
Hiperaktif bir dış politika
Türkiye uzmanı Fransız Jean Marcou, bloguna, “Türkiye’nin dış politikasını çok yakından takip etmeye çalışmayın, boynunuzun tutulması riski var” yazdı. NATO’daki Müslüman çoğunluğa sahip tek ülke Türkiye bazı gözlemcilerin “neo-Osmanlıcı” diye niteledikleri hiperaktif diplomatik bir programa sahip. Türkiye, Avurpa Birliği’nin ve ABD’nin İran’ın petrol satışını bloke etme amaçlı yaptırımlarını redetti. Fakat aynı zamanda Washington’dan İran’dan ham petrol alımını yüzde 20 oranında kestiği için övgü aldı. Washington, NATO’nun füze kalkanı sistemin amacının Ortadoğu’dan özellikle de İran’dan gelecek tehditleri hedef almak olduğunu söylerken Türkiye geçen sene NATO’nun füze kalkanı projesi kapsamında erken uyarı radar sistemini topraklarına yerleştirmesi konusunda anlaştı. ABD’nin geleneksel müttefiki Türkiye, şu anda muhafazakar bir hükümete sahip fakat aynı zamanda Kürt ayrılıkçı isyancılarla mücadelede Washington’ın askeri desteğini alıyor.